Eski çürük çarık tahtadan bir merdiven edindim
Engin bucağı maviliklerden bembeyaz açılmış gök semaya
Başım yukarda
Bir bir bastım aziz basamaklarına
Alnıma geleceğim vurdu
Düşüncelerim konu oldu bahtımaKonuşun dinginlikler başlar eğilmedi hala
Elimdeki tomurcuklar yerleri yaladığında
Güzel günler var aladan da alaAlnımda inci sızı
Bir yanı amber mi amber
Bir bir çıktım anca buldum varınca
Sanıldığı gibi değil nazım kimseyedir
Bir sokumluk aşım derdim değil oysa
Gönül gönülden de incelir
Misal gerekmez ruhu kopana
Sözün manası kalmaz
Mânâ sözü aşıncaKötülüğün zifiri yüzünden meymenet yoksa zatında
Nasimi olmak yeter mi tek vücudu baştan soymaya
Bu alnımda neleri okudum da
Düşünülsün ki tercüman gerekmez mertebeye arşıncaÂlem içinde alem yaratılmış
Bak bu cefa
Bak bu sefa
Sırdır denilmez
Mertebelerden haller aldım sayısınca
Akıl erilmez anlaşılmaz mertebelerden haller alanaGüle diken batmış diyorum
Daha ne olsun Nasimi soyulmuş ayaktan başa
Merhamet dengine denk düşmemişte
Neyi konuşuyoruz bizler Allah aşkına🇹🇷🇦🇿
Seyyid Nesimi mahlası ile tanınan, 14.yüzyıl Hurufi Türk şairi. Azeri Türkçesinde ve Farsça divanlar yazmış, ayrıca Arapça da şiirler bestelemiştir.
Soyunun Hz. Muhammed (sav) Peygamber’e dayandığı söylenen Nesîmî’nin şiirlerinden devrinin medreselerinde okuyarak iyi bir eğitim gördüğü anlaşılmaktadır.Nesîmî’nin sanat hayatını iki devrede ele almak mümkündür. Hayatının ilk devresinde Hakk’ı, aşkı, doğru yolu arayan bir Nesîmî vardır. Bu dönemde Celâleddîn-i Rûmî‘nin etkisindedir.
Nesîmî’nin şiirlerinin asıl coşkulu devri Fazlullah ile tanışmasından sonradır. Bâtınî inançlara ilgisiz kalmayan şair, Hüseyin Ayan’ın deyimi ile Fazlullah’ın keşfettiği yedi hattı, her türlü dinî tekâlifi anlamak ve ilâhî sırları çözmek için yeterli bulmuştur. Böylece Kur’an-ı Kerim’in sırlarının çözüldüğüne inanarak Fazlullah’ın dervişleri arasına katılıp onun büyük bir propagandacısı olmuştur.Nesîmî, Kur’an ve hadisleri kaynak olarak kullanıp bunlardan kendi yoluna uygun olanları seçerek şiirlerinde yer vermiştir. Şiirlerinde ayet ve hadisleri uyumlu şekilde kullanan Nesîmî, Hazret-i Muhammed’den sonra Hazret-i Ali’yi ve diğer imamları konu edinmiş ve daha ziyade On İki İmam için şiirler yazmıştır.
Şiirleri dönemin bir çok şairini etkilemiştir. Şiirlerinde Hallac-ı Mansur‘u andıran ifadeler kullanmasıyla idarecilerin tepkilerini üzerine çok çekmiştir.
Nesimî şairlik gücünü fikirlerini yaymak için kullandı. “Tanrı’nın insan yüzünde tecelli etmesi” ve “vücudun bütün organlarını harflerle izah” gibi fikirleri dönemin dini yetkililerince tepkiyle karşılandı. Ona göre Allah insanın yüzündeydi. Bir süre sonra Halep uleması, görüşlerinin İslam’a aykırı olduğunu ileri sürerek öldürülmesi için fetva verdi. Mısır Çerkes kölemen hükümdarı Muavyed Şeyh'in onayını alan saltanat naibi Emir Yeşbek tarafından boynu vurulup derisi yüzülmek suretiyle 1417 yılında öldürüldü.
Cesedinin bir hafta halka gösterildiği, ayrıca öldürüldükten sonra derisini omzuna alıp 7 kapıdan aynı anda çıktığı rivayet edilir.Azerbaycan Cumhuriyeti devletinde Azerbaycan türkçesi ile uğraşan en yüksek akademik kurum olan dilcilik enstitüsüne (Azerbaycan Nesimi Dilcilik Enstütüsü) ismi verilmiştir. Nesimî Dilcilik Enstitüsü, Türkiye’de kurulu bulunan TDK karşılığı bir işlev yürütmektedir. Bakü’nün merkezi meydanlarının birinde de Nesimî heykeli vardır.
Nesimi ayaklarından baş aşağı asılıp derisi yüzülmeye başlanır. Derisi yüzülen Nasimi o haldeyken bile tüm içtenliğiyle ve halkın şaşkın bakışları içinde şu şiirlerini okur.
"Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam "
(İki cihan dünya ve ahiret benim içime sığar, ancak ben bu dünyaya sığmam. Mekansızlık cevheri bende, ben bu aleme sığmam.)
"Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam"
(Bütün varlıklar ve mekan benim delilimdir. Başlangıcım varlık sahibi olan Zat'la başlar. Sen beni bu işaretle tanı, ama bil ki ben bu işarete de sığmam.)
"Kimse gümân ü zann ile olmadı Hakk ile biliş Hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam "
(Hiç kimse zanla, kuşkuyla Hakk'ı bilenlerden olmadı. Hakk'ı bilen bilir ki, ben zanna ve kuşkuya da sığmam.)
"Sûrete bak vü ma'nîyi sûret içinde tanı kim Cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam "
(Dış görünüşe bakıp bu dış görünüş içinde gerçek manayı, iç görünüşü tanı. Çünkü beden de, ruh da benim. Ancak ben ruha da, bedene de sığmam.)
Yazılı kaynaklarda önce Hurufî olduğu, sonra tövbe ettiği anlaşılır. Ancak şeriat zâhire baktığından, tövbesi idamına mâni olmamış olsa gerek.
Türk edebiyatının büyük şairi Ali Şir Nevâî de Nesîmî’yi bütün şairlerden üstün görür. Nevâî, Nesîmî’nin ârif bir şair olduğunu belirtir ve zâhir ehlince şiirleri anlaşılamadığından sonunun kötü bir şekilde bittiğine de hayıflanır.