Bölüm 8: Hayaller ve Hayatlar

1.8K 10 1
                                    

Kokteyl seansı bittikten sonra mutfağı toparlayıp bodruma geçmeye karar verdik. Bodrumda spor yaptığı için ne olduğunu çok da merak etmiyordum. Havalı spor ekipmanlarını gösterecekti bana işte, bu çok belliydi. Yine de evde zaman daha güzel geçsin diye birbirimizi kandırma modunda olduğumuz için heyecanlıymış gibi yaptım. Oyun bozanlık yapmaya gerek yoktu.

Bodruma inerken otomatik ışıklandırma bizi karşılamıştı. Bu güzeldi, korkunç bodrum katlarından değildi en azından. Ve tabiki tahmin ettiğim gibi sağda kullanışlı görünen düz bir yürüyüş bandı ve bisiklet bulunuyordu. Küçük bir tv ekranı da ikisinin karşısında duvara montelenmişti. Spor yaparken sıkılmamak için oldukça akıllıca dizayn edilmişti burası. Diğer spor ekipmanları, yoga matı, ağırlıklar vesaire diye gidiyordu. Sağ tarafın tamamı spor ekipmanlarıyla doluydu ve karşıda da bir ayna bulunuyordu. Güney'in sessizliğini kullanarak ortamı kendimce keşfetmeye çalıştım. Bir adım arkamda kollarını önünde birleştirmiş sessizce beni izliyordu. Oyuncaklarını arkadaşına gösteren bir oğlan çocuğu edasıyla bodrum katındaki spor salonunu beğenmemi bekliyordu. geri kalan ekipmanları da yaklaştıkça ve dokundukça fark ediyordum ve ne işe yaradıklarını tek tek soruyordum. Toplamda yedi sekiz tane cihaz ve bir kaç adet de yoga, pilates ekipmanı bulunuyordu.

"Hep sağ tarafa baktın, diğer tarafa da bakmak ister misin?" diye soru Güney.

"nasıl yani bu ekipmanların dahası mı var?" diyerek arkamı döndüm. Daha fazla ekipman gerçekten para harcama şovu olurdu o yüzden suratımda yargılayıcı bir bakışla tek topuğumun üzerinde arkama dönmüştüm ve bu dönüşle birlikte şoka girmem bir oldu. Spor salonunun karşısında bar vardı!

"G-g-üney nasıl yani?" diye kekeledim. Burası bildiğin bar gibi dizayn edilmişti ve hatta küçük bar masaları ve oturmak için puflarla da donatılmıştı ve en az on kişiyi ağırlayacak bir ortam vardı.

"İşte biz burada partiliyoruz." derken yine oldukça umursamazdı. Biraz kendinden emin bir şekilde sırıtsa onu kınamazdım çünkü burası mükemmeldi ama sanki çok normal bir şeymiş gibi anlatmaya başlamıştı.

"Burada içkiler hazırlıyoruz, müzik yapıyoruz, bak orada küçük bir dj seti var. yakın arkadaşım Serdar orada yeni müzikler deniyor. Gelecek vaad ediyor birkaç mekanda çıkmaya başladı." Sanki cümlesini yani anlatacaklarını ayrıda kesmişti. Kendi hevesini baltalarcasına uzun uzun anlatmak isterken kısa kesip kendini noktalayan bir hali vardı. Genel hali mi bu şekildeydi yoksa kendisini dizginlemeye mi çalışıyordu anlayamıyordum. Keşke Güney ile arayı bu kadar açıp ona bu kadar yabancılaşmasaydım diye düşünüyordum.

Bu esnada ne kadar saf olduğumu fark ettim.

"Güney, nasıl yani." derken kendi etrafımda dönmeye ve duvarlara sonunda bakmaya başladım.

"Ne zaman fark edeceğini bekliyordum." dedi ve sonunda yüzüne ufak ve yakışıklı bir gülümseme yerleşti. Güney'in bodrum katı tamamen, ama tamamen ses yalıtımı malzemesiyle kaplanmıştı ve ben buraya indiğimiz ilk andan itibaren bunu nasıl fark etmediğimi anlamaya çalışıyordum. Bu muazzam bir detaydı.

"Burada ne kadar parti yaptınız?" derken yeni farkındalığımla gözlerim ayrılmıştı.

"Miray, biz burada her hafta, hatta bazen haftada iki gün partiliyoruz."

"Sana inanamıyorum." derken çenem neredeyse aşağı düşüyordu. Hayal ettiğim ortam evimin hemen on adım karşısında mı yaşanıyordu!!!

"Hangi kapıdan giriyorlar?" diye sordum. Ön kapıdan giren kalabalık görmüyordum. Gerçekten nasıl bu kadar organize olabileceklerini merak ettim.

"Kimileri benle arabayla geliyor ve garajdan giriyoruz, o yüzden 4-5 kişiyi fark etmiyorsundur, kalanı da ya tek tük ön kapıdan geliyor ya da bahçe kapısından giriyorlar çünkü anahtarları oluyor." diye açıkladı. Ancak artık beden dilinden anladığım kadarıyla konu burada bitmişti. Daha fazla soru sormamı istediğini sanmıyordum. Bana oyuncağını göstermişti ve hevesi bitmişti ya da yine sebebini anlayamadığım şekilde kendisini limitliyordu. Muhtemelen bu arkadaş grubunda kız arkadaşı ya da takıldığı birileri vardı diye düşündüm. Özel hayatıyla ilgili konuşmak istemediği düşünülünce bu normaldi. Ben de kendimi buradan çıkmak zorunda bırakılmadan önce biraz daha etrafı inceleyip aklıma kazımaya çalışmaya zorladım. bar tarafının dekorasyonunda adeta yaşanmışlık vardı. Ağaçtan el yapımı olduğu belli olan barın arkasında bardaklar ve içkiler bulunuyordu, önünde ise bar tabureleri. Yanda bir iki tane panoda müzik notları, foto kabinden çekildiği belli olan bir kaç fotoğraf, bastırıldığı belli olan birkaç fotoğraf daha ve anlam veremediğim bileklikler, festival giriş biletleri, sinema biletleri ve benzeri şeyler asılıydı. Bu grup birlikte geziyor, eğleniyor ve anılarını biriktiriyordu. Benim arkadaş ortamımda ise herkes birbirine kazık atıyordu. Şapkayı önüme alıp hayatımla ilgili düşünmem gerekiyordu çünkü çok güzel bir üniversite hayatı yaşayabilecekken kendimi resmen üzüntüden hasta etmekle meşguldüm. Bu düşünceler yüzünden bir an gözlerim doldu. Güney fark etmesin diye çabalarken yakalandım.

"Miray, seni buraya mutlu olursun diye getirmiştim neden gözlerin doldu şimdi?" diye sordu. masum bir soru değildi, gözlerim dolduğu için adeta beni yargılıyor bana sinirleniyordu.

"Neye sinirleniyorsun şimdi, istediğim şeye duygulanırım seni ne ilgilendirir benim duygularım!" diye çıkıştım ve sinirle yukarı çıktım. Arkamdan gelip özür dilemesini bekliyordum ancak gelmedi. Kokusu da kendisiyle birlikte bodrum katında kalıp kendisini hemen özletmişti. Arkamdan gelmeyeceğini anlayınca bozuldum. Benim gibi şımarık, duygusal bir kızın çocukça duyguları tabi ki Güney'in umrunda değildi, kendimi neden önemsiyordum ki. Güney'in mükemmel bir hayatı vardı. O fotoğrafların çoğunda sık sık yanında gördüğüm kumral saçlı, ünlülere benzeyecek kadar havalı kızın da sinirlenmemin ve duygulanmamın üzerinde etkisi var mıydı? Güney'in galiba kız arkadaşı vardı...

GÜNEY

Onu yakınıma bu kadar sokmamam gerekirken bir yandan onun ilgisini çekmek için çabalamaktan nefret ettiğimi fark etmem uzun sürmedi. Burada arkadaşlarımla eğlenirken aklım her zaman Miray'da olurdu ancak bunu ona söylemem mümkün değildi. Onun benden uzakta kendince yaşamaya çalıştığı hayattan hoşlanmıyordum. Çevresindeki çıkarcı ve içten pazarlıklı insanlardan hoşlanmıyordum ama ona müdahale de edemiyordum. Benimle ve arkadaşlarımla burada olması için çok şey vermek istediğim zamanlarım oldu. O zamanlarda Miray eve bile uğramıyor ya da çok geç vakitte süslenmiş püslenmiş sarhoş güzelliğiyle geliyordu. bazen bahçeye sigara içmeye çıktığımda onun gelişini görüyordum.

Miray'la ben asla olamazdık. Asla olmayacaktık. O yüzden Gamze vardı. Gamze ile sıkıntısızca takılıyorduk. bazen kendime kızmama sebep oluyordu bu tercihim. Miray'ı riske atamazdım ama Gamze'nin canı ve hayatı kıymetli değil miydi? Tam olarak böyle denemez diye kendimi avutuyordum. Miray için canımı verirdim ancak Gamze ile birlikte vakit geçirmekten keyif alıyordum konu sadece bu kadar basitçe birbirinden farklıydı. Gönlüme bu zamana kadar söz geçirmeyi başarabilmiştim ve bundan sonra da böyle devam edecekti. Kirli ve hastalıklı aile hayatımın Miray'ı da içinde bulunduğumuz kara deliğe çekmesine izin vermeyecektim. Ona kimse zarar veremeyecekti. Mükemmel bir hayat yaşaması ve mutlu olması için onu her zaman uzaktan destekleyeceğimi biliyordum. Bu bir istek değil bu bir gerçekti. 

Güney'in MisafiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin