Bölüm 22: Yeni Güney

9 2 3
                                    


Yıllardır onu görmemiştim ve yeniden karşılaşmamızı kafamda kurup durmuştum. Acaba nasıl olacaktı? Ben nasıl görünecektim? O belki evli olacaktı ya da yüzüme bile bakmayacaktı. Ya da belki hiç bir şey olmamış gibi eski Türk filmlerindeki koşup birbirine sarılma sahnesi yaşayacaktık... Falan.

Onun yerine ilk cümlem aynen şöyle oldu: "Ben burada tek değilim bi kere!"

Bi kere mi demiştim ben az önce? Bi kere neydi ya çocuk gibi. Kendime inanamıyordum. Hafif sarhoşluğum, dağılmış saçlarım ve bi de üstüne 'bi kere!'... Güney'in karşısında 3 yıl yaş almış genç bir kadın gibi değil de bir çocuk gibi görünüyor olmalıydım. Utancımdan kıpkırmızı olduğumu hissedebiliyordum ancak şükür ki mekan kapkaranlıktı.

Sarhoş olduğum için muhtemelen zaman benim için aktığı gibi akmıyordu Güney'de. Yani bana sorulursa çok uzun bir süredir konuşan olmuyordu ama belki de ona göre çok kısa bir zamandı. Bilemiyordum. Tek bildiğim birimizin konuşması gerektiği ve kirli sakalın Güney'e çok yakıştığıydı.

Dağılmış saçlarımın arasından utana sıkıla ama bir yandan da aptal bir gurur ve kendini beğenmişlikle Güney'e baktım.

"Bir açıklama yapacak mısın?" dedim.

"Hayır yapmayacağım, soruma hala yanıt bekliyorum çünkü," diye cevapladı. Küstah!

"Ne sorusu Güney sen kim olarak şu an birden karşıma çıkıp bana hesap soruyorsun," diye kendimi savundum. O benim hiçbir şeyim değildi. Yine bana abilik mi taslıyordu? Allah aşkına her şeyi geçtim burada ne işi vardı ve elleri hala neden bileğimdeydi?

"Seni almaya geldim," dedi inanılmaz soğuk bir şekilde. Hatta belki de biraz iğrenmeyle.

Şoka girmiştim.

"Peki. Senden bunu kim istedi? Yani gerçekten kafana silah dayanmış gibi duruyorsun da," diye lafı çaktım.

"Benden bunu baban istedi. Sana Türkiye'de kadar eşlik etmekle görevlendirildim," derken tükürür gibi konuşuyordu. Karşımdaki insan yıllar önce birlikte vakit geçirdiğimiz Güney'e hiç benzemiyordu. Bir kere çok daha erkeksiydi. Bunu beklemiyordum. Yani önceki haline de kesinlikle pek çok kadın kafasını çevirip bakardı ama şuan mekandaki tüm kadınlar onun olduğu yöne doğru mıknatısla çekiliyormuş gibiydi. Bad boy etkisiydi sanırım bu. Ama Güney hangi ara bad boy olmuştu ki?

"İlginç, babam genelde bana böyle şeyleri haber verir," diye sorguladım. Onun kendini beğenmiş tavırları ile başa çıkmaya çalışıyordum.

"Çok uzun bir zamandır seni Türkiye'de beklediğini söyledi. Tatil bitti küçük hanım... diye eklememi de rica etti," dedi umursamaz bir şekilde.

"Benim burada tatil yaptığımı kim söyledi ki? Babam hakkımda asla böyle konuşmaz bunlar senin yorumların!" diye babamı savunarak Güney'i çemkirdim. "Babam dünyanın en medeni insanıdır ya, senin aksine," diye yapıştırdım dayanamayarak.

Tıslayarak güldü. Güney'e inanamıyordum. Karşımdaki insanın Güney olduğuna inanmak istemiyordum. Lütfen bu bir rüya olsun diye içimden dua etmeye başlamıştım. Belki de belki de... İçkime birisi bir şey karıştırmıştı ve ben şu anda halüsinasyon görüyordum. Doğru ya bunun olma ihtimali daha yüksekti. Evet evet kesinlikle böyle olmalıydı. Kendi kendime gülerken yakalandım.

"Neye gülüyorsun, hadi yürü eşyalarını topla da çıkalım burdan," diye bileğimden çekiştirmeye devam etti.

Bu konuşma böyle sonsuza dek sürebilirdi. Bir an önce sessiz ve tersiz, birazcık da aydınlık bir ortama gidip neler olduğunu anlamam lazımdı. Ayılmak için bir kahve de iyi gelebilirdi. Karnımdan gelen guruldamalar da acıktığımın göstergesi olarak hiç de iyi haberler vermiyordu. Her şey üst üste gelmek zorundaydı ya.

Lily ve Tom'a haber verip mekandan ayrıldım. Lily ve Tom'un ağzı bir karış açık kalmıştı. İkisi de Güney'i canlı canlı görmek istiyordu ama benim surat ifademden bir şeyin yanlış gittiğini anlamış olacaklardı ki bizimle gelmeme ve mekanda kalma kararı aldılar. Nasıl olsa en kötü ihtimalle yarın Güney'i görürlerdi. Yani ya da Güney beni direkt havaalanına sürüklemezse. Karşımdaki yeni insanın bunu yapabilme potansiyelinin olduğunu fark etmek tüylerimi ürpertmeye yetmişti.

Kendimi dışarı attığımda Kanada'nın aşırı derecede temiz ve ferahlatıcı havasının yüzüme vurması beni biraz da olsa ayıltmaya yetmişti. Çok ferahlatıcı gelmişti bu.

Güney bir son model spor arabanın önünde yaslanmış kollarını birbirine bağlamış canı sıkkın bir şekilde bekliyordu. Onu görür görmez ters bakışlarına daha ters bakışlarla cevap verdim ve sessizce arabanın yolcu koltuğuna yerleştim. Güney kesinlikle gösteriş seven tiplerden değildi ama bu spor araba da nereden çıkmıştı böyle.

"Tarzın çok değişmiş," dedim. Yargılayıcı değildim, sadece durum analizi yapıyordum.

"Analizi biraz azaltman lazım," diye beni tersledi arabayı çalıştırırken.

"Nereye gidiyoruz bari onu öğrenebilir miyim?" diye üsteledim. Ben yakasından tutup oradan oraya sürükleyebileceği bir çocuk değildim. Bunu baştan belirlememiz iyi olabilirdi.

"Evine gidiyoruz tabi ki," dedi patronluk taslayarak.

"Evimin nerede olduğunu bilmediğini tahmin ediyorum," dedim. Burada kaldığım süre boyunca her şeyin Onurcan korkusuyla gizli tutulmuştu.

"Bunca yıldır bilmiyordum evet, ama baban beni buraya yollarken elbette adresi paylaştı. Ve bugün seni aramak için önce oraya gittim tabii ki," dedi aptala anlatırmış gibi.
"Eee sonra, bizi nasıl buldun peki," dedim.

"Orta sehpada duran davetiye bu akşamki partiyi işaret ediyordu," dedi.

"İnsanların evine izinsiz girmek Kanada'da büyük suç bu arada," diye çıkıştım. "Orası sadece benim değil Lily ve Tom'un da evi," diye ekledim. Bir yandan gözlerim kapalı mide bulantımı kontrol almaya çalışıyordum.

"İlgilenmiyorum," dedi soğukça. "Arabaya kusmazsan çok sevinirim kiralık çünkü," diye ekledi.

"Uber kullanabilirdin böyle gösterişlere pek düşkün değilsin aslında sen," diye sordum.

"Beni tanıdığını düşünmen gerçekten çok acıklı Miray," derken çirkin bir şekilde gülümsedi. Gülümsemenin her türlüsü kirli sakallı yüzüne çok yakışsa da Güney bambaşka biriydi artık. O... değişmişti. Arkamda bıraktığım İzmir ona yaramamıştı belli ki. Onu bu hale Onurcan mı getirmişti yoksa kendisi mi? Hatta belki o Beste yüzünden böyle birisi olmuştu. Bilemiyordum. Ama tanıştığım yeni adama cinsel çekim duymakla birlikte ondan korkuyordum da. Sağı solu olmayan birisi gibi davranıyordu. Yanındayken önceden olduğum gibi güvende hissetmem mümkün görünmüyordu.

Kusmamaya çalışarak eve kadar ulaşmıştım. Yol boyunca gözlerimi açmam pek mümkün olmamıştı. Ama bir şekilde düşünceler içinde yeni Güney'le birlikte eve varmayı başarmıştık. 

Güney'in MisafiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin