Güney'le aynı evin içinde yaşamaya çalışma gerginliğimiz devam ediyordu. Son yaşanan olayın üzerine çok gitmemeye karar vermiştim. Muhtemelen arkadaş çevresi bir kızla yaşadığını görmesin istiyordu ki bu gayet anlaşılır bir durumdu. Bana davranışından sonra içime kapandım ve umursamamaya çalıştım.
Olayın üzerinden 3 gün geçmişti. Sabah uyanıp mis kokulu kahve aynı saatte salonu ve mutfağı doldurmaya devam etmişti. Uydurmasyon kahvaltılarla mideyi yatıştırma, ardından Güney'in bodrum katında mutlaka bir saat spor yapması, Netflix, eğer varsa online derslere girme ve telefon ekranına bakarak uyuyakalma şeklinde devam etmişti. Hayatımda kendimi hiç bu kadar verimsiz hissetmemiştim. Kafayı dinlemek, Güney'e kurulmak, o spor yapıyor diye kıskanmak ve homurdanarak yatmak dışında hiç bir şey yapmıyordum.
Bunun yanı sıra arkadaşlarım sosyal medyada sürekli pozitif paylaşımlar yaparak bana kendimi eksik hissettirmeye devam ediyorlardı. Kimisi yoga kimisi pilates yapıyordu. Matcha çayı yudumlayanlar avokado tost yapanlarla yarışa giriyordu. Cilt bakımı makyaj videolarını takip ediyordu. Evde kalmak herkesin tüm çakralarını açmışken beni bunalıma sokmuş gibi görünüyordu. Üstelik en azından yalnız kalıp panik atak geçirmeyeyim diye Güney'le aynı evde kalmak istemişken didişip durmuştuk ve evde yalnız olacağım halimden daha çok moralim bozuktu.
Odama çıkıp bir şeyler yazmaya karar verdim. Biraz içimi dökmem gerekiyordu. Masamın başına geçtiğimde kalemimden neler döküleceğinden habersizdim ama beş dakika içinde Deniz'e olan nefretimi yazmaya başlamıştım bile. Olanları aştığımı düşünüyordum ama ne zaman kendimle başbaşa kalsam aynı nefretle yeniden yüzleşiyordum işte. Duygularımı yoksayıp hasta olacağıma kalemimin beni rahatlatmasına izin vermiştim. Bir kaç sayfa sonra işte konu Güney'e gelmişti.
"Güney'i gerçekten anlayamıyorum def. Bu centilmen ve nazik görüntüsünün altında klasik bir erkek olması çok canımı sıkıyor. Keşke yeniden irtibata girmeseydik. Hem kendimi ona rezil ettim, yani Deniz'in beni rezil etmesine izin verdim, hem de onun o eril gıcıklığına tamam demek zorunda kaldım. Ama on beş gün evde yalnız kalmak için de çok uzun bir süreydi. Ne yapabilirdim ki! Bazen mutfağa gidiyorum ve aramızdaki fiziksel mesafe yanlışlıkla azalmış oluyor çünkü o da orada oluyor. Ona kırgın olduğumun farkında olduğu için çok konuşmuyor ama onun yanında kendimi çok savunmasız küçük bir kız gibi hissediyorum. Yıllardır tanıdığım bir insanın yanında şimdi bambaşka hissetmek farklı bir duygu. Sanki yeniden tanışmış gibiyiz. Ayrıca spordan sonra çok yakışıklı olması da sinirimi bozuyor. Hayatım boyunca bir daha böylesine kaba ve eril biriyle birlikte olmayacağıma emin olmasam belki ondan hoşlanabilirdim bile. Ama o kendini çok beğenmiş, çok da kibirli. Onun adına adeta ben utanıyorum. Sanki beni görmemeye ve olduğum yöne bakmamaya çalışıyor. Bu şekilde kendimi çok değersiz hissediyorum def. Erkekler neden böyle olmak zorunda. İyi anlaşsak, birlikte playstation oynasak, mutfakta birlikte yemekler yapıp birlikte yesek ve sonra birlikte film izlesek zaman daha kaliteli geçmez miydi? Ama o hep kendi dünyasında. Sanki kendi evimde olacağımdan daha yalnızmış gibi hissediyorum."
Bir süre sonra def diye hitap ettiğim sarı kaplı defterime yazmak ellerimi acıtmaya başladığı için burada bir mola vermeye karar verdim. Asla bilgisayara yazmazdım çünkü aynı hissi vermiyordu. Defterime yazarken harflerin elimden çıkışı duygularımı yansıtıyormuş gibi hissediyordum. Böylece bir gün yazdıklarımı yeniden okumak istersem ne hissettiğimi daha iyi hatırlayabilirdim. Bazen defterime bir kahve dökülürdü ya da tükenmez kalemin mürekkebi taşardı. Bu da o deftere bir yaşanmışlık katardı. Ama bilgisayar ekranında her şey mükemmel görünürken böyle bir doğallığı yaşamak imkansızdı. O yüzden de hoşuma gitmiyordu.
Tam odamda bir aşağı bir yukarı yürüyüp belimi ve bacaklarımı açmaya çalışıyorken (benim de maksimum sporum bu kadardı) Güney'in odamın kapısını tıklatmasıyla irkildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güney'in Misafiri
ChickLitGüney'le Miray... Hayatları boyunca beraberlerdi, büyüyüp daha da yan yana gelmek zorunda kalana kadar başlarına geleceklerin farkında değillerdi. ....... "Lütfen durur musun rahatsız ediyorsun," derken kalçalarımın iki yanını saran rahatsız edici e...