"Kaan sen benim için mi çalışıyorsun yoksa Güney için mi?" diye sordum dalgın bir ses tonuyla. Arabanın arka koltuğunda bitmek bitmeyen yolu izlemeye devam ediyordum. Yol beni mayıştırmış, daha da sakinleştirmişti. Bu sefer mantıklı sorular sorabilmeyi akıl eder hale gelmiştim.
"Neden böyle bir soru sordunuz Miray Hanım," dedi ürkek olmasını beklediğim ama hala kendinden emin bir sesle. Kaan gerçekten güvenilecek bir adamdı.
"Çünkü etrafımızı saran tehlike her ne ise onun detaylarını bana anlatıp anlatmayacağını merak ediyorum," dedim.
"Anlatmamakla yükümlüyüm," dedi üzgün bir halde. Kaan bana saygı duyuyor gibiydi ve beni üzmekten rahatsız olduğunu hissedebiliyordum.
"Anlıyorum..." dedim diretmeyerek. Malesef bana olan biteni anlatacak kimse yoktu. Arkadaşlarım Elif ve Sinem telefonlarımı açmıyordu. Volkan telefonda kısacık konuşup sonra neredeyse suratıma kapatmıştı. Güney'in diğer arkadaşı Berk zaten hiç bir zaman benle çok iletişim kuran biri olmamıştı.
Güney ise... Benden nefret ediyor gibi davranıyordu. Hatta daha da fazlası, benden nefret ediyordu.
"Sadece ben gittikten sonra neler olduğunu merak ediyorum Kaan," dedim. Sesim fısıldar gibi ve son derece umutsuz çıkmıştı. Kaan ondan bir şey beklemediğimi artık anlamıştı. Sadece çaresiz ve yalnızdım.
"Siz gittikten sonra Güney Bey bu Onurcan denen adamla yıllarca uğraşmak zorunda kalmış Miray Hanım, zaten yakında oradan buradan öğreneceğinizi düşündüğüm için bu kadarını paylaşmamda sıkıntı olmadığını varsayıyorum," dedi. "Bu yüzden kovulacaksam da kovulayım," diye ekledi cesurca.
"Teşekkür ederim Kaan," dedim. "İlk defa birisi bana ucundan da olsa neler olduğunu anlatıyor. Bir iki cümle için böylesine kıvranacağım hiç aklıma gelmezdi. Keşke araştırmaya nereden başlamam gerektiğini bilsem," dedim. Hala ağzını aramaya çalışıyormuşum gibi görünse de gerçekten sadece fikir paylaşımında bulunmaya çalışıyordum.
"Yakın zamanda ben işleri tamamen öğrenince yalnızca bana bağlı ve benim çalışanım olacaksın, o zaman geldiğinde özgürce düşüncelerini söyleyebilecek ve kimseden korkmayacaksın," dedim. "Sadece biraz zamana ihtiyacım var..." diye ekledim.
"Tüm bu süre boyunca sizinle kalacağıma emin olabilirsiniz Miray Hanım, dört gözle bekliyorum," dedi.
Araç evin bahçesine doğru yanaşmaya başladığında Kaan bana son sözlerini söylemek üzere nefesini toplamıştı. Yol boyunca bu cümleleri tasarlıyor ve hata yapmaktan çekiniyor gibi bir hali vardı:
"Miray Hanım sosyal medyayla aranız iyidir diye tahmin ediyorum. Burada olmadığınız üç yıla dair yerel ve sosyal medyadan bulabileceğiniz şeylerle başlamaya çalışın," dedi.
Daha önce aklıma gelmemesi büyük bir saçmalık olan bu tavsiyeye kulak vermek üzere temkinli bir şekilde evime girdim. Daha önce aklıma gelmemişti çünkü Güney beni Türkiye'ye geldiğimden beri meşgul tutuyordu. Beni toplantıdan toplantıya eğitimden eğitime sürükleyerek kasıtlı bir şekilde yorduklarını şimdi anlayabiliyordum. Türkiye'ye alışacak ve neler olup bittiğini anlayacak vaktim ya da enerjim kalmasın diye çabalanıyordu sanki.
Artık Güney ile karşılıklı olmayan yeni villama girerken aydınlanmanın da verdiği enerjiyle bambaşka birisi gibiydim.
Eve girer girmez kendime bir bira açıp günün yorgunluğunu atmaya çalışırken hızlıca eşofmanlarımı giydim ve iki bilgisayar ve bir telefonla işte işimin başındaydım. Gittiğim güne geri dönmem ve her şeyi stalklamam gerekiyordu. Elif ve Sinem beni engellemişlerdi. Ama Berk'in sosyal medya hesapları açık hesaptı ve belli ki beni engelleyecek kadar umursamıyordu. Berk'ten başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güney'in Misafiri
ChickLitGüney'le Miray... Hayatları boyunca beraberlerdi, büyüyüp daha da yan yana gelmek zorunda kalana kadar başlarına geleceklerin farkında değillerdi. ....... "Lütfen durur musun rahatsız ediyorsun," derken kalçalarımın iki yanını saran rahatsız edici e...