İlerleyen günler sakin geçmişti demeyi çok isterdim.
Ancak öyle olmadı.
Biz canımızın derdindeyken Elif'le Berk flörtleşmeye başladı. Tabi ki arkadaşım adına seviniyordum ve onun mutluluğu beni mutlu ediyordu ama zamanlaması biraz ironikti işte. Belki de zor zamanlar insanları birbirine daha da çok yaklaştırıyordu. Ayrıca onların neşesi ve enerjisi ortamın kasvetini dağıttığı için bir yanım memnundu.
Berk kıvırcık saçlarının uçları güneşten sararmış ve teninde zengin bronzluğu olan orta boylu ama kaslı bir çocuktu. Sportif ve ortamın neşesi bir tipi vardı. Kendisiyle barışık biri olduğu yüz metreden anlaşılıyordu ancak konu Onurcan, Güney ve ben olunca birden realist ve katı birisi olacağı tutuyordu. Yani benim duygularımı düşünerek planlarımıza dahil olmuyordu.
Arkadaşım Elif ise kısa boylu ve kumraldı ve saçlarına düzenli olarak yaptırdığı ombreden dolayı aynı zamanda sarışın ve havalı da görünüyordu. Ortamımızın en girişkeni ve en içinden geldiği gibi hareket edeni oydu. Dolayısıyla iyi bir eşleşme olmuş gibi görünüyordu. Berk hakkında kuşkularım olsa da bir süre daha havayı koklamaya devam etmeye karar verdim.
Beste konusuna gelince, tabi ki onu göz ardı etmek ya da zihnimde arkalarda bir yere atıp daha sonra ilgilenmek çok zordu. Çünkü kendisini gözüme sokmayı iyi başarıyordu. Geceleri Güney'in odasına gittiğine yani birlikte uyuduklarına dair ufak bir şüphemiz vardı ama henüz bunu ispatlayamamıştık. Benim iyiliğimi düşünmekten başını kaldıramıyormuş gibi davranan Güney'in böylesine işine geldiği gibi davranması canımı çok sıkıyordu ama eğer Beste onun sevgilisiyle medeni bir insan gibi bunu normalleştirmem doğru olurdu.
"Sevgili olup olmadıklarından hala emin değil miyiz yani?" diye sordu Sinem kahvesini yudumlarken. Sabahları diğerlerinden biraz daha erken kalkıp bahçede dedikodu yapacak fırsatı buluyorduk.
"Şşşt Sinem, sesini alçalt biraz valla rüzgar alır sesini götürür Volkan'ın odasına," derken en yakınımızdaki pencereyi eliyle çaktırmadan işaret ediyordu Elif.
"Tamam tamam amma panik yaptın sanki anlamıyorlar merak ettiğimizi," dedi Sinem.
Onlar aralarında kaynatırken ben ise uzaklara dalmış dün gece gelen ikinci tehdit mesajımı düşünüyordum. Bu sefer panik atak ya da anksiyete krizi geçirmemiştim ama mesaj yüzünden sabaha kadar uyuyamamıştım da.
"Hayatına kara bulut gibi çökeceğim, tercih etmen gerekenin ben olduğumu anlayacaksın."
Onurcandan gelen bu mesaj artık ne yapmam gerektiğine karar vermemi hatırlatıyordu. Evet bizi bu evde bulamazdı ama bana ya da Güney'e zarar vermek için yanımızda olması gerekmiyordu.
Bir önceki gün Güney'in okulundan aldığımız habere göre ders seçme sistemine girip Güney'in bu dönem aldığı derslerin hepsinden vazgeçmişti ve hemen ardından son tarih geldiği için sistem kapanmıştı. Yani Onurcan hacker tutmuştu ve Güney'in eğitim hayatından bir dönem çalmıştı. Şimdi potansiyel tehlikeyi daha iyi anlayabiliyordum. Onurcan bize fiziksel zarar vermek zorunda değildi. Kafayı taktığı insana hayatı zehir ediyor onu dışardan yavaş yavaş tüketerek boğmaya çalışıyordu.
Her gün belirli saatlerde konu hakkında konuşuyorduk ve belirli planlarımız vardı. Öncelikle Güney'in öğrenci işleri sorununu çözmesi için Berk babasını araya sokmuştu. Öğrendiğimize göre Berk'in babasının rektörle arası iyiydi ve durumu anlatan resmi bir dilekçe rektörlüğe sunularak Güney'in yeniden ders seçme ihtimali vardı. Ama bu halen bir ihtimaldi ve hayatımızı sürekli Onurcan'ın verdiği tahribatı tamir etmeye çalışarak geçiremezdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güney'in Misafiri
ChickLitGüney'le Miray... Hayatları boyunca beraberlerdi, büyüyüp daha da yan yana gelmek zorunda kalana kadar başlarına geleceklerin farkında değillerdi. ....... "Lütfen durur musun rahatsız ediyorsun," derken kalçalarımın iki yanını saran rahatsız edici e...