Uzay gemisi yaklaşık bir dakika sonra Dünya'ya iniş yapmış olacak. Jisung son bir kez uzayın karanlığına dönüp baktı:
- yaptığım şey ne kadar yanlış olursa olsun evimden, gezegenimden gönderilmeyi hak etmedim. Üstelik sürgünüm kötülüğün hüküm sürdüğü Dünya.
İğrenerek dönüp baktı mavi gezegene, "idam edilmeyi tercih ederdim" dedi yüzünü buruştururken. Geldiği gezegende Dünya demek ölüm demekti. Orada bir uzaylının hayatta kalması imkansız gibiydi.
O bunları düşünürken uzay gemisi çoktan Dünya atmosferine giriş yapmıştı bile. Jisung yolcu koltuğuna oturdu ve kemerlerini bağlayıp iniş için hazırlandı. Hiçbir uzay gemisi Dünya'ya yavaş bir iniş gerçekleştiremez. Teknolojileri ne kadar gelişmiş olursa olsun henüz Dünya'ya gidiş için zahmetsiz bir yol bulamadılar."İniş gerçekleşmiştir. Lütfen 5 dakika içerisinde uzay gemisini terk edin. İmha başlatılacak. 300, 299,298..."
Jisung hızlıca eşyalarını alıp son bir kez kendine uzaylı olarak bakmak için aynaya doğru koştu,
- umarım bu kocaman gözler olmadan da yakışıklı görünebilirim, diyip kendi kendine güldü."236,235,234.."
Jisung bugüne kadar Dünya'ya gönderilenlerin başına neler geldiğini biliyordu; kimi ilaçlarını unutmuş ve oksijen yüzünden ölüp gitmişti, kimi insanların deney malzemesi haline gelmiş ve üzerinde çeşitli şeyler denenmişti, kimi ise bilim adamları denen şahıslar tarafından vahşice yok edilmişti. Jisung bunlardan ders almıştı, sonunun onlar gibi olmasını istemiyordu o yüzden bir 'insan' gibi davranmaya karar vermişti. İlaç çantasından 'humanasati' tüpünü aldı ve tek yudumda içti. Kalan tüpleri çantasına atıp uzay gemisinden ayrıldı.
"Son 142,141,140..."
Uzay gemisinden çıkar çıkmaz yere yıkıldı. Karşısında ilk düşmanı vardı işte: yer çekimi. Daha önce hiç yer çekimine maruz kalmamıştı, doğal olarak nasıl yürümesi gerektiğini bilmiyordu. Ayağa kalkmaya çalıştı ama yeni doğmuş bir buzağı gibi bacakları titriyordu.
-siktir ya! Bunun provasını yapıp öyle gelmek lazımdı. Hahh, ve tekrar yere yıkıldı. Bir denedi, iki denedi, üç denedi...
11. denemede ayağa kalkmayı başardı. Büyük bir gururla uzay gemisine doğru döndü çünkü onu oradaki kameralarla izlediklerini biliyordu ama döndüğünde ne uzay gemisi kalmıştı ne de kameralar...- bizimkiler kendilerini aşmışlar resmen, uzaylının ruhu duymuyor imha anında. Şu kocaman çukuru oluşturmadan inmenin de bir yolunu bulsalar bari.
Yine yüzünü buruşturmuştu, çukura doğru bakarken, çok çabuk insan olmaya alıştım diyip aptal aptal sırıttı. Ormanlık alanı bir an önce terk edip şehir kısmına geçmesi gerekiyordu çünkü buraya gelmeden okuduğuna göre insanlar pek ormanlarda takılan tipler değillerdi. Koca koca binalara doğru yürümeye başladı, aslında pek yürümek de denemezdi buna: bir bacağını karnına kadar kaldırıyor ve sonra koyabildiği kadar ileri koyuyordu, daha sonra diğer bacağını... Bu şekilde şehre inmesi bir günden bile fazla sürebilir, aşırı komik görünüyor olması ise cabasıydı. Jisung ise sırıtıp duruyor, aşırı yetenekliyim neyse ki hemen çözüyorum bütün kuralları, diye düşünüp kendi kendini övüp duruyordu.
Hava kararana kadar yürüyüp(!) durdu. Daha sonra bulunduğu yere kendini bıraktı, insan vücudu bir uzaylınınkine kıyasla daha çabuk yoruluyordu. O sırada bir ses duydu "gırrrr"
- o neydi lan!?, tekrar dikkat kesilip dinledi.
"gurrullll"
- lan içimden geliyor bu ses, hasta mı oldum yoksa? Sistemim alarm mı veriyor?Hemen çantasından "insanoloji" kitabını çıkartıp bakmaya başladı:
- tek tek okursam bulamam bunu, en mantıklısı arama kısmına yazayım.
"insanın içinden garip sesler gelmesi "
karşısına bir kaç ses kaydı çıktı. Tek tek hepsini dinleyip hangisi olduğunu buldu ve hemen o sayfayı açtı: "Karın guruldaması - açlık "
Demek ki acıkmışım, diye düşündü ama yanında insan yemeği yoktu. Cebinden yemek hapı çıkarttı ve onu attı ağzına, "bu beni şehre inene kadar idare eder " diyip yoluna devam etti.Şehre vardığında sabah olmuştu. Kendi gezegenine kıyasla binaların uzun ve çok olduğunu fark etti. Bu kadar çok bina varsa çok fazla insan var demektir.
- insanlar azgın çıktı anasını, diyip kahkaha attı. Çevresindeki herkes dönüp ona bakmıştı, beynindeki notlar kısmına kaydetti:
1) insanlar ormana gitmez.
2) insanlar kahkaha atan kişilerden hoşlanmaz.- geleli daha bir gün oldu ama şimdiden insanlar hakkında bir sürü şey öğrendim bile ohooo... Kaptım ben bu işi. Bana insan jisung demek lazım.
İnsanların yoğun olduğu noktaya doğru yürümeye başladı çünkü dikkat çekmek istemiyordu ama yürüyüşü dikkat çekmek için yeterliydi oysaki. Herkes durmadan ona bakıyordu. Yolun tam ortasına geldiğinde Jisung bir anda durdu. Karşıdan gelen otobüse dikkatle bakıyordu, insanların teknolojileri bizimkinden daha iyi sanırım, uçan arabaları son saniyeye kadar kalkış yapmadan gidip bir anda havalanabiliyor oha, diye düşünürken otobüs gittikçe yaklaşıyordu. Otobüs yaklaştıkça Jisung daha çok hayran kalıyordu. Otobüs ve Jisung arasında neredeyse bir adım vardı ki, biri onu kolundan tutup çekti. Ne olduğunu bile anlamadan kendini kaldırımda buldu, şimdi tek gördüğü bir çift ayaktı.
~~~~~~~~~~
Bu benim ilk yazdığım kitap umarım seversiniz :)