Alarmı kapatıp masadan kalktı, elini yüzünü yıkamak için banyoya doğru yöneldi. Mutfağa giderken babası evde mi diye odasına baktı ama babası hala yoktu... Kahvaltı yapmayı erteleyip salona geçti, Jisung koltukta uyuyordu.
Kapının eşiğinde durup Jisung'a bakmaya başladı. Ona baktığında içinde oluşan bu hissi anlamıyordu, bazen kalbi yerinden çıkacakmış gibi hızlı atıyordu ama bazen de hayatında hiç olmadığı kadar sakin hissediyordu. Üstelik Jisung onun hayatına gireli daha bir gün bile olmamıştı, annemin boşluğunu biri ile mi kapatmaya çalışıyorum diye düşünüyordu yoksa onu cennetten izleyen annesine iyi bir evlat olduğunu kanıtlama çabası mıydı bu?
Kendine gelip Jisung'a baktı tekrar:
-Öhöm, öhöm. (Ses çıkartarak onu uyandırmaya karar vermişti.)Jisung yerinden sıçradı:
-size zarar vermek için gelmedim Dünya'ya, ağzından bu cümle dökülüvermişti.Kafasını kaldırınca Minho ile göz göze geldi, acaba ne dediğini anlamış mıydı? Belki de kim olduğunu bile anlamıştı.
- Neden burada yatıyorsun?
(Hiçbir şey anlamamıştı, Jisung rahatladı )-Kaldığım oda gece çok sıcak oldu, ben de yapacak bir şey bulamayınca buraya geldim.
-Camı açmayı denedin mi?
- Neyi?
-Cam, cam! Dilimizi mi iyi bilmiyorsun yoksa hiçbir şeyden haberi olmayan bir varlık mısın anlamıyorum.
-...Jisung elini yüzünü yıkamak için banyoya gitti. Çok gerilmişti, bir insan ile bu kadar yakınken uzaylı olduğunu saklamak çok zordu. Üstelik hala insanlar hakkında çok fazla şey bilmiyordu, daha fazla insanoloji okumam lazım dedi kendi kendine.
İçeriye geri döndüğünde Minho mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Yardım etmek için yanına gitti ama neyin nasıl yapılacağını bilmiyordu ve bunu da fazlası ile belli ediyordu...
Bıçağı tutuşu, kaynayan suya bakışı...
- Bırak şunları lütfen, birimize zarar vereceksin. Al şu yumurtayı kır.
Jisung uzun uzun tabakta duran iki beyaz yuvarlağımsı şeye bakıp durdu. Baktı, baktı, baktı... Minho kırması gerektiğini söylemişti, kırmanın ne demek olduğunu biliyordu ama nasıl yapacağını çözememişti.
Beyaz yumurtaları eline aldı ve o an aklına müthiş bir fikir geldi: yumurtaları öylece tabağın içine bıraktı. Kırılmışlardı ve içinden sarı bir sıvı çıkmıştı.
-Kırdım! Minho bak kırdım, kırıldı işte, heyecandan yerinde duramıyor ve sürekli zıplıyordu.
Minho dönüp de yumurtaların içler acısı halini görünce şok oldu,
- ne yaptın bu yumurtalara?Jisung hala mutlukla zıplayıp dans ediyordu.
-Kırdım işte, kırdım ikisini de.Minho derin bir nefes aldı,
- yumurta kırmayı bile bilmiyorsun, yuh yani. Bir insan nasıl hayatında hiç yumurta kırmamış olabilir ki? Ne çeşit bir varlıksın sen ya?!Jisung yine gerilmişti, neden sürekli onu varlık olarak nitelendiriyordu ki, yoksa her şeyi anlamış mıydı?
- ne varlığı be insanım ben?
- tamam, bırak da içeri geç. Ben hallederim.
-a-ama yapabi...
- içeri geç Han, yoksa yine kalbin kırılacak.Jisung salona geçti ve oturdu, aklındaki not defterinin Minho kısmına ekledi:
2) Beni kırmak istemiyor.Minho kahvaltıyı ve sofrayı hazırladı, oturup birlikte yemek yediler. Jisung o kadar acıkmıştı ki, gözleri yemekten başka hiçbir şey görmüyordu.
-Bu kadar çok yiyorsan nasıl böyle zayıfsın ki, dedi Minho kendi kendine.Ama Jisung onu duymamıştı bile, sadece iştahla yemek yiyordu.
Kahvaltılar bitince hazırlanıp okula gitmek için çıktılar.
-Unutturma, dönüşte sana otobüs kartı çıkartalım. Her gün bu kadar yolu yürüyemem ben.
- sen git o zaman, senin kartın var zaten.
- Haklısın.Minho, Jisung'u bırakıp durağa doğru ilerledi. Jisung şok olmuştu.
- Beni gerçekten bıraktı, yok artık. Nasıl birini böylece bırakabilirsin ya?
Jisung yol boyunca Minho'yu düşündü. Neden böyle biri olduğunu anlamaya çalışıyordu. Önce ona soğuk davranmıştı ama sonra da alıp onu evine getirdi. Daha sonra yine kalbini kırdı ama sabah kalbini kırmak istemediği için susmaya çalıştı. Üstelik evde ne annesi ne de babası yoktu. Neden tek başına yaşıyordu ki? Jisung'un aklında bir sürü soru vardı. Bu cevaplara ulaşmanın en mantıklı yolunun sınıf arkadaşları ile konuşmak olduğunu düşündü.
Okula vardığında Minho çoktan sınıfa gelmişti bile. Bu defa çantasını da yanına koymamıştı, belliydi ki yanına oturmasını istiyordu ama Jisung arka sıraya yani Chan'in yanına oturdu çünkü ona sorması gereken şeyler vardı.
Ders başlayınca göz ucu ile Chan'i kontrol etti; dersi dinlemiyordu, defterine Korece olmayan bir şeyler yazıyordu sadece.
- Ne yapıyorsun, dedi Jisung fısıldayarak.
Chan hemen defterini kapattı.
-Hiçbir şey yapmıyorum. Neden?- Neyse, ilgilendirmiyor beni zaten. Ben sana bir şey sormak istiyorum.
- Sor tabii.
- Minho sanki biraz soğuk biri. Peki hep mi böyleydi?
- Bilmiyorum ki.
- Nasıl yani?
- Ben daha geçen sene geldim bu okula, ben geldiğimde böyle biriydi ama ondan önce nasıldı bilmiyorum.
- Peki kim bilir?
-Hmmm, alt sınıflarda tanıdığım birkaç kişi var ve uzun süredir de bu okuldalar. Belki onlar bilirler.
-Beni onlarla tanıştırır mısın?
- Olur olur, teneffüste gideriz yanlarına.
- Tamamdır.Teneffüs zili çalınca Minho arkaya döndü ama Jisung hiçbir şey söylemeden Chan ile birlikte çıkıp gitti. Chan onu alt sınıflardan üç kişi ile tanıştıracaktı, ikisi birinci sınıftan beri bu okuldaydı.
-selam gençler, dedi Chan bankta oturan üç kişiye yaklaşırken.
Biri uzun boylu, siyah saçlı ve cidden güzel yüzlü bir çocuktu. Diğeri çilleri olan yüzü güneş gibi parlayan bir çocuktu. Sonuncusu ise yavru bir köpeğe benziyordu.
Jisung onları görünce çok şaşırmıştı, insanlar gerçekten yakışıklı diye düşündü.
-Han, sormak istediğin şeyi Hyunjin ve Seungmin'e sorabilirsin, dedi Chan gülümseyerek ve güzel yüzlü çocukla, yavru köpeğe benzeyeni işaret etti.
-Ben Minho ile aynı sınıftayım, okula da yeni geldim henüz. Minho biraz soğuk biri, neden böyle biliyor musunuz?
- Ben biliyorum dedi, Seungmin sessizce.
- Hep böyle değil miydi?
- Hayır, sonradan böyle oldu.
- Ne zaman oldu peki?
- Annesini kaybettikten sonra.
- Nasıl yani?
-Üç yıl önce annesi vefat etti. O günden sonra Minho bir daha hiç mutlu olmadı. Etrafına buzdan bir duvar ördü sanki. Hala daha kimsenin o duvarı geçmesine izin vermiyor.
- Anladım.Jisung her şeyi daha net anlamıştı artık. Belki babası da bu yüzden evde değildi, ailecek zor bir süreç olmalıydı onlar için.
Ders zili ile birlikte tekrar sınıfa çıktılar ama Jisung bu defa Minho'nun yanına oturdu. Minho bunu görünce yüzünde ufak bir gülümseme oluştu.
-okula tek geldin diye trip atıyorsun sandım, dedi umursamaz bir tavırla.
- ben tek gelmek istedim neden tavır takınayım sana?Okul zili çalınca Jisung ve Minho birlikte okuldan çıktılar.
- Yine otobüse binebilirsin, benim için sorun değil, dedi Jisung. O sırada Minho bir kart uzattı. Bu Jisung'un otobüs kartıydı.
Neden olduğunu bilmediği bir mutluluk Jisung'un içini kaplamıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bölümler ufaktan uzamaya başladı fark ettmişsinizdir. Olaylar ilerledikçe daha da uzayacaktır diye düşünüyorum.