Birlikte yaşamaya başlayalı neredeyse on gün olmuştu. Jisung insan hayatına iyice alışmıştı; yemeklere, okul sistemine, otobüslere hatta Minho'nun halasına...
Halası Jisung'u çok sevmişti, Jisung da onu seviyordu o yüzden hala artık daha sık eve gelir olmuştu. Çocuklar her okuldan döndüğünde onlara yemek getiriyor, evin bir eksiği varsa halledip gidiyordu.
Jisung her okul dönüşü acaba hala ne yemek yapacak diye düşünüp duruyordu.
-sence halan bugün ne yemek getirecek?
-nereden bileyim ben?
-ahhh ne getirirse getirsin çok lezzetli olucak kesin. Şimdiden acıktım.Jisung yine Minho'yu güldürmeyi başarmıştı. Son zamanlarda bu daha sık yaşanıyordu o yüzden Jisung Minho duvarlarını kaldırmaya başladı diye düşünmüştü. Oysa Minho hala kalın duvarların arkasındaydı...
Eve geldiklerinde hala çoktan yemeği bırakıp gitmişti, oturup afiyetle yediler.
Bir süredir Jisung'un aklını kurcalayan bir şey vardı ve artık bunu sormak istiyordu:
-Minho!
-hı
-minho
- efendim han?
- ben bir süredir burada yaşıyorum ya hani?Minho acaba Han kendine kalacak bir yer mi buldu diye düşündü ve telaşlandı
- daha fazla yaşayabilirsin sorun değil, zaten bir sen bir benim. Hem yemekleri de halam yapıyor, benim için varlığın yük değil yani. Çalışkan falansın üstelik ödevlere de yardım ediyorsun. İyi oluyor yani. Tek başına eve çıkmayı düşünüyorsan, tekrar düşün. Hem kira falan da istemiyorum cidden.
Minho ilk defa bu kadar çok konuşmuştu, Jisung şaşkınlıktan ağzındaki lokmayı yutamadı.
-öhöm, öhöm...
-iyi misin?
- evet de ben ev hakkında bir şey demeyeceğim zaten.
- ne o zaman?
- 10 gündür buradayım ama baban hiç eve gelmedi, şehir dışında falan mı?
-bilmiyorum, ayrıca sanane?!Minho hışımla masadan kalktı ve odasına geçti. Jisung yanlış bir şey söylediğini fark etti. Aklındaki not defterinin Minho kısmına ekledi:
3)babası hakkında konuşmamalıyım.Jisung da sofradan kalkıp odasına geçmişti ama şimdi aklını kurcalayan başka bir şey vardı: Minho neden ev konusunda bu kadar çok konuşmuştu?
Minho hiçbir zaman çok konuşan biri değildi, Han onunla yaşadığı bu süreçte bunu gayet iyi öğrenmişti. Şimdi ise kafası karışıktı çünkü Minho konuşup durmuştu. Bunu da sormak istiyordu ama önce Minho'nun sakinleşmesini beklemeliydi.
Sabah okula gitmek için uyandığında Minho'nun çoktan gittiğini gördü. Kalbini gerçekten kırmış olmalıydı...
Okula geldiğinde Minho sınıfta değildi ve o gün okula hiç gelmedi... Jisung neden gelmediğini bilmiyordu, daha da kötü olan onu görene kadar da bunu öğrenemeyecekti. Dersler henüz bitmeden Jisung eve dönmeye karar verdi, belki de Minho eve geçmişti. Belki de hastaydı...
Jisung okuldan çıkarken biri onu kolundan tutup durdurdu. Bu köpek yüzlü çocuktu, Seungmin.
- Biraz konuşabilir miyiz?, dedi kibar bir ses tonuyla.
Bahçedeki banklardan birine oturdular. Jisung konuyu anlayamamıştı, daha doğrusu neden konuşmaları gerektiğini anlamamıştı.
-Konu ne?, dedi meraklı bir şekilde.
-Konu Minho.(yoksa Minho'nun nerede olduğunu mu biliyordu?)
-Minho sen gelmeden önce çok içine kapanık biriydi, yani daha doğrusu annesini kaybettikten sonra öyle oldu. Nasıl oluştu bilmiyorum ama aranızda çok özel bir bağ varmış gibi geliyor bana. Sanki Minho duvarlarını senin için kaldırmaya başladı gibi. Üstelik sanırım aynı evde kalıyorsunuz. Öyle duydum yani. Aslında bir şeyi merak ediyorum. O yüzden sana geldim.
Jisung, Seungmin'i dinlerken beyninden vurulmuşa döndü, aklında tek bir düşünce dolanıp duruyordu: Seungmin, Minho'ya aşık!
Bu fikir Jisung'u çileden çıkartmıştı.-Ne öğrenmek istiyorsun, dedi hiddetle.
- Minho tekrar dans etmeye başladı mı?
- Dans mı?
- Evet. Minho annesini kaybetmeden önce dans ederdi hatta hayali iyi bir dansçı, hatta idol olmaktı ama annesinden sonra bir daha hiç dans etmedi. Onda bazı değişimler görüyorum o yüzden tekrar dansa başladı mı merak ettim.
- neden bunu öğrenmek istiyorsun Seungmin?
- merak ettim sadece.
- Minho fazla meraktan hoşlanmıyor bence uzak dur bu konudan.Jisung kalkıp gitti. Çok sinirlenmişti ama neden sinirlendiğini bilmiyordu. Seungmin'in Minho'yu merak etmesi ve onun hakkında bu kadar çok şey bilmesi sinirlerini bozmuştu. Ama bu duygunun neyden kaynaklandığını bilmek için fazla uzaylıydı hala...
Eve geldiğinde Minho'yu evde de bulamadı. İyice meraklanmaya başlamıştı. Çıkıp bütün mahalleyi dolanmaya başladı. Mecali kalmamıştı, yorgundu ve Minho için korkmaya başlamıştı.
Umutsuz bir halde, ağlayarak eve döndü. Eve girdiğinde Minho ile göz göze geldi ve daha çok ağlamaya başladı...
Minho onu bu halde görünce şok oldu,
-iyi misin, dedi tedirgin bir ses tonuyla.Jisung sadece ağlıyordu, hiçbir şey demeden ağlayıp duruyordu...
Minho birkaç adım yaklaştı Jisung'a;
- Han, başına bir şey mi geldi? Anlat bana.Jisung ağlaya ağlaya konuşmaya başladı,
- Neredeydin sen? Sabah uyandım evde yoktun, okula gittim okulda yoktun. Ben her yerde seni aradım. Saat ikiden beri dışarda dolanıp duruyorum seni bulmak için. Dün akşam kalbini kırdığımı biliyorum ve üzgünüm ama öyle bir uzaklaştın ki benden özür dileyecek vaktim bile olmadı.Minho Jisung'un gözyaşlarını silip onu sakinleştirmeye çalışıyordu,
-Tamam ağlama, bak buradayım ben.Jisung ağlamaya devam ediyordu,
- Neden hiçbir şey söylemeden çıkıp gidiyorsun, ya başına bir şey gelmiş olsaydı? Ben nasıl öğrenecektim bunu? Kalbin kırıldığında kaçıp gitmek yerine beklersen ben de kendimi affettirmeye çalışabilirim değil mi! Senin için didinip duruyorum Minho, lütfen kaldır artık şu duvarlarını...Minho bunu duyunca gözleri doldu, boğazı düğümlendi, ne yapacağını bilemedi.
Jisung'un titreyen buz gibi ellerinden tutup onu kendine çekti ve sarıldı. Ağlaya ağlaya sarıldı ona. Hayatında hiç hem üzgün hem de huzurlu hissetmemişti...
- seni bir daha bu halde bırakmayacağım söz veriyorum, dedi fısıldayarak.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Aralarındaki çekim o kadar güzel ki kafayı yiycem cidden.
Minho Han'a karşı oldukça naif davranıyor, valla benim de hoşuma gidiyor bu durum bxmxncmxkxm