Dönüp saate baktı, alarmın çalmasına bir dakika kalmıştı. Bilgisayarı kapattı ve gözlerini ovuşturdu. Alarmın çalması için beklemeye başladı, her sabah aynı şeyi yaşamasına rağmen yine de alarm kurmaya devam ediyordu. Alarmı kapatınca masadan kalktı ve giyinmeye başladı. Çok yorgundu, kollarını kaldırmaya bile hali yoktu ama bu gece yine uyuyamamıştı. Zaten günlerdir uyuyamıyordu. Giyinip odasından çıktı, evde yine kimse yoktu. Bütün gece uyanık olmasına rağmen geldiğini duymamıştı, demek ki babası yine ortalıkta yoktu. Annesini kaybettiğinden beri babası sürekli ortadan kayboluyordu o yüzden alışmıştı. Annesi gittiğinden beri Minho da çok değişmişti o yüzden babasına kızamıyordu. İkisi de hala toparlanamamışlardı. Okula gitmek için evden çıktı, merdivenlerden inerken halası onu durdurdu. Alt katlarında bir süredir halası yaşıyordu ve her gün aynı rutin devam ediyordu : halası nasıl yapıyorsa tam Minho kapının önünden geçerken kapıyı açar ve kahvaltı yaptın mı diye sorup eline yemek çantası tutuşturur. Minho her gün yaptığı gibi yemek çantasını aldı ve tek kelime etmeden merdivenlerden indi. Okulu çok sevdiği söylenemezdi ama annesini gururlandırmak istiyor ve onu anısına sahip çıkıyordu. Üstelik insanların düşündüğünün aksine derslerinde oldukça başarılıydı. Apartmandan çıkar çıkmaz yine aynı şeyleri düşünmeye başladı, "bütün insanlar şuan bana bakıyor gibi, beni eleştiriyorlar ve yargılıyorlar, şu gülenler sanki bana gülüyorlar" bu düşüncelere engel olamıyordu hiçbir zaman ve kendisi de böyle düşünmekten yorulmuştu. Otobüsü beklemek için durakta beklemeye başladı. Gözleri hep yerdeydi, etrafına bakınmaz ve insanlarla muhatap olmaktan kaçınırdı. Belki de bu yüzden hiç arkadaşı yoktu. Otobüs her zamankine kıyasla geç kalmıştı,gelip gelmediğini kontrol etmek için kafasını kaldırdığında yaklaşan otobüsü gördü ve yolun ortasında öylece dikilen bir çocuk. Minho dönüp bir kere daha otobüse baktı ve tekrar çocuğa... Otobüsün altında ezilecekti resmen ama ona rağmen tek adım hareket etmiyordu. Minho ne yapması gerektiğini bilmiyordu, acaba çocuk intihar mı etmeye çalışıyordu yoksa durumun farkında mı değildi? Anlık bir refleksle kolundan tutup kaldırıma doğru çekti, yere yığılmış bu bedene son bir kez bakıp otobüse bindi. Yol boyunca yaptığı şeyin doğru olup olmadığını düşünüp durdu; "Belki de ölmek istiyordu ve ben onu istemediği hayatına geri döndürdüm ama buna göz de yumamazdım sonuçta. Karşında biri ölecekken hangi insan durup izleyebilir ki?" Kafasındaki düşünceler durmadan değişiyor ve Minho'yu ne hissettiğini bile bilmeyecek bir hâle getiriyordu. Okula varıp sessizce sınıfına çıktı, henüz ders başlamadığı için rahatlamıştı. Sırasına oturdu ve hocanın gelmesini bekledi. Artık durakta olan olayı düşünmüyordu, kafasını boşaltmıştı sonunda. Ders zili çalıp hoca sınıfa girince Minho'nun beyni yine bir düşünce tarafından ele geçirildi: Bana muhakkak teşekkür etmiştir ama ben rica ederim bile demedim. Yine onu dersten uzaklaştıracak bir düşünceye sahip olmayı başarmıştı.
~~~~~~~~~~~
Minho aslında çok naif bir karakter, zaman içinde daha iyi anlayacağız bence bunu.