Minho kalbinin her zamankinden daha hızlı attığını fark etti ve elini hızlıca geri çekti.
- ismin nasıl Han olabilir ki? Bir demek Han.
- Şeyy.. Ailemin ilk çocuğuyum o yüzden bir demişler işte. Çok sorgulama, ben de anlamadım hiç.Bu açıklama Minho'nun kafasına pek yatmamıştı ama zil çaldığı için başka bir soru da soramadı çünkü Jisung çoktan sınıfa doğru gitmeye başlamıştı.
Sınıfa girince Jisung'un Chan'in yanında oturduğunu gördü, aslında içten içe onunla oturmak istiyordu ama eğer bunu söylerse Chan de duymuş olacaktı ve o kimse duysun veya bilsin istemiyordu. Sırasına geçti ve sessizce oturdu.
Minho bütün ders boyunca Jisung'un (Han'ın) neden öyle davrandığını düşünmüştü. Han ise bütün ders boyunca Minho'nun neden herkesten uzak durduğunu...
Okul bitiş zili çalınca Minho eşyalarını toplayıp sınıftan çıktı ama her zamankinden daha yavaş yürüyordu çünkü Jisung'un ona karşı şimdi nasıl davranacağını merak etmişti ve yanına gelmesini istiyordu.
Tam olarak da Minho'nun istediği oldu çünkü Jisung çoktan kafayı Minho'ya takmıştı, onun neden böyle biri olduğunu anlamadan da peşini bırakmaya niyeti yoktu. Koşarak Minho'nun yanına gitti okul çıkışı.
- Nereye gideceksin şimdi?
- eve gidiyorum.Minho dönüp suratına bile bakmamıştı. Herkese davrandığı gibi davranırken Han yine de ona iyi davranacak mıydı? Merak ettiği şey buydu.
- Evin nerede?
- Ne yapacaksın nerede olduğunu? Komşu olup olmadığımızı mı merak ediyorsun şimdi de?
- Komşu olduğumuzu sanmıyorum.
- Nerede senin evin?
- Benim evim yok.Minho şok olmuştu, ne demek evi yoktu. Durup Jisung'a baktı.
- nasıl evin yok?
- Ben daha yeni geldim buraya, gelir gelmez de okula geldim. Evim yok o yüzden.
- Ailen bir ev ayarlamadı mı buraya gelmeden?
- Benim ailem yok. Ben tekim burada.
(Jisung'un sesi titremeye başlamıştı.)- Kaçak mısın sen?, dedi Minho şüpheli bir şekilde.
- Hayır, kaçak falan değilim ben. Hatta bütün evraklar yanımda bakmak istersen, deyip çantasını açmaya çalıştı.
-Dur gerek yok. Merak etmiyorum.
-
- Neden kocaman çantalarla gezdiğini şimdi anladım.
-
- Nerede kalmayı planlıyorsun peki zeki çocuk?
-
- Bir şey düşünmedin değil mi?
- onu düşünecek vaktim mi oldu? Anca okula geldim işte.
- Tamam. Yürü.
- Nereye?
- nereye olacak eve.Birlikte otobüs durağına doğru yürüdüler. Durakta beklemeye başladıkları sırada Minho'nun kafasına dank etti.
- Senin otobüs kartın yok değil mi?Tabii ki de kartı yoktu. Duraktan ayrılıp eve yürümeye başladılar. Minho tek kelime etmiyordu, eğer babası evde ise ona bir açıklama yapması lazımdı o yüzden babası evde olmasın diye içten içe dua edip duruyordu. Yaptığı şey pek mantıklı değildi ama Han'ı öyle ortada bırakmak da içinden gelmemişti, zaten yakında kendine kalacak bir yer bulur diye düşünüp kendini rahatlatıyordu.
Eve vardıklarında babasının evde olmadığını gördü, içi rahatlamıştı.
- Arka oda boş, orada kimse kalmıyor. Orada kalabilirsin.
- Bu evde mi kalacağım?
- Neden buraya geldik sandın?
- Ama burası senin evin...
- Bir süre misafirsin işte, geç arka odaya yerleş.Jisung şaşkındı çünkü kendi gezegeninde uzaylılar asla birbirinin evinde kalmazlardı. Odaya geçti ve eşyalarını yerleştirdi. Daha sonra salona döndüğünde Minho masanın başında duruyordu.
- Al ye bunu, diyip bir tabak rameni Jisung'un önüne doğru ittirdi.
Jisung büyük bir iştahla yemeye başladı. Dünya'ya geldiğinden beri hiç insan yemeği yememişti ve bu yediği şey çok lezzetliydi.
- Ne bu, diye sordu bir yandan yemek yemeye devam ederken.
- Ramen.Minho yine Jisung'a hiç bakmıyordu. Jisung onu anlamaya karar vermişti bir kere, kaçar yolu yoktu.
- Neden hiç yüzüme bakmıyorsun? Çok yakışıklıyım, aşık olmaktan mı korkuyorsun?
-...
- Yakışıklı olduğumu düşünüyorsun hahahahaha, biliyordum.
- saçmalamaya başladın, senin gibi bir beceriksize aşık olmam ben.Jisung aklındaki not defterine ekledi:
3) insanlar karşılarındakinin duygularını umursamadan onları aşağılarlar.Ramenini bile bitirmeden kalkıp odaya geçti. Kalbi çok kırılmıştı, "minho da tüm insanlar gibi, bize anlatılan her şey doğruymuş. İnsanlar kaba" diye düşünüyordu ve bir insan olarak ilk kez ağladı Jisung.
Minho öyle dediğine çok pişman olmuştu o yüzden kalkıp Jisung'un peşinden gitti. Kapıyı açtığında Jisung'u ağlarken buldu, tıpkı annesi gibi sessiz sessiz ağlıyor ve parmaklarıyla oynuyordu. Minho yüreğinin acıdığını hissetti, o bu acıyı annesinin yokluğuna bağlamıştı ama acının sebebi kalbinin kapısını aralamaya başlayan bu çocuktu. Ne yapacağını bilmiyordu. Han'ın ağlamasını istemiyordu ama nasıl durduracağını da bilmiyordu. Sessizce geçip yanına oturdu. O oturunca Jisung ayağa kalktı:
-Bana evini açtığın için teşekkür ederim ama ben kendi başımın çaresine bakarım.
(Hala ağlıyordu, gözyaşlarını silip çantalarını aldı)
Minho hızlıca ayağa kalktı ve çantaları Han'ın elinden çekti-Hiçbir yere gitmeyeceksin.
- Nedenmiş? Sen beni daha fazla aşağıla diye mi seninle kalacağım.(Han hala ağlıyor ve konuşurken sesi titriyordu. Minho bunu görmeye katlanamıyordu.)
-Burada kalacaksın çünkü kalacak başka bir yerin yok, ayrıca bu ülkeyi bilmiyorsun bile. Tek başına yaşayabileceğini mi düşünüyorsun?
- Yaşayamam tabii, beceriksizim çünkü ben! Değil mi?
- Sadece sen değil, herhangi biri yeni geldiği bir ülkede zorluklar yaşayabilir. Sınıf arkadaşımsın sonuçta seni böyle zor bir durumun içinde bırakamam. Buradan çıkınca gidecek hiçbir yerin olmadığını biliyorum.(Han hala ağlıyordu.)
- Karşısındaki insanın düşüncelerini umursamadan onu aşağılayan biri için fazla düşüncelisin şuan.
- seni aşağılamadım ben.
- bana beceriksiz dedin!
- bu aşağılama mı yani?
- eğer karşındaki insanın kalbi kırılıyorsa bu aşağılamadır Minho.
-özür dilerim.
- Ne?
- Kalbinin kırılacağını düşünmeden konuştum eğer kırgınsan özür dilerim.
-kırgınım.Minho, Han'ın elindeki çantaları alıp kenara koydu ve odadan çıkıp gitti.
Han aklında yeni bir notlar kısmı açtı ve ekledi:
1) Minho özür dilemeyi sevmiyor ama dileyebilecek kadar da ince düşünceli biri.~~~~~~~~~~~~~~
Resmen aynı evde yaşamaya başladılar AAAAAAA, çok heyecanlı cnxmncmcmxFark ettiğiniz üzere Jisung biraz hassas biri, Jisung'u çok sevelim lütfen