|15

32 10 9
                                    

Biz geldiik, diye bağırarak girdi Han stüdyoya. O kocaman gülümsemesi ile içeri girince arkasından da Minho girdi.

-Oha, ikna ettin mi?, diye bağırdı Changbin.

Han hâlâ gülüşünü korurken başıyla onayladı Changbin'i.

-Çok fazla konuşuyor, red edemedim o yüzden, dedi Minho Han'a göz devirirken.

Şimdi kelimenin tam anlamıyla bir Kpop grubu olmuşlardı işte. Her şey tamdı.

- O zaman bir grup ismi belirleyelim, dedi Felix heyecanla.

Han yüzünü buruşturdu. Cidden hiç bu konu hakkında konuşmamışlardı. Üçlü rap grupları için bir isim vardı ama şimdi bir gruplardı artık yani onlara yeni bir isim lazımdı.

Herkes dikkatli bir şekilde düşünürken, istemsiz olarak hepsinin gözü Chan'e döndü çünkü lider oydu ve bir fikri olduğuna inanmak istemişlerdi.

Chan ise düşünceli değildi, hatta tam tersine oldukça keyifliydi.

- Bir isim bulmamıza gerek yok arkadaşlar.

- İsimsiz grup mu olur?, dedi Seungmin. Pek aklına yatmamıştı bu durum her hâlinden belliydi.

- Size danışmadan yani daha doğrusu her şey net bir şekilde belli olmadan bu konuyu konuşmak istemedim ama sanırım şuan her şey net öyle değil mi?

Kimse bir şey anlamadığı için boş boş Chan'in suratına bakmaya devam ediyorlardı.

- Yani diyorum ki, artık birlikteyiz değil mi? Aynı hayal uğruna bu yolda yürümeye hazır mıyız?

Şimdi herkes gülümsemeye ve onaylayan sesler çıkarmaya başlamışlardı. Hepsinin heyecanı yüzünden okunuyordu. Chan onların bu halini görünce doğru insanlarla yola çıktığını düşünmeye başladı.

- Şuan stajyer olduğumuz şirketin bir yarışması var. Şirket içinde oluşmuş grupların hangisinin çıkış yapacağına karar veriyor. Eğer sizleri de stajyer olarak şirkete alırsak ben işte bu benim kurduğum grup diye karşılarına çıkıp bu yarışmaya girmeyi isteyeceğim.

- Neyi bekliyorsun oğlum o zaman?

Changbin'in sözü üzerine herkes yine heyecanlanmıştı. Chan'in hayal ettiği şey artık hepsinin hayaliydi.

...

Aradan iki hafta geçmişti. Bütün üyeler şirkete stajyer olarak başvurmuş ve kabul edilmişlerdi. Zaten aksi düşünülemezdi ki, hepsi çok yetenekliydi. Grupça yarışmaya katılmış ve çıkış yapmak için çalışmaya başlamışlardı bile.

Herkes çok hevesli ve istekliydi, bir kişi hariç...

Bu yoğun süreç Han'ı yormaya başlamıştı. Bir insan değildi ve insan gibi yaşamak hatta çok yoğun bir insan gibi yaşamak onu gerçekten yoruyordu. Kimi zaman ilaçlarını almayı bile unutur hale gelmişti.

İlaçlarını almazsa her şey mahvolurdu, terkar uzaylı bedenine dönerdi.

Zaten gerçekleri gizliyor olmak canını daha çok yakıyordu artık. Minho'nun ona bu kadar çok güvendiğini bilirken yalan söylüyor olmayı kendine yediremiyordu.

Üstelik grup üyeleri de sürekli Han'ı sıkıştırmaya başlamıştı.

"Hangi ülkeden geldin? Oranın dilini de konuşsana arada. Korece'yi nasıl öğrendin? Annen, baban yok mu? Neden Minho ile yaşıyorsun? Kore'ye neden geldin?"

Bu sorular altında ezilip duruyordu her gün. Kötü bir amaçla sormadıklarını biliyordu ama yine de canını sıkıyorlardı işte.

Biri sorular sormaya başlayınca Minho hemen onları susturuyordu çünkü Han'ın ailesi ile ilgili konuşmaktan çekindiği bir durum olduğunu sanıyordu ve canı yansın istemiyordu.

alien  (minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin