Rahatsız edici bir sarsıntıyla uyandım. Neler olduğunu anlamaya çalışırken arabada olduğumu hatırladım.
"7 günlük uyku yetmedi mi?"
"O kadar yorgunum ki 10 gün uyusam da yetmez bana" dedim gözlerimi ovuşturarak. Sıkıntıdan dışarıyı seyrediyordum. Yollar çok tanıdıktı.
Dar bir yola girmiştik. Önümüzdeki çöp kamyonu ilerlememize engel oluyordu. Buğra sinirlenip geri gitmeye başladı. Dar sokaktan çıkıp başka bir sokağa girdi. O sırada önünden geçtiğimiz evi gördüğümde şok olmuştum. Bu benim evimdi. Hadi ama! Bizim eve bu kadar yakın bir yerde oturmuyordu herhalde.
Evin önünden geçmemize rağmen arkamızda bıraktığımız eve bakıyordum.
Buğra'nın "Nereye bakıyorsun?" demesiyle önüme döndüm.
"Hiç...Hiçbir yere. Yani şey şu ev çok güzel görünüyordu da." dedim evimi işaret ederek.
"Kılıç Ailesi" dedi kısık bir sesle. Nasıl yani Kılıç Ailesini biliyor muydu?
"Tanıyor musun?" diye sordum.
"İlgilenmiyorum." dediğinde daha çok şaşırdım. Yani bizim aileyi tanıyordu ama ilgilenmiyordu. Sevmiyordu. Peki neden sevmiyordu ki? Babamı herkes severdi. Benim dışımda onu sevmeyen kişi ancak onun gerçekte nasıl biri olduğunu bilen kişi olabilirdi. Peki ama babamı ne kadar tanıyordu?
Araba durduğunda dışarı baktım. Burası bizim evin üç sokak aşağısındaydı. Dışarıda gezerken dikkatli olmalıydım.
Buğra arabadan indiğinde bende arkasından indim. Arabanın kapısını kilitleyip eve doğru ilerledi. Kapı şifreliydi. Her ne kadar şifreye bakmaya çalışsam da beni engelledi. Kapı açıldığında içeri girdi, derin bir nefes alıp verdim ve ardından girdim. Ayakkabısını çıkarıp dolaptan aldığı terlikleri ayağına geçirdiğini gördüğümde bende onu taklit ettim.
Buğra merdivenlerden yukarı çıkarken "Teşekkür ederim" dedim. Ama hiçbir şey söylemeden odasına girdi.
Bunu çok takmadım, sonuçta tanımadığım biri ve yaptıkları için üzülecek hâlim yoktu.
Evi inceleyerek gözümü etrafta gezdiriyordum. Kapısı olmayan salona doğru ilerledim. Mutfakla salonun arası ayrılmıyordu. Salondaki büyük kütüphaneyi incelemeye başladım. Çok fazla kitap vardı. Normalde kitap okumayı sevmezdim ama siyah ve karanlık kapları dikkatimi çekmişti.
Gözüme ilişen kitabı elime aldım. Kitabı incelerken kapı sesi duymamla merdiven tarafına baktım. Ayak sesleri benim bulunduğum tarafa geliyordu. Elimdeki kitabı yerine koyduktan sonra ayak seslerinin olduğu tarafa doğru ilerledim.
Buğra elindeki kağıtla mutfak ile salon arasında duran iki kişilik masaya oturdu.
Bana başıyla 'gel ' işareti yaptığında oturduğu yerin karşısındaki sandalyeye oturdum. Elindeki kağıdı bana uzatarak "Kurallar" dedi.
"Ha?"
"Bu evde kalmak istiyorsan bu kurallara uyman lazım" dedi. Kağıdı elime alıp incelemeye başladım
+Akşam 21.00 dan sonra ses yapmak ve dışarı çıkmak yok.
+Odama girmek yok
+Çağla'ya bu evde kaldığını söylemek yok.
+Kapıya bakmak yok.
+Etrafı dağıtmak yok.
+Eşyalarımı karıştırmak yok.
+Birinci şıkka ek olarak gündüz de ses yapmak yok.
Kurallarına karşı gözlerimi devirip "Nefes alabiliyor muyuz?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK
Teen FictionBu hikayeyi okumadan önce sizden bir istediğm var. Bir karanlık hayal edin. Başını da, sonunu da göremediğini zifiri bir karanlık. İşte tam da o korkunç karanlığın içinde tek korkusu 'karanlık' olan 19 yaşında genç bir kız hayal edin. Ailesinden, be...