İnanç İlkay'la tek kalmama izin vermeyeceğini söyleyerek bizimle gelmişti. İkimizde arka koltukta oturuyorduk. Camı indirip dışarıyı seyretmeye başladım. İlkay'ın söyledikleri beynimde tekrar ediyordu. ''Bunun gibiler yüzünden adaletsiz hükümler vermek zorundayım.'' ''Eğer onunla arkadaş olmaya devam edeceksen şunu bil ki; ben onun ve çetesinin peşini bırakmayacağım. Onları demir parmaklıkların arkasında görmeden de ölmeyeceğim. ''
Şüphe ettiğim şey İnanç'ın iyi biri olup olmadığı değildi. Dediği şeyi yapmasından korkuyordum. Evet, İnanç kötü iş yapanlarla beraber olabilirdi ama onlardan biri değildi. İlkay'ın atladığı kısım da burasıydı zaten.
Bir pizzacının önüne geldiğimizde İlkay bana döndü ''Burası.'' Başımı aşağı yukarı salladıktan sonra arabadan indim. Hemen ardından ikisi de inmişti. İlkay önden içeri girdiğinde onu takip ettik. İçerisi çok lüks görünüyordu.
İlkay ''Mehmet Abi.'' diye seslendiğinde göbekli, saçları beyazlamaya başlamış bir adam geldi. Boynuna astığı gözlükleri göbeğinin üzerinde mesken edinmişti adeta.
''İlkay? Seni buraya hangi rüzgar attı?''
''Aşk olsun Mehmet Abi, daha geçen gün buradaydım.''
''Benim için değil, bir kız için gelmiştin.'' dediğinde İlkay öyle bir gülümsemişti ki otuz iki dişini saymak mümkündü.
''Sanırım bugün de benim için gelmedin. Kim bu güzel kız? Bahsettiğin arkadaşın mı?''
''Evet.''
***
Gecenin yarısı alacaklı gibi çalan kapıya karşılık koşarak merdivenleri iniyordum. Peşimden Buğra'nın geldiğinin farkında bile değildim. Buğra kolumu tutmasa kapıyı hızlıca açacaktım ki, sonuçları ne olurdu bilmiyordum.
Buğra hızla mercekten baktıktan sonra beni çekerek yukarı çıkardı. Ne olduğunu anlayamıyordum. Buğra'nın odasına doğru gidiyorduk. İlk kendi odasının kapısını açıp beni içeri ittikten sonra kendi kendine ''Yok burası olmaz.'' dedi. Beni çekiştirerek koridorun sonundaki, odasının solunda kalan kilitli odanın önüne getirip cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açarak içeri itti. Ardımdan kapıyı kapatmıştı, ama kilitlememişti.
Kulağımı kapıya yaslayarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bir kızın çığlığa karışık ''Nerede o?'' sesiyle adeta irkildim. Kimdi, ve kimi arıyordu? Üst kata çıktığını merdivenlere vuran topuklu ayakkabı sesiyle anladım. Odaların kapısına vurarak ''Neredesin? Çık dışarı!'' diye bağırıyordu. Benim bulunduğum odaya doğru yaklaşırken ''Buğra nereye sakladın o kızı?!'' dedi. Kapının deliğinden onları izliyordum, ama kızın sırtı bana dönük olduğu için kim olduğunu anlayamamıştım.
''ÇAĞLA!'' Bu sefer bağıran Buğra'ydı.
''Kendine gel. Sınırlarını zorluyorsun.'' dediğinde ağlamaya başladı.
''Neden benden uzaklaşıyorsun? Beni sevmiyor musun?'' Kulağımı kapıya daha da yaklaştırdım. Buğra'nın cevabını merak ediyordum.
''Ne alakası var?'' Çağla biraz daha sakinleşmişti. Buğra'nın üzerine doğru yürürken ''Anlamıyor musun? Artık senin olmak istiyorum.'' deyince Buğra geriye doğru gitmeye başladı. ''Çağla sarhoşsun.''
''Hiç olmadığım kadar kendimdeyim.'' Buğra geriye gittikçe daha çok ona doğru yürüyordu. En sonunda büyük bir kuvvetle Buğrayı odasına itti.
Onları göremiyordum. Bir süre odadan çıkmalarının beklesem de çıkmamışlardı. Dizlerim üzerine oturduğum için ağrıyorlardı. Yere oturarak dizlerimi uzatıp masaj yapmaya başladım. Olanları düşününce her şey çok ani gelişmişti ve o odada ne yaptıklarını merak ediyordum. Aklıma saçma düşünceler geldikçe kendi kendime saçmaladığımı söyleyip unutmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK
أدب المراهقينBu hikayeyi okumadan önce sizden bir istediğm var. Bir karanlık hayal edin. Başını da, sonunu da göremediğini zifiri bir karanlık. İşte tam da o korkunç karanlığın içinde tek korkusu 'karanlık' olan 19 yaşında genç bir kız hayal edin. Ailesinden, be...