0.4

525 42 96
                                    

"So much more said, in the unsaid

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"So much more said, in the unsaid."








"Polis çağırma fikrini ciddi ciddi düşünmeye başladım." dedim ifadesizce onu izlerken. Nereye gitsem peşimden geliyor ve gözetlemesi gereken bir çocukmuşum gibi her hareketimi büyük bir dikkatle izliyor, tetikte bekliyordu.

"Güçlü bağlantılarım var."

Yalan söylüyordu, yaptığı o kadar şeyden sonra kaptan amerika sayesinde zar zor af almışken, diken üstünde olmalıydı.

Bana kalırsa tek bir hatasını bekliyorlardı ve bu olursa ilk iş onu çıkamayacağı parmaklıklar ardına atmak olacaktı.

Komodinime ilerleyip üzerinde duran sürahiden bardağa su doldurup içtikten sonra, "Sanmıyorum." dedim.

Üstelik onun olduğunu söylediği güçlü bağlantıları gerçekten varsa bile, benim sahip olduğum güç daha fazlaydı. Eyaletin neredeyse yüzde atmışının kontrolünü aile fertlerim sağlarken, mümkünse bana bağlantılardan bahsetmesindi.

"İsteğim dışı evimde kaldığından amcamın haberi olursa ve özellikle de ben kim olduğun hakkında bir bilgi sunarsam ona, seni adalete teslim etmeden durmaz."

Üstelik büyük bir ceza almasını da zevkle sağlardı. Hayır, kan davası gibi bir durumu söz konusu yapmazdı çünkü onun adalet anlayışı çok farklıydı. Birisine zarar vermek ona çok tersti, o kişi abisinin katili bile olsa...

"Ama söylemiyorsun," diyip sırtını duvara yasladığında gözlerini kısarak beni izliyordu. "Neden?"

İç çektim ve bardağı komodine bıraktım tekrar. "Çünkü o kişi değilsin artık."

Neler olduğunu tam olarak bilmiyordum ama o hâli gözümün önünde canlanırken içimden bir ses işlerin çok farklı olduğunu söylüyordu.

Birisine çalışıyor olmalıydı ve içime korku salan mavi gözlerinin o denli boş bakması, o işi yaparken bilinçsiz olması ihtimalini düşündürtüyordu bana.

Hiçbir duygu yoktu gözlerinde, bir hayat belirtisi bile yoktu. Fazlaca ölü bakıyordu ve beni en çok korkutan da bu olmuştu.

Yutkunmaya çalışırken boğazımdaki yumru buna engel olmuştu. "Ama yine de etrafımda babamın ölümüne neden olan birisini görmek istemiyorum."

Çünkü fazlasıyla acı veriyordu...

İç çektikten sonra beni uzunca izlemiş sonra da yavaş adımlarla yanıma gelip yatağıma oturmuştu.

Sandalyemin tekerlerlerinden tutup yine kendine çektiğinde şimdi aynı hizadaydık.

"Bir ay," dedikten sonra elimden tutup avuç içimi göğsüne yasladığında hayretle onu izliyordum.

"Sadece bir ay ver bana, ondan sonra söz veriyorum gitmemi istersen gideceğim."

"Böyle mi söz veriyorsun?" diyerek hayretle sordum. Gülerek evet anlamında kafasını salladığında ise, "Değişik bir söz verme yöntemiymiş." demiştim hâlâ elimin altında kalp atışlarını hissederken.

PETRİCHOR ~Bucky BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin