BÖLÜM 40: ALLI GELİN

7.7K 413 32
                                    


İnstagram – Tiktok: aysegulkalayzengin

Twitter: aysegulkalay_

***

Yeni bölümden herkese selamlar...

Umarım bölümü beğenirsiniz ve bolca yorumla taçlandırırsınız.

Keyifli okumalar!

***

"ALLI GELİN"

"Pek sevindim aranızın düzelmesine, umarım bundan sonra birbirinizin kıymetini bilirsiniz." Halide Hanım'ın sözlerine, Kartal gülümsedi. "İnşallah... Zeliş, her sinirlendiğinde çekip vurmazsa, sıkıntımız olmaz diye düşünmekteyim."

Zeliş Kartal'a alınmış bir ifadeyle bakarken, Kartal sırıtıyordu.

"Ben çayları tazeleyeyim."

Yerinden kalkan Zeliş, akşam yemeğinden sonra misafirleri olan kalabalığın boş bardaklarını toplamaya başladı. Hüma'da yerinde duramayarak ona yardım etti ancak Dilşah kılını dahi kımıldatmıyordu. Onun bu hâline, Seyran Hanım usulünce tepki gösterdi.

"Dilşah, yengelerine yardım et de ayakların açılsın kızım." Dilşah, yerinden isteksizce kalktığında, Seyran Hanım diğerlerine döndü. "Bütün gün masada iki büklüm oturuyor. Arada kalkayım da şöyle iki tur atayım, demiyor. Kocaman bahçe var ama Dilşah Hanım odasından çıkmıyor."

Annesinin yermeleri bitince, Dilşah gözlerini devirdi. Kadın onu mükemmel damat adayı arayan kızlardan sanıyordu. Hâlbuki Dilşah, kariyer hedefleri olan bir asistan doktordu. Yani annesinin ona attığı tüm laflar, bir kulağından girip diğerinden çıkıyordu. Çokta umuru olduğu söylenemezdi! Hıhh!

Boş bardakları mutfağa taşıdıktan sonra Zeliş, Zerrin'in hazırladığı temiz bardaklara yavaşça yeni çayları doldurmaya başladı. Hüma'nın keyifli sesi, o sırada kulaklarına doldu.

"Eh, ayrılık ve kırgınlık bitti. Aynı çatı altında, aynı oda içinde..." dediğinde, Zeliş çayları bıraktı ve çatık kaşlarıyla ona baktı. "Hüma, elimde kaynar su dolu demlik olduğunu hatırlatırım. Yazık olmasın şu güzelliğe!"

Dilşah, yaslandığı tezgahtaki kuru yemiş tabağından bir fındık alıp ağzına attı ve haylazca söylendi.

"Aman ablası, utanıyor Gelin Hanım, varma üstüne. Kıracağı fındıklar, şimdiden dizilmesin boğazına." Zeliş, bu kez Dilşah'a döndü sinirle. "Bu eğleneceğiniz bir mevzu mu?"

"Sen benimle baya eğlenmiştin diye hatırlıyorum. Yanlış mıyım, Dilşah?" Hüma'nın sorusuna, bu kez ağzına bir fıstık atarak yanıt verdi. "Yok vallahi, haklısın! Neler dedi neler demedi! Fındıklar, fıstıklar, cevizler... Ohoo, neler neler söyledi!"

Hüma, Dilşah'tan aldığı yanıtla Zeliş'e döndü.

"Gördün mü? Az eğlenmedin benimle." Zeliş, asabice söylendi. "Halt etmişim!"

Hüma ile Dilşah sırıtırken, Zeliş kalan bardakları doldurdu ve demliği ocağa koyup, bardak tepsisini aldı. Mutfaktan çıkmadan evvel, Hüma'ya düşünceli bir hâlde sordu.

"Hüma, bir kez daha kaçarsam, Kartal beni kesin boşar değil mi?" Hüma, dayanamayarak kahkaha attı. "Kesin!"

Dilşah ise onlarla aynı fikirde değildi.

"Bence boşamaz, kaçırır! Büyülü ev gibi oldu burası, adam dokunacak kız kaçıyor! Başka yerlerde şansını dener."

Hüma ile Dilşah gülünce, Zeliş dudağını büktü ve mutfaktan çıktı. Hayır, o kadar abartılacak bir şey yoktu aslında. Sonuçta bebek olması için şarttı. Bebeği olsa, ne güzel olurdu. Kartal gibi kaşı gözü kara bir bebek... Zeliş, hayalindeki bebeğe gülümsediği sırada salona vardı. Kartal, onun yüzündeki gülümsemeyi anında fark etti. İkisinin bakışları kesiştiğinde ise Zeliş'in içi huzurla doldu. Bu adamdan çocuğu olacaktı. Yani İnşallah! Olsa iyi olurdu. Güzel olurdu. Hatta hiç fena olmazdı!

KARTAL BEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin