17.❝Gözler yalan söylemez❞

841 74 36
                                    

📍MUSİC,     WE FELL İN LOVE İN OCTOBER

İçim içime sığmıyordu, tam olarak geçmişe gittiğim yerde geleceğe gelmiştik

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İçim içime sığmıyordu, tam olarak geçmişe gittiğim yerde geleceğe gelmiştik. Banyoda. "Vay be, etraf bembeyaz." Dedi Howard. "Nedense geçmiş fazla paslı gibi geldi." Tam çıkacaktı ki kolundan tuttum.

"Nereye gidiyorsun?" Diye sordum. "Daha zamanı gelmedi. Zamanı gelinceye dek burada kal." Dedim ve arkamdan bir şey diyecekse de duymadan çıktım banyodan.

Stresle hareket ederken, koridorda Tony ile karşılaştım. "Geçmiş sizi daha da güzelleştiriyor. Burada mı kalsanız acaba?" Diye sorarken birbirimize yakınlaştık ve yavaşladık.

"Nereye gidiyorsun?" Diyerek güldüm. Kesinlikle arkama geçmesine izin vermeyecektim. "Hadi gel, yenilmezlerin yanına gidelim." Diyerek kolundan çekiştirdim.

"Ah, olmaz!" Dedi iç çekerek. "Duşa gireceğim, çok kirlendim." Dediğinde kaşlarımı kaldırarak şaşırdığımı belli ettim. "Niye öyle bakıyorsun? Bakma aşık oluyorum."

Gülümsedim, "Abartma, üstelik iki saat önce duş aldın yahu." Diyerek elinden çekistirmeye devam ettim.

"Sen yarım saattir duştayken bir ajan tarafından saldırıya uğradık." Şaşırdım. "Korkma, beş dakikamı almadı indirmek. Ama düşünebiliyor musun? O kirli elleri jilet gibi takım elbiseme değdi."

"Neresine değmiş acaba?" Diyerek takım elbisesini gösterdim.

"Tam buraya!" Dedi ciyaklar gibi. "Bence üstüne sen dokun ve bu lanet üzerimden kalksın, bence hayır demezsin." Diyerek omzunu silkti.

"Tony orası dudakların."

Şaşırmış gibi yaptı, "Ah, tanrım. Tamamen benim hatam, tam şurası." Diyerek kalbinin orayı gösterdi. Elimi oraya koydum, "Tanrım, arındım resmen! Ama gerçekten duş almalıyım."

"Tony." Dedim sabır çekerek. "Arkamdan ötesine gitmeyeceksin. En azından bugünlük, tamam mı?" Sessizlik oluştuğunda Tony yutkundu ve dikleşti.

"Bina benim."

"Sende benim?"

Bu sessizlik, ölümcüldü. "Yok artık." Dediğinde gözlerimi kaçırdım. "Tamamdır!" Diyerek ellerini kaldırdı ve geri geri yürüdü. "Yeterki emredin!" Diyerek güldüğünde kaşlarımı çattım. "Şuna bak kaşlarını çatıyor."

Her haliyle güldürüyordu, "Hadi, gel." Diyerek onu ortak salona çektim.

***

Gözlerim Natasha ve Steve'den ayrılmıyordu. Tony'i bir şekilde yollamıştık ve dakikalar içerisinde gelecekti. "Vi, sen iyi misin?" Dedi Bruce dirseği ile dirseğime vururken.

Hissettiğim acıyla dişlerimi sıktım ancak belli etmedim. "İyiyim, sadece çok stresliyim." Dediğimde ellerimde oluşan istemsiz terleri dizlerime sürttüm.

"Neden böyle giyindin? Hava biraz sıcak sanki." Diyerek üstümde ki uzun kolluya söylendi. "Hiç," diyerek omuz silktim. "Başka kıyafetim yoktu, yani hepsi... Kirlideydi?" Anladığını belli eder gibi başını salladı.

"Steve!" Dedi yanımda ki Howard aniden. "Sen? Nasıl yani? Kafam çok karışık."

Tabii, Steve'in şu anda yaşlı gözükmesi gerekiyordu. Steve gülerek bana baktı, "Söyleyelim mi Violet?"

"Olmaz" dedim ve Howard'a baktım. "Sadece, Steve'in başına soğuk geçince fazla endişelenmeyin." Dedim gülümsedim. O sırada kapıdan tıkırtılar geldi, "şhh..." Her şey hazırdı.

Işıklar kapandı, "Jeneratör için ayrı bir yapay zeka mı yapmalıyım?" Dedi ve kimseden ses çıkmadı. Tony görünüre girdi. "Çocuklar? Yeşil adam? Kara sinek? Rahibe bir? Rahibe iki, o biraz seksi. Ah neyse, çocuklar!"

Işıklar açıldı, "Doğum günün kutlu olsun!" Diye herkes her bir yandan çıkarken Tony sadece bakıyordu. Oldukça şaşırmıştı. Elinde ki market poşetleri yere düştü.

"Oha" dedi her birimize teker teker bakarken. "Durun..." Diye düşünür gibi yaptı. "Bugün doğum günüm mü ya?" O kadar çalışıyordu ki, günlerden bile haberi yoktu. Ona yaklaşıp elini tuttum.

Yutkundum, "Sana bir sürprizim var..."

Babasını güzel bir şekilde ortaya çıkartacaktık ancak Howard bir anda "Nerde evladım?" Diye ortaya çıktı Hulk gibi. "Ah, Tanrım..." Tony ile göz göze geldiler. Tony bir anda elimi tutup kendi kalbine koydu.

Ardından aldığı elimde kendine bir tokat attı. "Bu gerçek..." Gözleri doldu. Howard ile yüz yüze geldiler. "Baba?"

"Sana bakınca kendi havamı alıyorum evlat." Dedi ve omzuna dostça vurdu. Tony bunu kesinlikle beklemiyordu. Bir anda sarıldı babasına ve çok çok sıktı. "Gitme." Diyordu. Ona sarılırken titriyor muydu? "Bana gerçekleri söyleyene kadar gitme."

"Ne... Gerçekleri?"

Daha da sıktı, "Tony..." Dedim elini koluna koyarak ancak beni duymazdan geliyordu ya da cidden duymuyordu. "Ben gerçekten nasıl bir evladım?" Diye sorunca beynime darbeler almıştım sanki. Ayaklarım geri geri gitti.

Howard, derin bir iç çekerek geriye çekildi. "Eğer beklemediğin şeyler duymadıysan benden, seni olgunlaştırdığı için buna minnettarım. Seninle baba oğul konuşmak istiyorum, Violet beni buraya başka bir amaçla getirmiş olsa da, evrenin bizi buluşturmasının başka bir amacı olduğundan eminim."

"Baba..."

Howard derin bir nefes verdi, "Benim gitmek zorunda olduğumu biliyorsun. Sadece şunu bilmeni istiyorum, harika bir insan, bir evlat ve bir eşsin. Kendinden şüphe bile etme."

Öyle bakıyorlardı birbirine ki, gözlerin konuştuğu ana denk geldiğimi anladım.

O an, derince soluklandım. Gözler doğruları söylüyordu ve gözler, yalan söylemeye niyetli değildi.

BÖLÜM SONU

ay Howard çok yakisikli değil mi ya (bölümle alakası 10/10)

Tony birazcık az çalış be adamım, doğum gününü hatırlamayacak kadar yorma kendini :)

Görüşürüz, sizleri seviyorum.

Dikkatli bakın kendinize.

༼⁠;⁠´⁠༎ຶ⁠ ⁠۝ ⁠༎ຶ⁠༽

Kitaplarım ile ilgili editler, kolajlar ve mizahlar için instagram: mccalll2ee (yakında post paylaşılacak)

𝐒𝐀𝐋𝐕𝐀𝐓𝐎𝐑𝐄, tony starkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin