10.❝Pusula❞

970 80 64
                                    

Gözyaşımı sildiğimde derin bir nefes aldım. Tony, yaklaşık yarım saat önce gitmişti idman salonundan. O sırada ise, üstümü değiştirmiştim ancak, bir şeylerin kaybolduğu bu yerden gidememiştim.

Bir gözyaşı daha süzüldü yanağımdan, gıdıklamasından dolayı elimde yanağımı kaşıdım. Pusulaya bakıyordum, zamanında içinde annemle babamın fotoğraflarının olduğu pusulaydı bu.

"Tony burada olduğunu söyledi." Arkamdan gelen babamın genç sesiyle birden ayaklanıp pusulayı arkama sakladım.

Birde buradan ele veremezdim, henüz bunu öğrenmemelilerdi. "Steve." Dedim gülümseyerek.

"Ağlıyor musun?" Diye kaşlarını çattı. "Tony idman vermesini bilmiyor, değil mi?" Dedi gülümseyerek, ellerini ceplerine koydu.

Burnum sızladı, yeter ağlamıştım. "Evet." Dedim ciddice. "İnsanları dövmeyi, idman zannediyor. Ona idman vermelisin."

"Biz idmanımızı yıllar önce verdik," dedi eski anıları hatırladığını belli eder bir ses tonuyla. "İç savaşta." Tahmin ettiğim gibi. "Daha sonrasında, bir şeyler fark ettik."

Kaşlarımı çattım, "Ne fark ettiniz?"

"Aslında, çok iyi dostlar olduğumuzu. Yani, evet..." Dedi dudak büzerek. "Onu neredeyse öldürüyordum. Her neyse." İç çekti, "Söylesene, Violet. Gelecekte bana ne oluyor?"

"Ölümleri söyleyemem."

"Sadece, ne olduğunu söyle. Nasıl bir hayatım olduğunu."

"Mutlusun. Çabalıyorsun, sevdiğin kadınla berabersin." Ellerimi iki yana açıp, açık uçlu bir şekilde hayatını anlatmış bulundum.

"Biliyor musun, bir kızım olursa ismini Violet koymayı düşünüyordum. Ama, unutmalıyım, çünkü benim kızım olamaz."

Kalbime saplanan neydi? "Ne demek kızım olamaz?" Sessiz kaldı. Göğsüne vurdum, "Niye olamasın?"

Kaşlarını çatıp vurduğun göğsüne baktı. Kendi kendimi ele verecektim, gerçekten aptalı oynamayı iyi beceriyordum. "Bu neydi şimdi?" Ciddileşti. "Sana soruyorum Violet."

"Pardon," geri geri adımladım. "Ben, yanlış anlamanı istemiyorum, Steve. Özür dilerim. Gerçekten düşmanca değildi."

Derin bir nefes aldı, "Seninle iki cümle samimi konuştum diye, binada ajan takma isminin kalktığını düşünme." Vücudu, istemsizce dikleşti sanki. "Ve hayır, yanlış anlamadım. Samimiyetten hoşlanmıyorum."

Her şeyi berbat ediyordum, ve bu sadece lanet olası bir buçuk haftada olmuştu!

"Ve sen," dedi arkamda kenetlenmiş ellerime bakarken. "Ne saklıyorsun arkanda?"

"Bir şey yok." Üzerime yürüdü, "Steve. Bana yaklaşma." Ama yürümeye devam etti. Geri geri adım attım, patlamaya çok yakın gibiydim. "Geri bas Steve!" Diye bağırdım.

Durdu.

"Güven problemlerini anlıyorum! Ama yeter, bu insan zorbalamak. Uzaklaş benden!" Bununla karşılaşmayı beklemiyor gibiydi. Geri geri adımladı. "Ve bir daha da, bana bu mesafede yaklaşma."

Çenesi kasıldı, sinirlendiği belliydi. "Gidiyorum. Rahatsızlık içinde özür dilerim, merak etme beni bu mesafeden değil, gözünün önünde bile görmeyeceksin."

Al işte.

Elim ayağım, çözüldü. Başım dönmeye başladığında ellerim boşaldı. Pusula yere düştü. Gözleri orayı buldu. "Bir saniye..." Dedi kaşlarını çatarak. Cebinden kendi pusulasını çıkardı.

"Steve..."

"Bu benim! Benim pusulam." Yere eğilip benim pusulamı aldı. İçini açtı, "ama, burada o yok..."

Burnumu çektim, orada ben vardım. Tabii dört yaşındayım. "Orada ki kızın, Rogers." Dehşetle bana bakarken, "İsmi Violet."

"Yoksa..."

Hemen öğrenmeyecekti.

"O benim en yakın arkadaşım. Birlikte Stark Stajına başlamıştık, sen ona eğitim verirken bana da veriyordun. Buraya gelirken, o da gelmek istedi. Ancak sen izin vermedin. Bunu bana verdi, şans getirsin diye. Çünkü işim geçmişte zor olacaktı."

"Ama..." Ağlıyordu. "Benim evladım olamaz..."

Ne diyordu bu!?

"Sen, hangi zamandan geldim Violet?"

"2024"

"Demek ki o zamanlar, o teknoloji var. Demek ki bir çözüm bulmuşlar!"

Kaşlarımı çattım, "Neyden bahsediyorsun?"

Yerinde mutluluktan çocuk gibi zıpladı, "Görüşürüz Violet Hayloft!" Diyerek hızla idman yerini terk etti.

Elimi koluma attığımda tırnaklarımla kazıdım kolumu. Deli gibi kaşınıyordu ve bu bir gündür böyleydi. Gözlerimi sıkıntıyla devirip kaşınan yerimde ki sargı bezini çıkardığımda anlamlı bir küfür ettim.

Kolum, mordan siyaha kayan rengiyle resmen çürüyor gibiydi.

Gibi değildi.

Bu zamandan siliniyordum,

Yavaş yavaş,

Acı çeke çeke.

BÖLÜM SONU

Kitaplarım ile ilgili editler, kolajlar ve mizahlar için instagram: mccalll2ee (yakında post paylaşılacak)

𝐒𝐀𝐋𝐕𝐀𝐓𝐎𝐑𝐄, tony starkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin