15.❝Zaman Lordu❞

897 76 52
                                    

İlk önce eğilip kapalı olan kapıyı dinledim. Ses çıkmayınca tıklattım. "Eğer adın Violet ise izinsiz girebilirsin." Dediğinde güldüm. "Evet!" Diye bağırdı. "Bu gülüşü tanırım."

Kapıyı açtığımda zaman makinesi üzerinde uğraşıyordu. "Nasıl gidiyor?" Dedim yanına oturarak. Vidaları sıkıyordu, ve bende kollarına bakmamak için büyük bir çaba sarf ediyordum.

"Daha çok yolu var..." Dedi iç çekerek. Vidayı sıktığında tornavidayı elinden bıraktı ve bana baktı. Parmakları yanaklarımı enseledi. "Hemen bitmesini mı isterdin?"

"Aslında, sonsuza kadar burada kalmak için her seyimi verebilirdim. Ancak Thanos saldırana kadar burada kalmalıyım, yani buradayım."

Mutlu mutlu sandalyesinde geriye yattı, ellerini başının arkasında bağladı. "O halde bitti." Diyerek ayaklarını masaya uzattı.

"Ne demek bitti?"

"Bitti kelimesinin anlamı, bir eylemin sonuca varmasıdır." Dediğinde karnına yumruk attım. Dudaklarını büzdü, "Acımadı. Görmek ister misin vurduğun yeri?"

"Bana karın kaslarını bu kadar hevesli göstermek istediğini belli etmemelisin." Dedim gülerken. "Üstelik, hani daha çok yolu vardı bu makinenin?"

"Ama göstermek istiyorum." Diye omuz silkti gülerek. "Üstelik... Ben doğruyu söylerim her zaman. Zaman Makinesinin daha zamanı var. Hem de çok."

"İnsanlara bu hızla yapışmamalısın hayırsever. Özellikle kızlara." Dedim. Kaşlarımı kaldırdım. "Üstelik, beni bipolar etmeye çalışma. Bi hazır diyorsun bi zamanı var diyorsun."

"Öyle mi?" Dedi ve çapkınca güldü. "Ama kızlar buna bayılıyordu." Dedi ardından çakma bir üzgün ifadeyle. "Üstelik, sana hangi zaman makinesinden bahsettiğimi söylediğimi hatırlamıyorum."

Kaşlarımı çattım. "Neyden bahsediyorsun?" Ayağa kalktı ve masanın diğer ucundan eski bir kutu aldı. Ardından bana "ayağa kalk." Deyince ayağa kalktım.

Aniden önümde diz çöktü ve kutuyu evlenme teklifi edercesine uzattı. "Geçmiş gelecek, tüm doğum günlerinde zamanı durduracağıma söz veriyorum. Bu senin." Dedi ve gülerek ayağa kalktı.

Kutuyu açtığımda, gözlerimin sızladığını hissettim. "Tony..." Dedim kutunun içinde ki köstekli saati alarak. "Tamir etmişsin." Dedim gülümseyerek. Somurtamıyordum ki! Bu adama somurtulmuyordu.

"Tekrar senin." Dedi gülümseyerek. Ardından göz kırptı.

"Bana bak," dedim parmağımı uyarırcasına kaldırarak. "Eğer bana bir daha göz kırparsan..."

"Beni öpmek zorunda mı kalırsın?" Diyerek yaklaştı. Gülümseyerek geri çekildim. Biraz daha eğildi, biraz daha geriye çekildim. "Bana mı öyle geliyor yoksa benden kaçıyor musun?"

Güldüm, "Hep alışacak mısın böyle? Sonuçta gideceğim buradan. Nasıl idare edeceksin beni?"

Omuz silkti, "Zaman Lordu olarak her zaman yanına uğrarım? Ya da zamanına gelip orada yaşarım." Beni belimden tuttuğu gibi dudaklarına çekti. "Kaçamadın?" Dedi gülerken.

Ellerini omzuma koyduğunda sızlayarak geri çekildim. "Hey, acıttım mı? Ama, sadece bir dokunuştu." Aklıma gelen şeyle birlikte nefesim titredi.

"Tony," dedim titrek bir nefes alırken. "Şimdi, sana kolumu göstereceğim. Ama bana doğruyu söyleyeceksin. Ben bakmak istemiyorum." Dedim. Kafasını salladı yavaşça.

Askılığımın kolunu yavaşça indirdim. Göz bebeklerinin büyüdüğünü görebiliyordum. "Söyle."

"Bir şey yok, temiz."

"Bana doğruyu söyle." Yalan söylediği anlaşılıyordu. Hiç beceremiyordu bunu. Bir süre sessiz kaldığında "Stark!" Diye bağırdım dikkatini verebilmesi için.

"Yayılmış." Dedi ağzının arasında boğuk bir sesle.

"Efendim?"

"Çürüme." Boğazını temizledi. "Koluna ulaşmış." Yere baktı, gözlerini benimkine değdiremiyordu bile. Burnunu çekti, ne yapacağını bilemiyor gibiydi ancak tek yaptığı şey bana bakamaması, bir şey diyememesiydi.

Ben ise sadece... Bir şey hissetmeye çalışıyordum. Ancak bu pek mümkün olmuyordu. "Tony..." Sesim titriyordu. "Bana zaman vermen lazım, Thanos saldırmadan önce bu zamandan gidemem. Birini kurtarmadan gidemem."

Parmağıyla gözyaşımı sildi, "Bruce'a neler yapabileceğini soracağım, Violet. Bu kurtaracağın her kimse veya kimlerse, eğer bu hayatına mâl olacaksa yapayım deme."

Yutkundum, "Bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum."

Eğilip yanağımı öptü, "Biraz dinlen. Bende şu makineyi halledeyim." Kafamı salladım yavaşça. Tam kapıdan çıkacakken adımı seslendi. "Eğer kendini kurtarmazsan, kimseye Salvatore olamazsın. Önce kendini düşün."

"Ben, Ironman."

"Kazandık, Bay stark."

"Onu rahat bırakın,"

"Tony Stark'ın bir kalbi olduğunun kanıtı."

"3000."

Zihnimden geçen onca cümle ve bir sürü anı... Beynimi yakıp geçti, bir daha boğazımı düğümledi. Thanos yakında saldıracaktı, sona yaklaşıyorduk.

BÖLÜM SONU

Okuduğunuz için teşekkürler 😋😋

İ love u 3000

Kitaplarım ile ilgili editler, kolajlar ve mizahlar için instagram: mccalll2ee (yakında post paylaşılacak)

𝐒𝐀𝐋𝐕𝐀𝐓𝐎𝐑𝐄, tony starkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin