24.

14.6K 461 63
                                    

Keyifli Okumalar

"Şu sırayı buraya alırsan işin daha kolaylaşır güzelim." Parmaklarımın arasında tuttuğum telefondan bana yönlendirme yaparken onaylayan mırıltılar çıkartmıştım. Dediği gibi yapınca gerçekten de oyun daha kolaylaşmıştı.
Ama ben onun yerine kartların hepsine basıp oyunun otomatik olarak doğru kartların yerine getirmesine izin veriyordum.

Baran'ın gülme sesi kulağıma gelirken yatakta biraz daha aşağı kayıp göğsünde ki yerime daha da kuruldum.

"Gülme strateji bu." Diyerek kartlara basmaya devam ettim. Karnımın üzerinde ki eli ile biraz daha kendisine çekip yanağını yanağıma yasladı.
"Stratejini yesinler senin." Dudağımın kenarına öpücük kondurdu. Gülümseyerek oyunu oynamaya devam ettim ama çok iyi olmadığım için beni sarmamıştı. Oyundan çıkıp sırıtarak Baran'a baktı. Elimde ki onun telefonuydu.

"Bu bakışları biliyorum." Diyerek galeriye girmemi takip etti. Ama bir sorun vardı ki parmak iziyle açılıyordu. Karnımın üzerinde ki elinin işaret parmağını tuttum ve telefonun arkasında ki yere götürdüm. Galeri gözlerimin önündeyken heyecanla bir albüme girdim.
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken bir sürü beni görmeyi hiç beklemiyordum.

Neredeyse hepsi bende olmayan ve anlık çekilmiş fotoğraflardı.
"Oha." Diyerek şaşkınlığımı hiç belli etmiyormuşçasına konuştum.

"Her halin çok güzel Sarışın, çekilmeye değer." Ona dönüp dudağına öpücük kondurdum ve kendi fotoğraflarım da biraz daha gezinip başka bir albüme girdim. Kucağında bebekle bir kadın fotoğrafı görünce tıkladım. Kadın küt saçlı çok güzeldi. Kucağında ki bebeğe hayranlıkla bakıyordu. Ve bebek de çok mutluydu.
"Çok güzel bir kadın, kim bu?" Dedim.

Başımı döndürmeme izin vermeyerek az önce yaptığı gibi yanağını yanağıma yasladı.
"Annem." Kaşlarımı kaldırdım. Zarif bir kadına benziyordu, giyimi bakışı bile.
Çekinsem de "Nerde peki annen?" Diye sordum. Çünkü hep babasını görmüş tanışmıştım Baran'ın. Annesinin hiçbir zaman konusu dahi geçmemişti.

"Terk etti, başka bir adamı sevmiş gitti." Yutkunurken sesinde gizleyemediği burukluk benimde içimde bir yerlerde kırıklık sağlamıştı. Onu üzen ne varsa ben bin kat daha üzülüyordum.

Telefonu yatağa bırakıp ona döndüm, gözlerinde ki buğulanma onun bu konu da gerçekten hassas olduğunu gösteriyordu. Kollarımı sıkıca boynuna dolayıp karnına yatar bir şekilde oturdum.

Elleri anında belimi bulurken boynunu öptüm. "Özlüyorsun dimi onu?" Cevabını bilmeme rağmen sormuştum.
"Ona karşı hislerim öldü Sarışın. Dokuz yaşımdayken gitti." Alt dudağımı kanatırcasına ısırdım. Dokuz yaşında ki bir çocuk nasıl da bırakıp gidilirdi ki. Gözümün önünde annesi gitmiş küçük bir Baran canlanmıştı.

"Sen hiç gitme Sarışın." Diyerek belimi okşadı. "Gitmem bebeğim." Diyerek fısıldadım. Evin içinde yankılanan alarm ile kendimi geri çektim. Fırında pizzalar vardı.
"Ay ay yancak pizzalar." Diyerek mutfağa koştum. Baran da arkamdan ağır ağır geliyordu.

Fırını kapatıp tepsiyi çıkarttım ve tezgahın üzerine koydum. "Biz niye senle birlikteyken sürekli pizza yiyoruz?" Dedim gülerek. İronik bir şekilde öyle oluyordu ama ben şikayetçi değildim. Baran ve Fast food olan her şeye okeyim.

"Bir gün yemek yapayım güzelime o zaman." Belimden tuttuğu gibi ada tezgahına oturtturdu. Kafamı hevesle salladım. Ben yemek yapabilen bir insan değildim ama Baran çok güzel yapıyordu. Daha öncelerde de yapmıştı bir kaç defa. Bir tane pizza dilimi aldı ve açtığım bacaklarımın arasına girdi.

Uzattığı dilimi elinden yerken bakışlarım yüzünde dolaştı. Gözleri adım adım her hareketimi takip ediyordu ve bundan rahatsız olmuyor aksine keyif alıyordum.
"Sende ye." Diyerek yarısını yediğim dilimi elinden alıp ağzına uzattım. Bizim yaptığımız şeyi başka bir çift yaparken görsem muhtemelen kusma sesi çıkartırdım ama şuan hiç de öyle gelmiyordu.

Hava bugün oldukça yağmurluydu. Biz de bu fırsatı değerlendirmek için Bulem'ler de kalmaya diye izin almış ve Baran'ın burda ki evine gelmiştim. Aynı şekilde Bulem'de biz de kalacağını söyleyip Ferhat abiye gitmişti. İkimiz de birazcık şeytandık galiba.
Baran artık İzmir de yapamayacağını söylemişti, hem benim için hem de babası neredeyse işlerin çoğunluğunu ona bıraktığı için burda olması gerekiyordu. Buna fazlası ile sevinmiştim. İlişkimiz sanaldan yürüseydi de devam ettirebileceğimizi inanıyorum fakat ona dokunamak çok farklı bir şeydi.

"Siktir." diyerek üzerime döktüğü kolaya baktı. "Özür dilerim güzelim ya." Diyerek peçeteyi üzerime sürdü. Kafamı sağa sola sallayıp elini tuttum. Benim için harika bir fırsat sunmuştu. Giyinme odasını karıştırabilirdim.

"Asıl ben özür dilerim." Diyerek tezgahtan indim. Kaşlarını çattı "Ne için?" Yanağını öptüm ve koşarak giyinme odasına gittim. "Kıyafetlerini dağıtacağım için." Giyinme odasında özenle düzenlenmiş cam dolaplara bakarken bir lila rengi ve tonlarında düzenlenmiş tişört rafının kapağını açtım. Üzerimde kısa kollu bir crop vardı.

Ve koladan dolayı ıslaktı. Baran odaya gelse umursamadan crobu çıkarttım. Bana göre bikini giyiyorsam sütyen de aynı şeydi, o yüzden bunu pek de dert etmiyordum.
Diğer renkte ki tişörtlere göz gezdirsem de düz açık lila renginde ki tişört aklımı çelmişti. Tişörtü giydiğim da beklediğim gibi dizimin bir tık üzerinde bitmişti. Baran'a baktığım da kapıya yaslanmış kollarını da önüne bağlamıştı. Ona öpücük atıp altımda ki pantolonu çıkarttım. Tişört zaten elbise gibi gözüküyordu yeterince.

Boy aynasında kendime bakınca fena olmadığımı fark ettim. Ama yine de Baran'ın görüşünü almak istercesine ona döndüm ve tişörtün eteklerinden tutup sağa sola salladım. "Nasıl?" Yanıma adımladı ve tişörtün yakalarından tutup biraz geriye attı.
"Sen hep benim kıyafetlerimi giy." Dedi ve belimden tutup kendisine yasladı. Ellerimi göğsüne koyarken başımı yana eğdim. "Pişman olursun sonra." Diyerek arkasında ki dolaplara baktım. Bir sürü tişört demek bir sürü benim kıyafetlerim demekti sanırım.

Diğer elini çıplak bacağıma koydu ve tişörtün eteklerini eliyle biraz yukarı kaldırıp kalçama kadar ulaştı. Alnını alnıma yaslarken burnunu burnuma sürttü.
"Olmam." Diyerek alt dudağımı dudaklarının arasına aldı. Karşılık verirken göğsüne koyduğum ellerimi omuzlarına çıkarttım. Elleri kalçalarıma tutup kendine yaslarken inleyerek ensesinde ki saçları çektim.

Öpüşü iyice derinleşirken nefes nefese geri çekildim. Ölmek için daha erkendi sonuçta.

"Abime artık söylemeliyiz." Nerden geldi aklıma bilmiyorum ama bunun konusunu çoktandır açmak istiyordum.
Kafasını salladı. "Haklısın, söylemeliyiz güzelim." Oflayarak yanaklarımı şişirdim, ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Yani abimin tepkisini de kestiremiyordum.

"Sıkma canını hallederiz yavrum, ne olursa olsun yanındayım." Gülümseyerek sarıldım.

Kapı zili ile çenemi göğsüne koyup ona baktım. Birisinin geleceğini söylememişti. "Kargo geldi güzelim sen açar mısın?" Gülümsedim ve kapıya ilerledim.
"Ne kargosu bu?" Bir yandan da kapıyı açıyordum. Kafamı kapıya çevirmem ile gözlerim açıldı.

"Yare?"

İşte şimdi sıçmıştık..

.
.
.
Hello, hastalıktan geberiyorum bir tık ama bugün bölüm geleceğini söylediğim için biraz acele de olsa yazdım.
Hasta olmasam daha uzun bir bölüm olurdu:/

Nasılsınız bakayım?

Ve bu arada KAOS KAOS DANS DANS

ÖPÜLDÜNÜZZ

SARIŞIN / YARI TEXTİNG / TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin