32.

10.9K 405 71
                                    

Keyifli Okumalar♡

Elimde ki kitabı masanın üzerine bıraktım. Bir an önce kahve içip Bulem ile gün değerlendirmesi yapmak istiyordum.
Bugün üniversitenin ilk günüydü. Sabah nedense gergindim ama geldikten sonra aman ne gerek var diyerej stresimi bir şekilde terk etmiştim.
Bulem ile bölümlerimizin arasında ki mesafe hayli fazla olduğu için onun gelmesi biraz daha uzun sürüyordu.

Benim bölümüm kafeteryaya daha yakındı.

Açıkçası ilk günden ders işlenmesi tuhafıma gitti.

Burası lise değil Yare...

Her neyse biraz değişikliklere alışmıştım hatta bir kaç kişi ile de tanışmıştım bile. Bugün için sadece bir dersim daha vardı ve o da ingilizceydi.
Ne saçma ama dimi burda bile ingilizce vardı. "Hello herkese merhaba." Bulem'in enerjik sesi ile kafamı telefonumdan kaldırdım. Ayağa kalkıp sarıldım.

"Nasıl geçiyor gün?" Bacak bacak üstüne atarak daha rahat bir pozisyon aldım. Omuz silkti. "Herkesin bir tarafları ayrı bir hava da." Dedi memnuniyetsiz bir şekilde.
"Neden?" Bir yandan da garsona siparişlerimizi vermiştik.
"Üzerlerinde modaya dair hiçbir şey yok kıvıra kıvıran yürüyüp küçümseyerek geziyorlar." Bir yandan da onların taklidini yapıyordu. Gülerek kafamı sağa sola salladım. O da en sonunda taklit yapmayı bırakıp güldü.

Telefonumdan gelen titreşimler ile elime aldım.

Baran: Sarışınım.

Baran: Ne yapıyorsun?

Yare: Bulem ile kafeteryadayız bebeğim, sen ne yapıyorsun?

Baran: Sizin üniversitenin otoparkındayım.

Baran: Hadi gel.

Yare: Cidden mi?

Baran: Evet, sevgilimi ilk gün azabından kurtarıyorum.

Yare: Bir tanesin sen bir tane geliyorum.

Sevinçle çantamı topladım. Bulem'e çoktan yazışırken söylemiştim bile ve o da kendi haline yanarak isyan bayraklarını çekti. Çünkü Ferhat abi de yoğun bir şekilde çalışıyordu.
"Bu kız gider görüşürüz güzellik." Diyerek kahvemi de elime aldım. Öpücük atmakla yetinince güldüm ve otoparka doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım.

Baran'ın gelmesini hiç beklemediğinden baya bir sevinmiştim.

"Ah!" Birisinin bana çarpması ile elimde ki kahve yeri boyladı. Şokla karşımda ki tanımadığım çocuğa baktım. Benim çarpmadığım kesindi çünkü önüme bakıyordum.
"Dikkat etmelisin biraz." Diyerek sitemle konuştum. Özür dileyen bakışlarla yerde ki karton bardağı aldı ve çöpe attı. Çantamdan çıkarttığım peçete ile elimi sildim ve çocuğa da uzattım.
"Kusura bakma benim hatam." Diyerek uzattığım peçeteyi aldı. Neyse ki hatasını kabullenmeyen biris değildi.

"Sorun değil iyi günler." Yanından geçecekken koluma dokundu durmam için.
"Kahve borçlandım hangi bölümdesin?" Kaşlarım havalandı, kötü bir niyetle sorduğunu sanmıyordum.
Gülümsedim, "İnşaat teknolojileri, sevgilim bekliyor görüşmek üzere." Bir şey demesine fırsat vermeden otoparka giriş yaptım. Neyse ki araba çok uzakta olmadığı için ve Baran'da kaputa yaslandığı için hemen bulabilmiştim. Bu sefer siyah bir mercedes ile gelmişti. Baran'ın arabalara fazla ilgisi olduğunu biliyordum ve bunu belli ediyordu.

Beni görünce yaslandığı yerden hafifçe kollarını açtı.
"Sevgilim." Diyerek açtığı kollarının arasına girdim. Sıkıca sarılırken saçıma tek tek öpücükler bırakmayı da ihmal etmedi.

"Güzel kızımı kaçırıyorum." Diyerek dudağıma öpücük kondurdu. Art arda öpüp geri çekildi. "Yapabileceğin en güzel şeylerden birisi." Diyerek güldüm ve öpmeye başladım. Öpücüğüme karşılık verirken kollarımı sırtından boynuna çıkarttım.

Alt dudağımı ısırarak çekti. İnleyerek kendimi ona bastırdım. Küfrederek benden ayrıldı.
"Durmalıyız." Dedi ve boynumu öpüp elimden tuttu ve arabanın kapısını açtı.

Gülümseyerek oturdum ve onu izledim. Üzerinde şirkette her zaman giydiği siyah gömlek ve siyah pantolon vardı. Boynunda ki zincir kolye ona çok ayrı bir hava katıyordu. Arabayı çalıştırırken bende her zaman yaptığımız gibi direkt müzik açtım.

Nereye gideceğimizi sorduğumda şirkete gittiğimizi söylemişti. Normalde planı daha farklı olsa da yetiştirmesi gereken dosyalar olduğu için plan değişmek zorunda kalmış. Ama benim için bir önemi yoktu, onla olmak yeterince keyifliydi zaten.

Şirkete geldiğimiz de elimi tutmak istemez diye ellerimizi ayırdım belki de şirket kurallarına önem veriyordu ya da disiplinli gözükmek istiyor olabilirdi.
Kaşlarını çatarak bana baktı ve elimi tekrar eline kenetledi.
"Elin hiç ayrılmasın benden Sarışın." Gülümseyerek asansörün düğmesine bastım. Normal olarak dikkat çekiyordu ve sürekli gözleri üzerimde hissediyordum.

Ne de olsa Baran şirkette patron olarak görülüyordu kısmen. Odasına girmeden hemen girişte masada ki kadın gözüme çarptı. Gözleri Baran'ı hevesle süzdü ve sonra kinayeyle beni inceledi. Gözlerimiz buluşunca ister istemez ters bakışlarımı buldu. Hayır yanlış anlamıyordum direkt Baran'a iyi bir gözle bakmadığını görmüştüm.

"Güzelim ne içmek istersin?" Dedi Baran asistanı olduğu kızın masasının önünde dururken. Bugün yeterince kahve içememiştim. "İce latte karamelli." Dedim elini daha da sıkarak.
"Ada bize iki tane karamelli ice latte." İsminin Ada olduğunu öğrendiğim kız ayağa kalktı ve gülümseyerek kafasını salladı.

"Tabi Baran bey."

Tobo Boron Boy.

Biz odaya girerken Baran'ın gülüşü kulağıma geldi. Yüksek ihtimal kıskandığımı anlamıştı. "Gülme bak döverim." Diyerek elinin üzerini hafifçe sıktım.
"Yavrum boş yere kıskanıyorsun." Odayı inceleme fırsatı bırakmadan bedenimi masa ile kendisi arasına aldı. Bir elini açıkta ki bacağıma koydu ve hafifçe sıktı, kafasını boynuma gömdü ve öpücüklerini kondurdu.

"Kız sana iyi bakmıyor Baran." Ciddetimi korumaya çalışıyordum ama öpücükleri hiç de iyi hale götürmüyordu.
Dizimin üzerinde biten elbisenin eteklerini biraz daha yukarı çekti ve bacağımın iç kısmında gezindi parmakları.
"Beni ilgilendirmiyor o kız ve diğerleri. Sadece sen ve sen." Diyerek dudağıma kısa bir öpücük bıraktı. Kollarımı ona sardım ve sarıldım. Hayatta bana en iyi gelen şeylerden birisi sarılmaktı.

Bir yerde okumuştum, sarılınca kalpler de birbirine hiç olmadığı kadar yakın olurmuş.

Bence o yüzdendi sarılmanın bana bu kadar iyi gelmesi. Kapının çalması ile birbirimizden ayrıldık. Baran sandalyesinin başına, bende masasının yanında ki koltuklara oturdum. Bacak bacak üzerine atıp önüme gelen kahveden bir yudum aldım direkt.
Kız 'afiyet olsun' dileklerini iletip çıktı.

Baran ise bir kaç dosya açtı önüne ve anlayamadığım bir şeyler yapmaya başladı.

Elimi çeneme koyup onu izlemeye başladım. Sessizlik ve oturmak hiç bana göre olmadığı için çenem yine açılmıştı.
"Hayatta hiç zorluk çekmedim, ama sen çok şeyler yaşadın nasıl üstesinden geldin?" Başını dosyalardan kaldırdı ve yarım bir gülümsemeyle bana baktı.
Evet hayatta hep el bebek gül bebek bir kız olarak büyütülmüştüm. Tek kız olmamında payı vardı, ağladığım şeyler bile sudan olurdu yani şımarıktım ve bunu inkar etmiyordum.

"Hiç pes etmedim." Dedi soruma karşılık. Omuz silktim. "Ama illa pes etmek istemişsindir o zaman ne yaptın?" Dedim bu sefer. Pes etme noktasına gelmeyi sınava hazırlanırken yaşamıştım, sonra ise hayal kurup onun motivasyonu ile masa başına gelmiştim.

"Arkamda kimsenin olmadığını biliyordum, babam vardı ama bir yerden sonra yanımda olmayacağını biliyordum. Bizim işler farklı." Sorularıma ılımlı yaklaşıp tane tane anlattı uzun uzun. Hatta bir ara onu gerçekten oyaladığımı fark edip konuşmaya ara verecekken kendisi devam etti.

.
.
.
Çoktan final olması gereken kitap final olmayınca nasıl da boş bölüm çıkıyor ortaya...

Amaaa olsunduu 100 Bin olmuşuz hepinizi yerim, teşekkür ederim bana şans verdiğiniz için ♡

SARIŞIN / YARI TEXTİNG / TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin