Bölüm 33

207 17 6
                                    

Minho Hyunjin'i zaten ailesiyle tanıştırmıştı. Biseksüel olduğu için bir gelinleri olabilme şansını düşünüp bir kız bekleyen ailesi Hyunjin'i görünce önce biraz hayal kırıklığına uğramış sonra onu Minho'dan daha çok benimsemişlerdi. Evden çıktıklarında Hyunjin'den tekrar gelme sözü alıp onu öyle göndermişlerdi.

Sıra Felix'teydi ve bu daha gericiydi. Çünkü ailesi ne Felix'in gay olduğundan haberdardı ne de çocukluk arkadaşına aşık olduğundan. Oğlulları gibi gördükleri genci Felix'in yanında sevgilisi olarak görmek illa ki onlara garip gelecekti. Changbin için de gerici bir durumdu. Yıllardır çocuğunuzun yanında abisi gibi geziyorum ama ben sizin oğlunuza aşıktım aslında durumu içinde bulunması onu zora sokuyordu.

Dörtlü olarak gitmişlerdi Lee ailesinin evine. Bayan Lee küçük oğlunu çok özlediginden ona sarılmıştı. Bay Lee ise içeride mangalı hazırlayıp çocuklara ziyafet çektirmeyi planlıyordu.

Çocuklar gelince elini sildi hızlıca oglullarına sarıldı sonra diğerleriyle konuştu:

" Hyunjin hoş geldin oglum. Changbin naber? Aileni de çağırsaydın ya oğlum. Gittin mi onların yanına."

" Hayır gitmedim amca."

" Anladım ama özlemişlerdir seni."

" Size söz vermiştim ama."

Bayan Lee güldü:

" Bu çocuğun dürüstlüğünu hep sevmişimdir. Söz verdi mi ne olursa olsun tutuyor ayrıca. Çok güzel bir özellik. Seviyorum."

" Ben de." dedi Felix fısıltıyla. Minho dirseğiyle vurdu ona.

" Ne?" dedi gözlerini kocaman açarak fısıltıyla Felix.

" Salak Salak konuşma."

" Kavga etmesenize." diye fısıldadı Hyunjin. Changbin gerginlikten onları duymuyordu bile.

" Hey Changbin bira sevmezsin. Evde başka kalmamış gibi görünüyor."

" Ha?"

" Evde sadece bira var. Sen sevmezsin, demiştim."

" Ah, hiç... Hiç sorun değil."

" Minho isterseniz gidin beraber alın oğlum."

" Ya baba, bana ne kocaman adamla içki almaya mı gideceğim. Gitsin kendisi işte!"

" En yakın arkadaşın değil mi oglum gitsene yanında."

" Baba ben gideyim mi Changbin hyungla?"

" Tamam ya ben gidiyorum. Otur sen Felix."

" Bunun derdi mızmızlanmak gitmek istemediğinden değil. Felix kalkmasa söylene söylene yine giderdi." dedi Annesi

Minho annesini öptü:
" Şşt bunları bilmelerine gerek yok."

" Serseri!" dedi gülerek annesi.

" Changbin kalksana oğlum." dedi Minho Changbin'in ayak bileğine canını acıtmayacak bir tekme atarak.

" Tamam." dedi. Gerginlikten ölmek ya da aklını kaçırmak üzereydi.


Dışarı çıktıklarında Minho konuştu.

" Annem ve babam ne zamandan beri canavar oldu?"

" Ne?"

" O kadar korkuyorsun ki onlar canavarmış gibi davranıyorsun."

" Hayır, ben sadece..."

" Yersiz geriliyorsun. Beni kabul ettiyse Felix'i niye kabul etmesin?"

" Güven..."

" Onların güveni sarsılmaz. En yakın arkadaşına söylemedin ve şu an en yakın arkadaşınla içki almaya gidiyorsun."

Changbin güldü. Bir süre konuşmadan yürüdüler. Sonra lafa Changbin girdi:

" Baban da senin gibi midir?"

" Biraz, o yüzden Hyunjin yerine Felix ve senin yanına oturdum. Şimdi şöyle bir sey de var. Felix onun küçük oğlu."

" Hassiktir ya."

" Düzgun konuş." dedi seytani bir gülüşle.

" Pisliksin lan sen!"

" Teşekkür ederim. Canım benim."

" Ya valla anneme üzülüyorum."

" Niye?"

" Hep bir kızının olmasını istiyordu. Olmadı, gelini bile olmadı. Kız torunu da olmayacak. Kore'de evlatlık alamıyor eşcinsel çiftler evlatlık bir torunu bile olmayacak. Bir kız çocuğu olmasınin hayalini falan kurmuş babamla zamanında. Bana verilmeyen fırsatları ona vereceğim falan diyordu."

" Annen mimar olmak istiyordu değil mi?"

" Evet."

" Üzücü ve acıkli bir hikâyesi var ama şimdi gurur duyulacak mimarlık okuyan bir oglu var.'

" Vay Changbin Bey'den övgü aldık!"

" Sanki her zaman söylemiyormusum gibi. Ben sen miyim oğlum?" dedi gülerek.

" Ayıp ediyorsun." dedi Changbin'in omzuna vurarak.

" Haklıyım. Acıdı lan!"

" Ne güzel!"

" Pisliksin ya!"


PlatonikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin