"Yardım et Minho..."Sesim de titriyordu. Titreyen ellerimle önce boğazımı gösterdim sonra boğazımı sıkıca saran bir ip varmışcasına sıyırmaya çalıştım.
"Ben nefes alamıyorum..."
~~~
Boğuluyordum ama ölemiyordum. Sadece nefessiz kalıyordum, ama bu hayatımı sonlandırmaya yetmiyordu.
"Ölemiyorum Minho." Elini yanağıma attı ve okşamaya başladı.
"Neler diyorsun sen, Jisung gerçekten neyin-"
"Yardım et, ölebilmem için yardım et."
Gözlerini şaşkınlıkla açtı bense arada tekleyen nefesimle gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum.
"Şş sakin ol." Konuştuğunda bana sarılmaya başlamıştı. Bir yandan da saçlarımı okşuyordu. Bu tıpkı, şey gibi..
Neden bir anda rahatlama gelmişti bana?
"Sakinleş meleğim, öldüğün falan yok."
Yavaşça okşamaya ve fısıldamaya devam etti. Sıcaklığı içime ilmek ilmek yayılmaya yüz tutuyordu. Daha çok sarıldım ve beni kanatları altına aldı.
"Biricik meleğim. Burada, benimle güvendesin."
Bir eliyle saçımı diğeriyle boynumdan omzuma doğru okşadı. Tüm bunları nereden biliyordu da yapabiliyordu? Sanki beni yıllarca gözlemlemiş gibi ne yapması gerektiğini biliyordu ve ustaca yapıyordu. Şimdiden sakinleşmiştim ve rahatlamıştım. Cehennem gibi gelen dünya şuan huzuruyla dolmuştu.
"Sadece sakince nefes almaya çalış. Sakince, çünkü benden başka kimsenin sana dokunamayacağı bir yerdesin."
Konuştuğunda söylediğini yapmaya çalıştım. Burnumdan derince bir nefes aldım ve ağzımdan usulca geri verdim.
Nefes almaya çalıştığımda ise öksürmeye başladım."Bayan Park su getirin, çabuk!"
Ben öksürürken bizi uzaktan izleyen kadına bağırmıştı. Eve doğru koşan Bayan Park çabucak suyu getirmişti. Suyu içtiğimde biraz da olsun rahatlamıştım.
"Jisung, şimdi daha iyisin değil mi?"
Sorusuna kafa salladım ve derin bir nefes daha alarak bunu kanıtladım.
"Gerçekten, rahatladım." Duraksadı ve devam etti.
"İnanamıyorum, ayakkabı bile giymeden geldin öyle mi?"
Yine kafa salladım. Konuşabiliyordum sonuçta neden konuşmuyordum ki?
"Vaktim olmadı."
"Tamamdır, gel bakalım." Dediğinde beni kucağına almıştı.
"Hey! Ne yapıyorsun?" Kıkırtılar çıkarıp bağırmıştım.
"Bağırabildiğine göre gerçekten iyisin."
Konuştuğunda yine kıkırdamıştım. Az öleceğimi düşünüyordum, şunda ise onunla aramızda gülüşüyorduk resmen.
"Her neyse indirsene beni." Bu sefer sadece gülerek söylemiştim.
"Hayır bir tanem. Çıplak ayakla daha fazla yürümeye izin veremem." Aramızda konuşurken kafasını çevirdi ve uzağımızda bize bakan kadına yöneldi.
"Bayan Park, içeriden bir terlik getirebilir misiniz?" Komutu alan kadın hemen içeri doğru hızla ilerlemeye başlamıştı. Biz yakın mesafeden birbirimize bakıp gülümserken de hemencecik dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost | Minsung
Fanfiction"Eğer onu kurtaramıyorsam, ben de onunla birlikte kaybolurum." Eşcinselliğin suç olarak görüldüğü zamanlarda, birbirlerine deli gibi aşık olan iki erkeğin hikayesi... b×b