• • •
Kimi şanslı doğar kimi de sonradan edinir. Bense şanslı doğmamıştım, sonradan edinmiştim.
Çünkü şuan karşımda duran çocuk benim şansımdı.
Çünkü ben Han Jisung. Tüm kızların kalbini çalan Lee Minho'nun kalbini çalan kişi, o benim.
"Yani... sevgili olmak istiyorsun?" Dudaklarını birbirine bastırarak kafa salladığında gülümsedim.
"Tamam olalım." Durdu ve kaşlarını çattı.
"Şimdi benim bir sevgilim mi var? Hemde erkek."
Bende çattım kaşlarımı. Her ne kadar bu hissi içimde en başından beri taşısamda bir sevgilim olması, ayrıca erkek olması garip hissettirmeye yetiyordu. Çünkü bize 'normal' olarak sunulan değildi bu, aşkın sadece karşı cinsiyete hissedilen bir duygu olduğu öğretilmişti. İçimizde hissettiğimiz duygular tamamen normal olsada onların bakış açısı bunun bir hastalıktan ibaret olduğunu sunmuştu bize hep.
"Evet bir sevgilin var, hemde erkek. Seni herkesten daha çok seven bir erkek." Düşünmeyi bırakıp gülümseyerek konuşmuştum. Sonuçta birbirimizi seviyorsak tüm bunların ne önemi vardı ki?
"Ah böyle sözcükleri asla söyleyemem normalde." İç çekti.
"Seni seviyorum Jisung, ne zaman öleceğimiz ve ne kadar yaşayacağımız belli değil. Bu yüzden sen bilsen bile sürekli sana hatırlatmalıyım bunu."
Söylediğiyle gülümsedim ve uzanıp öptüm, dudağından.
"Gerçekten seviyor musun beni?" Birkaç saniye dalga geçer gibi kıkırdadı. Atlattıdığında gözlerime odaklandı ve dudaklarını yalarken konuştu.
"Kusurlarına bile aşığım ben senin."
Yüzümü kocaman bir tebessüm devralmıştı. Kaybolmuş diğer yarımdı o benim. Öyle şeyler söylüyor ki, sanki oturup saatlerce dinle beni, ağzımdan çıkan her harfi ezberle diyordu. Yalan olduğu apaçık olan klişeleri duyamazdınız ondan. Mesela kusursuzsun demiyordu, kusurlarına bile aşığım diyordu. Bu tarz anlama boğduğu sözleri o denli etkiliyordu ki beni, bazen gözlerimin dolmasını bile sağlayabiliyordu. Evet o benim kaybolan diğer yarımdı, kalbimin bir parçasıydı, biricik aşkımdı.
"Bak biliyorum gerçek bir öpücük bile değildi sadece dudaklarımız birbirine değdi."
Gözlerini sıkkın bir şekilde kaçırdığında hafiften utandığını anlayabilmiştim. Buna rağmen gözlerimi sabit tuttuğumda oda çok geçmeden dönmüştü.
"Ama ben bu zamana kadar hiçbir kızlayken olmadığım kadar iyi hissettim."
Gözleri usulca dudağıma indiğinde kalbimin hızlandığını hissettim. Dudağıma bakmasından mı yoksa söylediği şeylerden mi etkileneceğine karar verememişti kalbim.
Tam kalbim karnımda atıyordu ki dudaklarımızı ani bir hareketle birleştirdi. Dudağıma derin bir öpücük bırakınca tekrar ayrıldı.
"Dünyayı değiştiremeyiz belki ama kendi dünyamızı değiştirebiliriz."
Kulağıma doğru fısıldamıştı ve tekrar gülümsemişti. O kadar yakındık ki nefeslerini hissedebiliyordum, istemsizce incelemeye başladım. Onunda yanakları kızarmıştı. Pembe dudaklarına kaydığında gözlerim, kaçırdım hemen. Çünkü bir anlığına delicesine öpmek istemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost | Minsung
أدب الهواة"Eğer onu kurtaramıyorsam, ben de onunla birlikte kaybolurum." Eşcinselliğin suç olarak görüldüğü zamanlarda, birbirlerine deli gibi aşık olan iki erkeğin hikayesi... b×b