19 | Kaybolmuş bir ruh özgür sayılır mı?

78 13 12
                                    

• • •

"Tavrını eskisi gibi takın."

"Çabaların boşa."

"Solmuş bir çiçeği suluyorsun..."

"Yeniden canlanacağını mı sanıyorsun?"

~

Doğru mu söylüyordu, şüphelerim birbiri ardına bilinçaltıma saldırmaya başlamıştı. Susturmak için çaba göstermiştim zaten bunca zaman ama olmamıştı, bunun tek sebebi ise cidden hak etmiyor oluşumdu.

Cidden, şuan taşıdığım bu kalbi bile hak etmediğimi düşünürken onun sevgisini hak ettiğimi nasıl düşünebilirdim ki? O benden sıkılırsa yine eskiye dönecektim. Umarım... bu gercekleşmezdi.

Başım ağrımıştı, çünkü muhtemelen zihnim çok doluydu. Kapalı olan gözümle rahatlamak için rahatsızlık veren düşünceleri boşluğa bırakmaya karar verdim anlık yorgunluk hissiyatını dikkate alarak. Üzülmek istemiyordum artık çünkü bundan epeyce yorulmuştum.

Değişmeyen nefes alışverişlerinden anlamıştım Minho'nun uyuyakaldığını. Yavaş yavaş bende uyuyordum sanırım. Bunu yapmamam gerekse de.

Ne kadar uzandık bilmiyorum ama odamın kapısının zorlanmasıyla ve gelen seslerle açtım gözümü.

"Neden kitli bu kapı? Açsana kapıyı Jisung!"

Annemin sinirli haykırışları yüzümü buruşturmama sebep olmuştu. Ne zaman gelmişti ki? Babam evde yalnızken rahattık ama annemin kontrol manyaklığı buna izin vermiyordu. Keşke gelmeseydi diye geçirdim istemsizce.

"Ne oluyor ya?" Minho uykulu şekilde konuştuğunda umursamayıp onun omzundan çekilip ayağa kalktım ve onu yataktan çıkardım. Gerçekten biz ne ara uykuya dalmıştım bu kadar?

"Uyuyakalmışız ve senin hemen gitmen gerek." Yüz ifadesinden anlamadığını görmüştüm, yeni uyandığından geç algılıyordu. "Saat kim bilir kaç oldu, yani seninde eve gitmen gerek."

"Açacak mısın artık? Kime diyorum Jisung!?" Annem kapıyı yumruklarken o da sonunda beni anlamıştı ve kafa sallayıp çantasına doğru gitmişti.

Çantasını aldığında sırtına takmış ve camın kenarına yaklaşmıştı hızla. Aceleyle yanağıma bir öpücük kondurup aşağı atlamıştı. Birbirimize el salladıktan sonra ayrılmıştık ve bende camı ve pencereyi kapatmıştım.

Kapıya ilerledim ve role girdim, uyumuşum da duymamışım gibi davranacaktım. Umarım inanırdı başka yalan kalmamıştı elimde. Önce kilidini sonra kapıyı açtım usulca.

"Üzgünüm uyuyakalmışım."

Önce yargılar gibi baktıktan sonra gözleriyle baştan aşağı süzmüştü beni. Sanki bir yabancıya bakıyor gibi. İşte böyle bir evde büyümüştüm ben, bir yabancı olduğum yüzüme vurula vurula. Ne kadar değersiz hissedebiliyorsam o kadar, ne kadar psikolojik şiddet yapılabiliyorsa o kadar, ne kadar sevgisiz büyütülebiliyorsam o kadar. Kendimi bu denli sevmeyişim de bundan geliyordu belki. Hiçbir şey hak etmediğini işite işite büyüyen bir çocuk kendini en fazla ne kadar sevebilirdi ki?

"Ne diye kitliyorsun ki kapıyı? Akılsız..."

Bana doğru bir adım attı ve yumruk yaptığı eliyle tek tek başıma vurmaya başladı.

"Anlayacağını gerçekten hiç düşünmüyorum ama, bu kapıyı bir daha kitlemeyeceksin."

Ürkekçe kafa sallamamla gitmişti. En azından gitmişti, neyseki gitmişti. Öte yandan ben daha şimdiden özlemiştim Minho'yu.

Lost | Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin