Babam geliyor... Orta salona girdi. Koşarak yanına gittim.
-Merhaba baba! Nasılsın?
-Çok iyiyim Selva. Çok.
Annem ve Bil, babamın "Selva" dediğini duymuşlardı. Annem çılgınca atıldı.
Birdaha Maria'ya Selva demiyeceksin tamam mı? Yoksa fena olur. Seni gider ihbar ederim.
-Ne ihbarı o?
Bil cevap verdi;
- Bunca yıldır, müslümanlardan nefret etmemiz için uğraşan sen, şimdi Maria'ya Selva diyemezsin baba. O Maria'dır. Hep Maria olarak kalacak, ya da bu evden çıkıp gidecek.
Babam hiç düşünmeden cevap verdi;
- Neden sen gitmiyorsun Bil?
-Baba!
-Efendim Bil.
-Sen kendinde olduğundan emin misin?
-Evet. Hemde hiç kendimde olmadığım kadar.
Sevinçten gözlerimden yaşlar akıyordu. Yanlız kaldığım dünyada babam beni savunuyordu... Ağlayarak gidip boynuna sarıldım.
-Babam! Allah sana hidayet versin babam. Şu yanlızlığımda bana dost, bana arkadaş oldun. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım.
- Biraz önce Abdulvahhab'a uğradım. Yarın Mısır'a gidiyormuş. Gel biraz çıkalım, onunla, biraz daha konuşalım açılırsın... Bırak bunları.
-Baba seni anlamıyorum. Sanki müslüman olmuş gibi konuşuyorsun.
-Olabilirim. Bunda şaşılacak ne var?
Annem çığlık çığlığa bağırmaya başladı;
-Aman tanrım.. Ben deliriyorum galiba. Oğlum Biil. Bana baksana yavrum, bende delilik belirtileri görüyor musun?
-Saçmalama anne! Bana kim baksın ben de deliriyorum. Bak bak... Manyak manyak bakmaya başladım.
Annem ve Bil çıldırıyorlardı. Ben de nerdeyse aklımı oynatacağım. Babama ne olmuş. Acaba rol mü yapıyor!
Akşam Abdülvahhab'a gittik. Çok perişan bir hali vardı. İlk geldiğim günkü yüz ifadesi gitmiş, yerine öldürücü bir ifade gelmişti.
İlk defa odasına davet etti bizi. Bir çay demleyip ikram etti.
-Selva! Biliyor musun, baban İslam'ı araştırıyor.
-Olamaz. Aman Allah'ım. Sahi mi? Nasıl oldu bu? Bilmiyorum, düşünmüş geldi bana...
-Ne kadar sevindim... Bu acı günlerimde bir mutlu habere ihtiyacım vardı... Ne mutlu sana Abdulvahhab. İki yıla varmadan üç kişinin müslüman olmasına sebep oldun? Babam araştırmaya başladıysa, bu iş tamam demektir.
Abdülvahhab'ın yüzüne baktım... Acı, ama çok acı bir ifadeyle gülmeye çalışıp cevap verdi.
- Evet, babanız müslüman olursa, üç kişi müslüman olmuş olacak. İki yılda, ya da bir yılda.
Ben bir kişiyim, buraya geleli iki hristiyanı müslüman yaptım, yani sebep oldum. Ya bizim ülkelerimizdeki birer kişiler kaç yılda, kaç milyon müslümanı dinsiz yaptı biliyor musunuz? Bir dinsiz ve çağdaş adam, bir yılda binlerce "müslümanı" dinsiz yaptı...
Gerçi sen, babanız, Rahip müslüman olursanız o binlerceye bedel olursunuz ama, sonuç yine bizim aleyhimize.
Epey konuştuktan sonra kaçamak bakışlarla Abdülvahhaba baktım. O da elinde olmadan acı acı bana bakıyordu... Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum... Sordum:
-Abdülvahhab! Bana, İslam yolunda sağlam gidebilmem için bir program verir misin? Öyle program olsun ki,hoca bulamadığım zaman, bir dost bulamadığım zaman, o program benim, hocam ve dostum olsun.
- Çok haklısın Selva... Hayat birden bire insana neyi sunar bilinmiyor... Bazen çıkarlar, bazen çıkmazlar dünyası... O halde dur bir defter getirip liste yapalım.
Güzel bir defter getirip, defterin ikinci sahifesine itina ile "hayat programı" diye yazdı. Sonra:
-Yoo yanlış yazdım. Hayatın programı kimsenin elinde değil. Hayatı programlayan başkası! Biz, yaşadığımız ve imkan bulduğumuz zamanki, zamanımızı değerlendirme programı yapalım...
İlk başına "Programlı yaşamın tarifi" diye yazdı. Ve bana neyi uygun buluyorsa onları sıralamaya başladı.
Önce sana on önemli tavsiyem var. Hemde çok ama çok önemli.1- Ne kadar çile çekersen çek. Sakın ola ki İslam da olduğundan pişmanlık duyma, duyarsan tevbe et.
2- Dünyanın neresinde olursa olsun, yorum ve anlayış farkından dolayı, ayrı ayrı olan İslami grupların hiç birini dışlama, onlardan uzak olma. Onlar seni dışlasalar bile. Daima, her grubun iyi ve faydalı gördüğün yönlerini destekle. Kuru bir taassup ehli olanlar, kendi grubundan başkası, iyi işler yapsa bile onları tebrik etmez.Başarılar dilemezler. Sen sakın öyle olma.
3- Her gün en az iki saat, İslami bilgi edinecek kitap oku. Bunu kendin için kanun yap. Mutlaka en az iki saat okumayı unutma. Okuduğun kitaplardan en çok hoşuna giden yerini, özet halinde bir not defteri edin ve yaz.
4- Bilmediğin konularda sakın konuşma.
5- İbadetlerini, içinden gelmese bile mutlaka yap.
6- Zikir yapmayı sakın unutma. Bak, Allah ne buyurmaktadır. Bu yüce fermana çok iyi kulak ver. Sen de kulak ver ey okuyucu. Kalplerde inancın sağlamlaşması için.
Diyor ki yüce Mesaj;
" Allah dilediğine hidayeti, dilediğine delalet verir (Fakat Allah,) kendisine dönenlere mutlak hidayet verir (27)
O hidayete tabi olanlar ise, Allah'ın zikri ile kalpleri mutmain olanlardır. (Ey iman edenler) Haberiniz olsun. Kalpler ancak Allah'a zikretmekle mutmain olur. (Rad 28)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARİA
Ficción GeneralMaria,maria işte.... . . Kitabın yazarı Emine Şenlikoğlu'nun izni dairesinde yazılmıştır. İzin alınmadan paylaşılması yasaktır. . . . . . . . Uzun uğraşlar sonucu kitap tamamlanmıştır. Okuyan herkese teşekkür ediyorum. M. Maviş