*Bu bölümü "Babamın Nasihatleri" bölümü ile birleştireceğim. İyi okumalar✨*
.
Aradan yine aylar geçmiş, Mehmet halâ gelmemişti.... Her gün ona mektup yazıyordum. O da cevap veriyordu. Ama ben Mehmet'i çok özlemiştim. Onsuzluğa bir türlü alışamıyordum... Anmemse beni hâlâ hristiyan sanıyordu. Müslümanda değildim. Bunalım üzerine bunalım geçirdiğim halde Mehmet'ten kopamıyordum.......
İşte fakülte diplomamı aldım. Çokta güzel Türkçe öğrendim.. Mehmet gelmese bile onu Türkiye'de bulacağım. Belki de müslüman olurum. İslâmı bayağı sevmeye başladım. Babam "görev yerin İstanbul" diyor. Faydalı bilgiler verecekmişim. Abdulvahhab yine aynı. Onu görmeye gidince beni tersliyor. Halbuki onu bir kardeş gibi seviyorum, neden öyle yapıyor hâlâ anlayamadım... Çocuk Selva deyip duruyor hâlâ. Onu çok iyi anlıyorum. Mehmet'im ölse ben ne yaparım?! Ne güzel mektuplar yazıyor. "Sensiz bu ülke bana karanlık" diyor. Benimle ülkesinde evlenecekmiş.
Ona katolik olmadığımı, kiliseyi bıraktığımı yazdım. Ne kadar çok sevinmiş... "Seni kutlarım" dedi dedi durdu her mektubunda. Birde müslüman olabilsem. Ama kolay değil ki bu........
Bir pazar günü çok sıkıldım. Abdulvahhab'a gittim. Zaten her firsatta onu görüyordum. Beni görünce:
- Yine ne oldu Maria?
-Seni görmeye geldim.
-Neden görecekmişsin beni?
-Aman, sende de hiç ruh yok...
-Maria! Ben seni görmek istemiyorum.
-Ama benim sana ihtiyacım var. Ne olur Mehmed'e bir mektup yaz. "Maria senin aşkından ölecek, ne olur gel" de. Artık canıma tak etti.
- Yeter Maria. Senden de Mehmet'ten de bıktım. Sen neden benim peşimi bırakmıyorsun? Daha geçen hafta artık gelme demedim mi?
-Müslüman bu kadar kaba mı olurmuş? Ben müslüman olacağım nerdeyse, sen beni itiyorsun.
- Ne olacaksan ol. Artık benim seni görmeye tahammülüm yok. Zaten sen, eninde sonunda müslüman olacaksın. Ben bunu zaten biliyorum.
-Hiçte değil. Nerden çıkardın bunu?
-Her akıllı insan İslam'a dönmeye mecburdur. Sende akıllısın... Ne yapacaksın? Allah'ın yarattığı dünyada ondan habersiz mi yaşayacaksın?..
-Senin bu tutumların aşık tutumu Abdulvahhab. Yoksa bana aşık mısın? Aman bende neler saçmalıyorum. Sen Selva'yı seviyordun.... Peki bir anlam veremiyorum.Sen sadece günahı düşünmüyorsun. Beni görünce adeta çaldırıyorsun. Peki ben kiminle derdimi paylaşayım? İki arada bir derede değil, tam dört arada dört derede kaldım.
-Beni rahat bırak... Derdini de kime anlatırsan anlat.
Birden kalkarak bağırmaya başladı. İlk defa gözlerimin içine bakıyordu.
-Ya ben derdimi kime anlatayım? Söyler misin Maria'ya ben ne yapayım? Bu acı günlerimde, senin Mehmet'ini dinlemeye mecbur muyum? Tam sevgiye bir arkadaşa ihtiyacım olduğu sıralarda içten bir sevgiyle devamlı benim yanıma gelmekle beni çıkmaza soktuğunu biliyor musun?
-Aman tanrım! Sen neler saçmalıyorsun. Sen Selva'yı seviyordun!
-Yine seviyorum. Yine o benim canım. Ama şunu unutma Maria, sevdiği ölenler hadım olmazlar... Bir gün yine sevgiye ihtiyaç hissederler. Yine sevebilirler. Dünya bu Maria. Hiç bir seven sevdiğiyle ölmez... Git başımdan Maria. Sana çok alıştım. Kahrolası aklım bir türlü beni anlamıyor. Ben biri ile evleninceye kadar bana görünme.
- Aaa! Sen resmen delirdin. Mehmed'i sevdiğimi biliyorsun. Sen bir müslümansın.
-İyi ya, müslüman olduğum için, Mehmed'in sevgilisine, benden uzak dur diyorum. Mehmed'i sevdiğine gelince: Ben sana onu sevme dedim mi? Git kızım git. Kimi seversen sev, ama beni rahatsız etme. Müslümansak taş değiliz her halde. Hareketlerimizi kontrol edebiliriz ama, her zaman gönül kontrol altına alınamayabilir. Yeter mi bunlar?Bundan daha açıkcası deliye konuşulur.
-Yani sen bana aşıksın?
-Hayır... Seni kendime yakın hissediyorum. Daha ileri gitmesin gönlüm diye tedbir alıyorum.
- Saçma... Bende seni kendime yakın hissediyorum ama senden kaçmıyorum.
-Senin kaçmana gerek yok..
-Bu ne demek?
- Maria? Sen söz anlamıyor musun? Seni görmek istemiyorum. Sana çok ihtiyaç hissedersem mektup yazarım.
-Sen çok ciddisin.
- Evet.
-Ama ben seni görmeden duramam.
-Neden duramıyacakmışsın? Şu anda sevgiye ihtiyacın var. İçindeki boşluğu benimle dolduruyorsun. Mehmet'ine kavuşunca hepsi biter.
-Yaa... Demek hepsi bu kadar?
- Evet... Hepsi bu kadar.
-Beni dinimden inancımdan ayırdın. Hiç olmaz İslam'ı öğretseydin bari. Böyle dinsiz dinsiz gezmek hoşuma gitmiyor.
-Maria!
Beni etki altında bırakma.. Sana müslüman bir genç kız bulayım ondan öğren. Zaten aylardır en önemli konuları öğrettim sana. Gerisini başkasından öğren. Bir gün müslüman olursan bana mektupla müjde ver.
-Aaa! Delinin zoruna bak, müslüman olunca gelir kendim sana müjde veririm. Neden mektupla zaman kaybedeyim ki?
- Ooof of Allah'ım! Bu kızı nerden sardım başıma?! Anlamıyor anlamıyor... Maria! Ben müslümanım. Ben İslâm şeriatını, yani hükümlerini korursam, oda beni korur. Günah işlememek, günaha yaklaşmamakla olur. Sen benim için bir günahsın... Sana yaklaşmak istemiyorum... Daha açık konuşayım, sende Selva'mın ruhunu görür gibi oluyorum.
-Tamam tamam. Gidiyorum. Sende günaha girme.Zaten bütün suç bende. Seni kendimden bir parça gibi gördüm. Seni çok sevdim...
Ondan ayrıldığımda gözleri dolu doluydu. Gözleri yaşlanınca sanki beynimden vurulmuştum. Mehmed'i sevmeseydim onu sevebilirdim. Hatta yine seviyorum...
Dışarı çıkıp arabama bindiğimde, yanıma geldi.
- Kusura bakma Maria. Kabalığımı hoş gör. Mutlaka İslâma da dön oldu mu?Hadi sana son defa tekrar taviz vereyim, İslama dönünce gel bana müjde ver.
-Teşekkür ederim.
-Seni kırdığım için affet beni!.
-Evet çok kırdın... Dünyamı yıktın.
-Bana alıştığım için mi yıkıldı dünyan?
-Hayır. Bir daha beni görmek istemediğin için. Kal- bimi çok kırdın.
- Yaa... İncindin mi Maria? Kalbinin kırılmasını hiç istemezdim ama benimki de bir başka açıdan harab oldu. Haa! Aklıma gelmişken söyleyeyim. Senin beni götürdüğün papaz var ya.
-Ee ne olmuş ona?
-O müslüman oldu!
-Neee!?
-Evet müslüman olmuş. Beni geldi buldu. Alnımdan öptü. Ben sebep olmuşum.
- Aman Allah!! Annem duyarsa kahrından ölür. Mehmet duyarsa çok sevinir... Doğrusu bende sevindim.
-Bende senin sevinmene sevindim. Hem de çok...
Arabamın kontak anahtarını hiç çevirmek istemiyordum. Çok alışmışım ona. Ama yine kabalığı tuttu.
-Hadi artık git Maria.
-Bir daha görüşmemek şartıyla mı?
-Ne yazık ki öyle.
-Ama nasıl olur bu? Ben seni görmeden...
-Yeter artık git... Dilerim Allah'tan gerçekten müslüman olursun.
Onunla konuşmayı uzatıyordum.
-Zaten her müslüman gerçekten müslüman değil midir?
-Hayır. Biz, bu günün müslümanları Allah'a dua ederken güzel dua ediyoruz. Tam İslama göre dua ediyoruz. Ama, İslam'a göre gitmiyor, İslama göre yaşamıyoruz
Unutma, inananlar kardeştir. Ama taassubta haddi aşanlara göre aynı grubta olanlar kardeştir. Bir gün müslüman olursan. Sakın sen de öyle olma... Sakın cahillerin, enaniyeti uğruna ayrı ayrı grupları müslüman görmeyenlerden olma. Seni belki bir daha göremem. Şu tavsiyemi de hiç unutma... Kim ne derse desin. Hedefin, sadece ve sadece Allah rızası olsun... İhmal etme olur mu. Mutlaka Allah'a dön... Sana İslâmda olmak çok yakışır... Unutma Maria'm!...
-Aa! Sen bana Maria'm dedin.
- Olur mu öyle şey? Yanlış duymuşsundur.
-Hayır söyledin... Maria'm dedin.
-Uzatma artık... Ağzımdan kaçmış olabilir. Hadi artık bas şu gaza.
Mecburen ordan ayrıldım. Sinyal aynasından gördüğüm yanlış değilse gözlerini siliyordu. Yol boyu düşündüm. Flört eden biri olsa, böylesine sevemezdi. Hay Allah neden beni sevdi bu çocuk? Boşu boşuna acı çekiyor. Bende onu seviyorum. Ama o beni sevmiyor, resmen aşık. Onu görmemek ne kötü. Aman Mehmet nerdesin, gel be artık...
Gerekte kalmadı. Ben Türkiye'ye gidiyorum...
Yine yorgun... Yine bitkin eve geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARİA
פרוזהMaria,maria işte.... . . Kitabın yazarı Emine Şenlikoğlu'nun izni dairesinde yazılmıştır. İzin alınmadan paylaşılması yasaktır. . . . . . . . Uzun uğraşlar sonucu kitap tamamlanmıştır. Okuyan herkese teşekkür ediyorum. M. Maviş