14

141 28 33
                                    


Merhaba minik kuşlar
Güzelce yazmaya çalıştım umarım severek okursunuz hatalarım için kusura bakmayın ❣️
Neysemm şey diyecektim ben oy ve yorumlarınızı bolca bekliyorum
Onlar beni çok motive ediyor

He bir de!! Dikkatli okuyun bölümleri hiçbir şeyi boşa yazmıyorum

Şu an çok klasik ilerliyor olabilir  ama özgünleşiyor git gide aslında hep özgündü çünkü ben yazıyorum yani benim  kafamdan çıkıyor bu kurgu
Tamam karakter profili klasik olabilir ilerleyiş öyle olabilir birkaç yeri benzerdir ama bana birisi resmen kopyacı muamelesi yaptı yani
Canım sıkkın bu konuda
Ben hiç böyle bir fic okumadım kimseden de ilham almadım. Çalmadan tamamen kendi kurgumla yazıyorum
Bunu böyle bir dertleşme  olarak kabul edin çünkü çok zoruma gitti

Neyse iyi okumalar ballar ❤️




"Sağ ol onu buraya getirdiğin için." Jimin konuştuğunda Yoongi hyung da hemen söze girdi ondan sonra.

"Aynen çok sağ ol bunlar için. Ama Kim Taehyung sana hâlâ güvenmiyorum. Gözüm ve melek hislerim üzerinde."
Taehyung başıyla onaylamıştı onu.

"Biliyorum, haklı olarak güvenmiyorsunuz. Ama ben asla Jeongguk'a zarar vermeyeceğim. Söz veriyorum size. Çünkü o benim için karşı ırktan biri değil sadece. Neyse, gidelim mi artık meleğim?"

"Biliyor musun? Bu hoşlanma imaların beni daha da şüpheye düşürüyor." Yoongi hyung çatık kaşlarıyla Taehyung'u süzerken konuşmuştu. Jimin ise onun bu  cümlesi biter bitmez kolunu tutmuş ve sakin olmasını söylemişti. Taehyung ise gergin bir  suratla ona bakıyordu direkt. Arada kalmış hissediyordum.

" Ben yorgun hissediyorum. Taehyung dünyaya inelim artık." kafasını bana çevirip onayladığında diğerlerine baktım. "Hyung, ikinize de çok teşekkür ederim. İyi olacağım, haberleşiriz."

Taehyung bana doğru birkaç adım atmıştı ardından onun kolları arasında bulmuştum kendimi. İçim titremişti yine çok tuhaf hissediyordum. Ellerimi boynuna sararken hızlanan nefeslerimi birazdan yapacağımız yolculuğa yormak istemiştim. Jimin ve Yoongi hyunga gülümsemiştim ardından Taehyung o simsiyah kanatlarını açıp uçmaya başlamıştı.

Sessiz geçmişti yolculuk. O önüne bakmıştı ben de gözlerimi boynunda dolaştırmıştım öylece. O kadar güçlüydü ki uçarken kucağındaki bana rağmen hızlıca gelmiştik dünyaya. Evinin önüne geldiğimizde beni yavaşça indirmiş ardından kanatlarını gizlemişti.

"Bu gece bende kalman gerektiğini biliyorum. Korkma sana zarar vermeyeceğim sandığınız gibi. Rahatça kalabilirsin. Hatta istersen ben gidebilirim evden."  düz bir ifadeyle söylediği şeyler biraz suçlu hissettirmişti. Belki de ona karşı önyargılı davranıyordum sırf şeytan olduğu için. Sonuçta bu gece yaptıkları benim için çok kıymetliydi.

Hayatımı kurtarmıştı.

"Hayır, hayır! Buna gerek yok. Ben senden rahatsız olmuyorum ya da korkmuyorum senden." dediğimde gözlerini bana çevirdi. Gecenin karanlığında sanki parıldamışlardı o an. Yüzümde istemsiz bir tebessüme sebep olmuştu bu hali.

"Tamam o zaman, girelim içeri." bir şey dememiş açtığı kapıdan içeri girmiştim. Evinin ışıklarını açmıştı. Oturma odasında yediğim çikolatanın paketi duruyordu. Telefonum da o paketin yanındaydı. Telefonumu kontrol ederken Taehyung'un beni izlediğinin bilincindeydim.

"Neyseki o şerefsiz telefonunu kırmamış."

"Taejoon... Ona ne yaptın?" merakla sorduğumda Taehyung omuzlarını silkti. Aklıma gelen ihtimalle gözlerim kocaman açıldı ve alacağım cevaptan korka korka sordum.

love with the devil // taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin