İyi geceler ballar
İyi okumalar
Hatalarım için kusura bakmayınGünler geçiyordu. Aylar, yıllar hatta asırlar da geçiyordu ama benim bu içimdeki ağırlık geçecek miydi bilmiyordum. Umudum yoktu, bununla ömür boyu yaşayacakmışım gibi geliyordu bana. Sanki onunla ilgili olan her şeyde kalbime bir şeyler saplanacak ve ben yine nefessiz kalacaktım. Çok şeydim... Aciz...
Jimin ve Yoongi hyung ile oturuyorduk. Son zamanlarda oldukça yoğun geçiyordu günlerimiz. Daha doğrusu ben kafamı işimle dağıtmam konusunda oldukça kararlıydım ve onlar da benim bu kararıma uyum sağlamışlardı kendi kendilerine. Aslında burada olmak beni geriyordu. İkisinin de gözleri üzerimdeydi, o günden sonra hiç konuşmamıştık. Ne olduğunu onlara anlatmamıştım. Farkındalardı her şeyin ama bana sormamışlar ve benim anlatmamı beklemişlerdi. İki hafta geçmişti. Koskoca iki hafta olmuştu. Hala anlatmadığım için bugün kesinlikle bana bu konuyu soracaklardı. En azından bakışlarından bunu anlayabiliyordum.
"Benim size bir şey anlatmam gerek." kelimeler birden çıktı ağzımdan. Bakışlarıyla beni dinlemeye başlamışlardı bile. Canım acıyacaktı ama bugün dürüst olacaktım. Hem kendime hem de onlara.
"Taehyung beni iki hafta önce cennetten kaçırdı."
"Ne?"
"Ne?"
"Evet, nasıl girdi bilmiyorum ama yaptı. Beni dünyadaki evine kaçırdı. Orada biz tartıştık. Ben ağzıma geleni saydım. O da bana sinirlendi ve üzerimde gücünü kullandı. Biraz... Biraz hırpaladı beni ama ben de ona her şeyi söyledim." iç çektim sıkıntıyla. O kadar bozuk konuşuyordum ki. Bedenim titriyordu sanki buz kutbunda gibiydim.
"Bana oturup konuşalım falan dedi. Ben istemedim beni... Beni zorladı buna. Ben sadece kinimi kustum. Sonra bana off... Bana onu hâlâ sevip sevmediğimi sordu. Sevmiyorum dedim tabi ki. Sonra da ben çıktım geldim. O evdeydi en son ama ben... Ben çok kötüydüm. Yani ben kızmayın ama ben hâlâ onu çok seviyorum. " ağlaya ağlaya konuşuyordum. Bitmiştim ya, beni bitirmişti. Taehyung benim yaşam enerjimi bile düşürüyordu.
"Jeongguk neden kızalım sana. İstemli değil bu sevgin elinde değil biliyoruz." Jimin bunu söylediğinde kafamı eğdim. Keşke elimde olsaydı. Keşke keşke onu sevmemeyi yapabilseydim.
"Ben bıktım yani çok yoruldum artık. Ben keşke onu bırakabilirsem ama tam düzeleceğim zaman bir şeyler yapıyor. Ben gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum." sözlerimi kesen hıçkırıklarım yüzünden duraksadım.
Derin bir nefes aldım tekrar içimi dökebilmek için. Yoongi de Jimin de beni sessizce gözlerindeki o yoğun hüzünlerle beni dinliyorlardı. Onlardan da utanıyordum artık. Hep aynı şey oluyordu ama ben hala onların kafasını şişiriyordum."İstiyorum ki net olsun. Ya gitsin hayatımdan ya da tamamen gelsin. Gelse hemen evet demeyeceğim ama eninde sonunda diyeceğim. Ben buyum işte ben böyle gurursuz ve pislik bir şekilde seviyorum onu. Lanet olsun ki ben of..."
"Bak Jeongguk, söylediklerinde haklısın. Ama bu seni gurursuz ya da pislik yapmaz. Kendine çok yükleniyorsun. Unutma ki sen adam gibi sevdin onu. O aptal seni kullandı ve seninle bu şekilde oynuyor. Senin hiçbir suçun yok. Sen sadece seviyorsun." Yoongi hyungun sözleri benim içimdeki yangına biraz olsun su serpmişti.
"Yoongi'ye katılıyorum. Eğer Yoongi ile ben olsaydık sizin yerinizde ben de Yoongi'yi aynı şekilde bekler, severdim."
"Ben sadece ben böyleyim sanıyordum." Jimin'in söylediklerine bu şekilde yanıt vermiştim. Gerçekten de sadece kendimi suçluyordum.
"Aşk öyle bir şeydir ki anlayamazsın işte böyle. Baksana insanlara ne canlar bu aşk uğruna gidiyor. Aşk böyledir Jeongguk." Jimin sırtımı sıvazlarken söylemişti bunları. Ağlamıştım ben de sadece. Ne kadar ağladım ya da onlar ne zaman gitti bilmiyordum. Tek bildiğim yorgunluktan uyuyakaldığımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love with the devil // taekook
FanfictionCennetten yaptığı bir hata sonucu insan bedeninde dünyaya sürgün edilen melek Jeongguk ve cehennemden ceza alıp dünyaya gönderilen şeytan Taehyung. "Senin melek olduğunu anlamayacağım mı sandın?"