22

70 10 2
                                    

Selamlarrrr
Ben geldim uzun bir aradan sonra
Sınavlar falan derken anam bir de büte kaldım ben iki tane
Zor zamanlar sonunda dedim benim bir hikayem vardı...
Neyse çok hatam yoktur umarım
İyi okumalar 💞🤧




Kalbim ağrıyordu.
Nefes alamıyordum sanki boğuluyordum okyanusun en derininde.
Dayanamıyordum, ne ellerim tutuyordu ne ayaklarım.

Yatağımda çaresizce ağlarken biri hıçkırıklarımı duyacak diye ödüm kopuyordu ama tutamıyordum. Şu an öyle bir haldeydim ki ağzımı açıp konuşmaya mecalim yoktu. Gözlerim ağırlaşmış, boğazım kurumuştu. Tam gözlerimi kapatacağım sırada kapım aniden açıldı ve içeri Jimin girdi. Bulanık gözlerimle onu zar zor tanımışken yanıma geldi hemen.

"Jeongguk bu halin ne? Aman tanrım! Ne oldu bir şey mi oldu? Korkutma beni!" diyordu. Endişeyle söyledikleri şeyleri algılarken çok zorlanıyordum. Duyuyordum ama idrak edemiyordum.

"Gguk... Onunla karşılaştın o yüzden bu haldesin değil mi?" boğazımdan bir hıçkırık daha kaçtı. Jimin yanıma yatıp beni göğsüne çekince daha da arttı ağlamam. Anlamıyordum, bu ağlamam daha ne kadar sürecekti ki? Asla durmuyordu.

"Jimin... Canım.. Canım çok acıyor. Durmuyor ağlamam." kesik kesik konuşabildiğim kadar konuşmuştum. Bilmiyordum anlamamış bile olabilirdi.

"Anlıyorum, eminim çok zordur. Ağla biraz daha istediğin kadar." 

Jimin'e diyememiştim. Onu o halde gördüğüm için umutlanan halime ağladığımı.

****

Kendime gelmem çok kısa bir  zaman almıştı. Ruhum da kalbim de alışmıştı acı çekmeye. Kafamın içinde hala onun o hali dönüp duruyordu. Ama ondan umutlanmamak için kendimi zor tutuyordum. Emindim çünkü o beni sevmiyordu. Sevseydi beni... Ah her neyse.

"Hyung bekle geliyorum!" koşarak yetişmeye çalıştım. Yoongi hyung her zamanki gibi aşırı hızlı yürüyordu.

"Dalgın dalgın yürümesen koşmak zorunda kalmayacaksın." homurdanmalarını seviyordum. Komik bir surat ifadesi oluyordu. İzin verseydi yanaklarını sıkmama...

"Dünya'ya indiğimizde söz böyle olmayacak." dedim. Gözünün ucuyla bana baktığını gördüm. Sanırım hâlâ bana karşı endişeleri vardı. Bu  ikinci inişim olacaktı. Eh... İtiraf etmek gerekirse ben de korkuyordum. Hayır onunla karşılaşmak değil de işte ne bileyim. Onunla göz göze gelmek bile istemiyordum.

Gelmiştik çoktan  ve ben etrafa dahi bakmıyordum. Yoongi hyung birkaç dakika sonra durdurdu yürümesini. Bana keskin bakışlarla bakıp 'Birazdan canına okuyacağım sözlerimle.' mesajını verdiğinde yutkundum. Ağlama krizleri yolda diyebilirdik.

"Jeongguk, melek olduğunu ve buraya gelirken dikkatli olman gerektiğini ayrıca  senin buraya görev için geldiğini hatırlatmak istiyorum. Melek kimliğine geri dön, artık o yok. Varsa da yüzleş. Böyle kaçarak etrafa  bakmayarak bir şey değişmez. Bak ve yüzleş artık gerekirse konuş, suratına tükür ama böyle kaçma. Kaçtıkça büyür o içinde. Yeter artık. Kendine gel silkelen. " sinirli değildi. Dostane bir ses tonuyla karışık uyarıda bulunuyordu bana.

Gözlerimden yaşlar akarken Yoongi hyung beni yalnız bırakıp gitti bulunduğumuz yerden. Bir müddet ağladım orada tek başıma. Tek başıma ağlamak benim için artık rutin olmuştu. Ama kendimde de gelmiştim. Cesaret edip buğulu gözlerimle etrafa baktım. Korkarak da olsa gözlerimi her bir detayda gezdirdim. Hem korku hem de bir umutla acınası bir halde onu aradım etrafımda.

love with the devil // taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin