Hava az sonra gerçekleşecek konuşmayı hissetmişçesine buz gibiydi ve rüzgar ortalığı birbirine katmak istermiş gibi gürle esiyordu. Böyle bir havada dışarıda olmanın hoşuna gitmediği yetmezmiş gibi, az sonra görecek olduğu kişiyi hatırladıkça sinirleri iyice geriliyordu.
Soğuktan dolayı kızarmış burnunu kaşıdıktan sonra iki elini de montunun cebine soktu ve hızlı adımlarla yürümeye devam etti. Çok uzun zaman geçmeden onu görmesiyle doğru yere geldiğini anladı ve derin bir nefes verip iskelede oturmakta olan gencin yanına doğru adımladı.
Siyah ve dağınık saçları rüzgarla havada uçuşmakta olan gencin üzerinde soğuk havaya inat giyilmiş deri bir ceket ve her zamanki siyah kot pantolonu vardı. Elleri ceketinin cebindeydi ve yanakları sert görüntüsünün aksine soğuktan kıpkırmızı olmuştu. Gözlerinde hüzünlü bir bakışla denizi izliyordu.
İskelede oturan gencin biraz uzağına oturdu ve aynı onun yaptığı gibi gözlerini denize çevirdi. Selam vermeyi veya hal hatır sormayı düşünmemişti çünkü az ilerisinde oturmakta olan siyah saçlı çocuğun bunu hakettiğini düşünmüyordu.
"Gelmişsin."
Bu sesi uzun süredir bu kadar yakından duymadığından biraz gerilmişti ancak hislerini dışarıya vurmama konusunda bir ustaydı.
"Bir açıklamayı hakettiğimi düşünüyordum."
Başını çevirip ona bakmayı aklından bile geçirmemişti ancak baksaydı, gencin yüzündeki gerginliği ve sıklıkla yutkunduğunu görebilirdi.
Bir süre tek kelime bile etmeden öylece oturup dalgaları izlediler. Ortamda tuhaf bir gerginlik vardı ve iskelede oturmakta olan her iki genç de birbiriyle konuşmaktan çekiniyordu. Siyah dağınık saçlı olan genç ise, her zaman yaptığı gibi sessizliği bozan taraf olmayı seçti.
"Neden lens takıyorsun? Gözlerinin mavisini seviyorsun sanıyordum."
Bu soruyu duyan genç kız şaşırdı ve tek kaşını havaya kaldırdı. Buraya gelmeden önce kafasında çeşit çeşit senaryo oluşturmuştu ancak bunların hiçbirinde böyle bir soru duyduğunu hatırlamıyordu.
"Sen gittikten sonra gözüme çirkin gelmeye başladılar."
Bu yanıtı duyunca söylemek istediği her kelime dilinin ucunda kaldı ve olduğu yerde donakaldı. Saniyeler akmaya devam ettikçe içindeki pişmanlık güçleniyor ve gözyaşı olarak vücudunu terketmeye başlıyordu.
"Özür dilerim." Bir yandan akan gözyaşlarını silerken aynı zamanda da sesinin titremesine engel olmaya çalışıyordu.
"Bir özür her zaman her şeyi düzeltemez Yeonjun."
Tek kelime daha etmeden oturduğu yerden kalktı ve bir kez olsun iskelede oturmaya devam eden bedene dönüp bakmadı. Hızlı adımlarla sokaktan çıkıp gözden kaybolmadan önce son duyduğu şey, yıllardır hasret olduğu çocuğun sesi olmuştu.
"Hiç değişmemişsin Karina. Hala inatçının tekisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cry baby • yeonbin
Fanfictionarkadaşın olmak istemiyorum, dudaklarını öpmek istiyorum 060823