"Oğlum hoşgeldin, yok mu arkadaşın?" Kapıyı açar açmaz annesini görmenin şaşkınlığını üzerinden atamadan duyduğu soruyla gözleri iyice açılmıştı. "Evine gitti, hem ne yapacaksın sen onu? Ben yetemiyor muyum sana?"
Minsoo gözlerini devirdi ancak çok geçmeden yüzünü bir hüzün kapladı. "İkinize pasta yapmıştım yersiniz diye, yazık oldu." Pastayı duyan Soobin'in gözleri hızla açıldı ve yüzünü kocaman bir sırıtış kapladı. "Oha çilekli hem de!"
"Git elini yüzünü yıka gel, bende bir tabağa koyayım birazını götürürsün."
"Nereye?"
"Yeonjun'a tabiki. O kadar uğraştım yiyemezse üzülürüm."
"Anne ne saçmalıyorsu-"
"Sus bakayım, anneye karşılık verilmez."Annesine daha fazla karşı gelecek olursa dayak yiyeceğine emin olan Soobin mecburen arkasını dönüp lavaboya doğru adımlamaya başlamış ve gözlerini devirmişti.
"Göz devirmek de yok."
"Oha anne!"**
Soobin her ne kadar oflayıp puflasa da annesine karşı gelememiş ve akşam akşam yollara düşmüştü Yeonjun'a çilekli pasta götürmek için.
"Okulda vereyim diyorum anlamıyor. Bu akşam yemezse ölür herhalde amk." Söylene söylene yürürken karşısına çıkan 7 katlı binayla doğru yere geldiğini anlamış ve adımlarını oraya yönlendirmişti.
Yeonjun'un kaçıncı katta oturduğunu bilmediğinden kapının önündeki zillerdeki isimlere tek tek bakmış ancak yine de Yeonjun'a veya ailesine dair bir şeye rastlayamamıştı. Acaba isimlerini yazdırmayı mı unutmuşlardı?
Kafasında çeşitli düşüncelerle apartmandan içeri girmiş ve kapılara tek tek bakarak Yeonjun'un hangi katta oturduğunu anlamaya çalışmıştı. Örneğin ilk kattaki dairelerin önündeki ayakkabılardan hiçbiri Yeonjun'a ait olmadığından bu katı atlamış ve bir üst kata çıkmıştı.
Katları eleyerek teker teker gitmiş ve 4. katta durmuştu. Solundaki kapı olmadığına emin olunca sağına yönelmiş ancak kapının önünde kendisine yardımı olacak hiçbir şey göremediğinden şaşırıp kalmıştı. Üst katları da kontrol ettiğinde 4. kata geri dönmüş ve buraya bakması gerektiğine karar vermişti.
Derin bir nefes alıp kapının ziline bastıktan sonra birkaç adım geriye çekilip beklemeye başladı. Kapının açılması uzun sürdükçe gerginliği artarken aniden açılan kapı ve arkasında gördüğü bedenle doğru yere geldiğini anlamıştı. Yüzüne en neşeli gülümsemesini kondurdu konuşmadan önce.
"Merhaba!" Kapısının çalmasına bile epey şaşıran Yeonjun üstüne üstlük Soobin'i görmesiyle şaşkına dönmüştü. "Soobin? Ne arıyorsun burada? Evimi nereden buldun?"
Yeonjun'un şaşkın suratını epey tatlı bulan Soobin hafifçe kıkırdadı. "İlk tanıştığımız günden beri biliyorum, unuttun mu?" Aklına dolan anılarla gülümsedi ve başını sallayarak Soobin'i içeri davet etti.
Ayakkabılarını çıkardıktan sonra içeri giren Soobin etrafı incelemeye başladı. Buraya gelmeden önce Yeonjun'un ailesini görmeyi beklerken şu anda evde başka kimsenin olmayışı onu şaşırtmıştı.
"Tek mi yaşıyorsun?" Yeonjun hafifçe yutkundu. "Evet."
"Aileni sorsam çok mu özele girer?"
"Öyle olur evet."Yeonjun'un anında verdiği cevapla yüzünün düşmesine engel olamamıştı. Elbette anlatmak istemiyor olması doğaldı ancak Soobin, onun kendisine güvenmediğini düşünmüştü bir anlığına. Hiç iyi hissettirmiyordu. Neden sürekli etrafındakilerin ona güvenmediğini düşündürecek şeyler yaşıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cry baby • yeonbin
Fanfictionarkadaşın olmak istemiyorum, dudaklarını öpmek istiyorum 060823