30 / i don't wanna be your (f)riend, i wanna kiss your lips

1K 77 91
                                    

Hayatta hepimizin emin olduğu pek çok şey vardır, bazı şeylerden öyle eminizdir ki değişme ya da gerçekleşme olasılıkları yoktur bize göre.

Soobin için de aşk böyle bir şeydi. Yıllardır yaşıyor olmasına rağmen içinde aşka dair en ufak bir kırıntı bile hissetmemişti ve hissetmeyeceğine de emindi. Kendini buna inandırmıştı ve inanmaya da devam ediyordu çünkü aksini kanıtlayacak bir şey yaşamamıştı.

Henüz.

Yeonjun'un hayatına girişi bile inanılmaz komik bir olaydı ve daha o zamandan beri aralarında hep farklı bir ilişki olduğunu hissetmişti. Onun bir arkadaş olduğunu söylese de hiçbir zaman öyle değildi ve olmamıştı. Beomgyu'ya yaptığı aptalca şakalardan yapmamıştı ona, Jeongin'e yaptığı gibi her fırsatta onunla dalga geçmemişti. Karina gibi asla değildi ve bu bile Yeonjun'un başlı başına özel biri olduğunu anlamasına yeterdi.

Ona hangi ara bu kadar bağlandığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Ne zamandan beri içinde ona dair duygular beslediğini soracak olsanız, buna bir cevap da veremezdi. Tek bildiği tanıştıkları ilk günden beri ona olan bakışının bambaşka olduğuydu.

Yeonjun'a olan duygularını kabullenmesi epey zorlayıcı olmuştu çünkü daha önce kimseye aşık olmamıştı. Yeonjun ona pek çok ilki yaşatıyordu ve bu Soobin için çok özeldi.

Yeonjun'a dair her şey şu hayatında en sevdiği şeyler olabilirdi, öyleydi de. Onunla sahilde yürüyüş yapmayı, dondurmalar üzerinden kavga etmeyi, anime izlemeyi, motor gezintileri yapmayı seviyordu. En çok da onu öpmeyi ve onun yanında hiç olmadığı kadar güvende hissetmeyi seviyordu.

Yeonjun'u seviyordu.

"Soobin? Daldın gittin yine, aloo?"

Karina'nın ona seslenmesiyle kafasını silkeleyerek düşüncelerinden arındıktan sonra dikkatini ona verdi. "Pardon, ne diyordun?"
"Pastayı keseceğiz seni bekliyorduk."
"Tamam geldim dur."

Hızlı adımlarla bahçedeki masanın yanına gitti ve Karina ile Yeonjun'un pastayı kesmesini bekledi. Ah, söylemeyi unuttum, bugün her şeyden çok sevdiği biricik sevgilisi ve dünya üzerindeki en yakın arkadaşının doğum günüydü.

İki kardeş dileklerini tutup mumları üfledikten sonra arkadaşlarının alkışları eşliğinde pastayı kesti ve herkese yetecek dilimlere ayırdılar. Kendi pastasını alan masadan uzaklaşıyor ve bahçenin bir ucuna dağılıyordu. Beomgyu ve Taehyun bir köşede kendi aralarında sohbet ediyor, Jeongin pastanın üzerindeki çilekleri yerken biriyle -yüksek ihtimalle Hyunjin'le- mesajlaşıyor, Karina ve Winter kendi aralarında muhabbet ediyordu.

Soobin ise elindeki pastadan böldüğü parçayı zorla Yeonjun'a yedirmeye çalışıyor, bir yandan da gülüşüyorlardı.
"Annene çok teşekkür et tamam mı?"
"Doğum günün için en sevdiğin pastayı yaptığı için mi?"
"Hmm o da var doğru."
"Başka?"

Yeonjun yüzünü Soobin'in yüzüne yaklaştırıp dudaklarının üzerine fısıldadı. "Seni dünyaya getirdiği için."

Soobin yanaklarının kızarmaması için dua ederken bir eliyle de Yeonjun'un omzuna vurdu. "Salak. Bu tarz bir konuşmayı benim yapmam gerekmez miydi?"
"Sahi nerede benim çok romantik doğum günü konuşmam?"

Soobin bu laf üzerine kıkırdadı. "Biraz beklemen lazım, hediyenle beraber vereceğim."

Yeonjun somurttu ve kollarını çaprazlayıp Soobin'e küsmüş gibi yaptı. Böyle yaparken Soobin'in ona uzattığı pastayı yemeye devam etmesi ise tam bir ironiydi.

Aniden omzunda hissettiği ellerle ürküp arkasına döndüğünde Karina'yı görüp rahat bir nefes verdi. "Ne oldu?"
"Hediye zamanı! Winter'a söyleme ama en çok seninkini merak ediyorum."

cry baby • yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin