Bir yandan ıslık çalıyor, bir yandan da Beomgyu'nun evine doğru adımlıyordu. Yolda yürürken sanki ilk kez görüyormuş gibi sokakları baştan aşağı inceliyor ve değişen bir şey olup olmadığına bakıyordu. Bir yandan da kendisini sık sık gördüğü için kanka olduğu esnaflara başıyla selam veriyordu.
Aynı şekilde yürümeye devam ederken bir marketin önünde durdu ve ani bir kararla kendini marketten içeri atıp arkadaşlarıyla yapacakları anime gecesi için alıştırmalık seçmeye başladı. Jeongin'in sevdiği yoğurtlu cipsler, Beomgyu'nun yaşama sebebi olarak adlandırdığı çikolatalı gofretler, Karina ve kendisinin favorisi olan oreolu dondurmalardan aldıktan sonra marketten çıktı.
Dışarı çıktıktan sonra aniden esen rüzgar yüzünden dengesini kaybeder gibi oldu ve az ilerisindeki taşı farketmeyip ona takıldı. Düşmemişti ancak dengesini kaybettiği için yoldan çekilmeye fırsatı olmamıştı, bu ise az kalsın karşısından gelen motorla çarpışacak olmasına sebep olmuştu. Neyse ki motorun sahibi tehlikeyi önceden farketmiş ve aralarında birkaç santimetre kaldığında motoru durdurmayı başarmıştı.
"Sen çıldırdın mı? Böylesine işlek bir yolun ortasında dikilmene sebep olacak kadar aklını kaçırmış olamazsın."
Motorun sahibi Soobin'e iyice söylendikten sonra kaskını çıkarıp bozulan saçlarını düzeltmek amacıyla kafasını iki yana salladı. Başını kaldırdığında ise gördüğü bedenle çatık kaşlarına ek olarak öfkeden ateş saçan gözleri de suratında parlamaya başlamıştı.
"Ne işin var senin burada?"
"Ne işin var senin burada?"Her ikisi de birbirine aynı soruyu sorunca bu Soobin'e epey komik geldiğinden kısa bir kahkaha attı ve bakışlarını yeniden karşısındaki motorda oturmakta olan çocuğa yöneltti.
"Gördün mü Yeonjun? Sen istesen de istemesen de sürekli karşına çıkıyorum. Benden kurtuluşun yok!"
Yeonjun Soobin'in bu lafına gözlerini devirdi ve ofladı. Ardından sakinleşmek için gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
"Tanrı aşkına, benimle derdin ne? Çekil de yoluma devam edeyim."
"Gençliğin haline bak, centilmenlik de kalmamış. Bizim zamanımız da nereye gidiyorsun gel bırakayım derlerdi."Soobin bunu derken bir yandan da başını iki yana sallıyor ve bir elini dizlerine vurarak adeta bir babaanne edasında söyleniyordu. Bunu tamamen Yeonjun'la dalga geçmek için yapmıştı bu yüzden ciddi bir cevap almak onun için epey şaşırtıcıydı.
"Atla."
"Ha?"Soobin bir anda yüzüne ciddi bir ifade takındı ve kendisine söyleneni duymamış gibi dik dik Yeonjun'a bakmaya başladı.
"Sağır falan mısın? Atla diyorum."
"Oha ciddi misin?"
"Şaka yapıyor gibi mi gözüküyorum? Daha fazla inat edersen kalkıp gitmekle kalmaz, üzerinde lastik izleri bırakırım haberin olsun."Sevinçle ellerini çırptı ve aldığı karşılıktan memnun bir şekilde motora doğru adımladı. Tam binecekken Yeonjun'un onu tutmasıyla yeniden göz göze geldiler.
"Şunu tak." Bir Yeonjun'a bir de elindeki kaska baktı. Soobin öylece dikilmeye devam ettikçe Yeonjun az önce söylediği şeyden pişmanlık duymaya başlıyordu. "Bence her nereye gidiyorsan planını iptal et ve kulak doktoruna gidelim, ne dersin?"
Soobin Yeonjun'a gözlerini devirdi ve kaskı başına geçirdi. Büyük ihtimalle şuan Soobin'in kask takmadığı için Yeonjun'u azarlamasını bekliyorsunuzdur ama hayır. Soobin sadece kendi canının güvende olmasına seviniyordu.
Yeonjun aniden gaza yüklenince Soobin telaşla Yeonjun'un beline yapıştı. Belinde hissettiği eller Yeonjun'un gerilmesine sebep olsa da bunu belli etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cry baby • yeonbin
Fanfictionarkadaşın olmak istemiyorum, dudaklarını öpmek istiyorum 060823