16

810 96 22
                                    

Kafasında binbir çeşit düşünce ve cebindeki yüzükle gergince yürüyor, aynı zamanda da yeni teoriler üretmeye çalışıyordu. Ancak hiçbir gelişme gösterememiş ve kafasını daha da çok karıştırmaktan başka bir şey yapamamıştı.

Eğer sadece yüzük aynı olsa durumu bu kadar garipsemezdi çünkü aynı yüzükten birden fazla üretiliyor olması kadar doğal bir şey yoktu. Fakat yüzüğün içinde yazan harfler daha önce bu yüzüğü görmüş olduğu kişilerin baş harfleriyle uyuşuyordu ve kafasını asıl karıştıran da buydu.

Yeonjun ve Karina önceden tanışıyor olabilir miydi?

Bu ihtimal artık yalnızca bir ihtimal olmaktan çıkmıştı ve Soobin'e göre gerçek buydu. Ancak ne kadar süredir tanışıyorlardı veya aralarında ne olmuştu bilmiyordu. Karina'nın Yeonjun'a karşı olan tavırlarını göz önünde bulundurunca, aralarında her ne olduysa iyi bir şey olmadığı kesindi.

Peki ya neden Karina bunun hakkında hiçbir şey söylememişti? Güvenmemiş miydi onlara? Hiç olmazsa bana söyleyebilirdi, diye düşündü Soobin. Sonuçta en yakın arkadaşıydı.

Yoksa onu en yakın arkadaşı olarak gören tek kişi Soobin miydi?

Bunu düşünmek midesinin kasılmasına ve canının yanmasına sebep olmuştu. Karina onun için gerçekten çok önemli bir insandı ve adeta bir kız kardeş olarak görüyordu onu. O olmasa ne yapardı bilmiyordu.

Gözleri dolduğu için görüşü gittikçe bulanıklaşmış, buna ek olarak yürüyüşü de yavaşlamıştı. Kendini bir an önce toparlaması gerekiyordu, aksi takdirde yoldan geçen insanlara çarpması ve bir kazaya sebep olması işten bile değildi.

Gözlerini üzerindeki ceketin kollarına sildikten sonra gözlerini yelleyerek ağlamasını durdurmaya çalıştı ve başardı da. Ağlamaya başlasa bile bu pek uzun sürmezdi ve çabucak toparlardı kendini. Bu özellik acınası mı yoksa kıskanılası mıydı bilinmez ancak Soobin bundan memnundu.

Hızlı adımlarla evine doğru yol aldığı sırada sokakta yankılanan boğuk hıçkırıkla olduğu yere çakılıverdi.

Biri ağlıyordu. Hem de Soobin'in yürümekte olduğu sokakta.

Bir anlığına kafasındaki tüm dertleri unutup hıçkırığın nereden geldiğini aramaya başladı. Ağlayan kişinin kim olduğu veya onu tanıyıp tanımadığı önemli değildi, şu an da biri kendini iyi hissetmiyordu ve o her kimse onu öylece bırakıp gitmek Soobin'e göre bir hareket değildi.

Adımlarını yavaşlatıp etrafına bakınıyor ve ara sokaklara göz gezdirerek birilerini arıyordu ancak sokakta pek bir kimse yoktu. Tam pes edip gideceği sırada ise son baktığı ara sokakta görmüş olduğu bedenle gözleri şokla aralandı.

"Y-Yeonjun?"

Her ne kadar kendini zorlasa da sesinin titremesine engel olamamıştı. Kafasını dizlerine gömmüş içli içli ağlayan beden kafasını kaldırınca ağlamaktan kızarmış gözleri Soobin'le buluştu ve burnunu çekti. Onu görmek daha da çok ağlamak istemesine sebep olmuştu.

Yavaş ve dikkatli adımlarla Yeonjun'un yanına doğru ilerledi ve aralarındaki mesafe bir adımdan bile daha az olduğunda yavaşça yere -Yeonjun'un yanına- oturdu ve bir elini yanındaki çocuğun omzuna attı.

Yeonjun kafasını tekrardan kaldırıp Soobin'e bakmaya çekinse de onu görme isteğine karşı koyamamış ve kafasını kaldırıp tekrardan gözlerini onunla buluşturmuştu. Tam elini uzatıp gözyaşlarını silmeye yelteneceği sırada Soobin ondan önce davranmış ve ellerini nazikçe Yeonjun'un yanaklarına yerleştirdikten sonra gözlerinden akan yaşları teker teker silmişti.

Soobin'in yaptığı bu hareket Yeonjun'un kalbinin delicesine atmasına ve birkaç saniyeliğine dahi olsa nefessiz kalmasına sebep olmuştu. Yanaklarında hissettiği sıcaklık gittikçe tüm bedenine yayılıyor ve dışarıdaki soğuğu hissetmemeye başlıyordu.

Soobin ellerini geri çektiğinde hayatına sağlam bir küfür etti ve gözlerini kaçırdı. Kendini güçlü biri gibi göstermeye çalışırken ağlarken yakalanmak yeterince rezil hissetmesine sebep olmuştu ve bu da yetmezmiş gibi kalbinin ağrımaya başlamasıyla baş etmeye çalışıyordu.

Yeonjun'un neden burada ve bu halde olduğuna anlam veremiyor ve sebebini çok merak etse de sormaktan çekiniyordu. Yanlış bir şey söyleyip onu kırmaktan epey korkmuş ancak bu bile ona engel olmayı başaramamıştı. "Anlatmak ister misin?"

Duyduğu soruyla kafasını Soobin'den tarafa çevirdiğinde karşılaşmış olduğu meraklı ve pasparlak gözler onu ister istemez gülümsetmişti. Fakat soruyu idrak ettiğinde ise gülümsemesi solmuş ve gözlerini kaçırarak dolan gözlerini Soobin'in görmesini engellemeye çalışmıştı.

"Bunun hakkında konuşmasak olur mu?"
"Ne? Ne hakkında? Ne demişim ki ben, birden unuttum."

Soobin'in bu hareketi üzerine gülümsemiş ve dudaklarından bir kıkırtı dökülmüştü. Uzun süredir konuşmayan onlar değilmiş gibi şu an kendisini düşünüyor olması Yeonjun'a kendini suçlu hissettirse de, Soobin'i tanıdığı için de mutluydu. Ona sahip olmasaydı hayatının nasıl olacağını düşünmek bile istemiyordu.

"Madem konuşmayacağız, bari buradan kalkalım. Yer çok soğuk ve üşüteceğiz." Uzun süredir burada oturduğu için bunun farkına varamasa da yer epey soğuktu ve kendisini düşünmeyecekse bile Soobin'i düşünmesi gerekiyordu, bu yüzden başını onaylarcasına salladı ve ayağa kalktı.

Soobin tek kelime etmeden Yeonjun'un koluna girdi ve cadde boyu yürümeye başladılar. Yeonjun hiçbir şey demiyor ve öylece Soobin'i izliyordu. Soobin'in adımları nereye çevrilirse oraya gidiyor ve takip ediyordu onu. Yol boyunca her ikisinden de çıt çıkmamıştı ancak bu durum onlar için sorun değildi.

Birbirlerine sahip olmaları yeterliydi.









_________

kısa oldu farkındayım ama asıl olayları da bu bölümde isleseydim cok uzun olurdu hem böyle bölünce bölüm sayısı da fazla olmus oluyo 👍🏻 ay benim zeka saka mıdır yahu

NEYSE BOLUMU NASIL BULDUNUZ KONUSALIM KENDINIZE DIKKAT EDIN KACIYORUMM !! 🐣🌷

cry baby • yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin