17

865 105 40
                                    

"Ya gerçekten gerek yok, eve döneyim ben."
"Kapa çeneni dedim sana! Gidemezsin izin vermiyorum."

Uzun bir yürüyüşün ardından Soobin'in evinin önünde durmuş ve her zaman olduğu gibi bir kavgaya girmişlerdi. Yeonjun'un iyi olmadığının farkında olan Soobin onu bir nebze bile olsa daha iyi hissettirmek istiyor ve evine davet ediyorken, Yeonjun ise onlara rahatsızlık vereceği bahanesiyle evine dönmeyi teklif ediyordu.

"Kimseye rahatsızlık vermeyeyim."
"Rahatsız olacak olsam seni davet eder miydim sence? Bir düşün eder miydim?"
"Etmezdin."
"Hah, şöyle! Geç içeri hadi daha annemle tanışacaksınız."

Soobin'in ısrarlarına karşı kayıtsız kalan Yeonjun mecburen başını salladı ve ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Soobin onun montunu alıp yanlarındaki dolaba bırakmış ve hemen ardından kolundan tutarak mutfağa -annesinin yanına- götürmüştü.

"Anne bak kimi getirdim!" Yaşına göre epey genç gözüken ve kısa boylu kadın oğlunun neşeli sesini duyunca kafasını çevirmiş ve yanında gördüğü oğlana gülümsemişti. "Hoş geldiniz gençler, adın neydi tatlım?"

Soobin'in annesi Yeonjun'a dönüp adını sorduğunda kadının bu sıcak yaklaşımı Yeonjun'un içindeki gerginliği büyük ölçüde azaltmış ve kendini güvende hissetmesine sebep olmuştu. "Yeonjun, efendim."

"Resmiyete gerek yok, Minsoo teyze diyebilirsin. Hadi elinizi yıkayın gelin, tam da yemeği hazırlamıştım." Her iki oğlan da başını salladı ve kısa bir sürede ellerini yıkayıp yeniden mutfağa döndüler. Minsoo inanılmaz bir hızda sofrayı kurmuştu bile.

Soobin neşeyle sofraya oturdu ve hızlı hızlı yemeye başladı. Öyle hızlı yiyordu ki Yeonjun bir an için boğulacağından endişe ederek ona bakmış ve Minsoo'dan kahkahalı bir karşılık almıştı.

"Yeonjun'cum bakma sen ona, benim oğlum biraz ayıdır. Babası kılıklı..."
"Ya anne! Kaç kez diyorum beni arkadaşlarımın önünde rezil etme diye!"
"Tamam be demedik bir şey."

Önünde gerçekleşen bu diyalog epey komiğine gitmiş ve yemek yemeye ara verip bir süre Soobin ve annesi arasındaki tatlı ilişkiye gülmüştü. Birbirleriyle atışsalar da iyi bir anne oğul ilişkileri olmalıydı, Minsoo'nun Soobin'i iyi yetiştirdiği belli oluyordu. Aralarındaki ilişkiyi kıskanmadan edememişti Yeonjun.

"Seni daha önce Soobin'in yanında görmedim, yeni mi tanıştınız?" Minsoo'nun sorusuyla kafasını yemekten kaldırdı ve Soobin'e baktı. Soobin gülümseyerek annesiyle Yeonjun'u izliyordu. Yeonjun ağzındaki lokmayı yutup öyle konuştu. "Bu sene geldim okula ben."

Minsoo anladığını belli edercesine kafasını salladı ve yemeğinden bir lokma daha attı ağzına. "Efendi bir çocuğa benziyorsun, Beomgyu ve Jeongin her geldiğinde ortalığı birbirine katıyordu. Karina olmasa oğlumu bozardı o ikisi valla." 

Yeonjun buna bir kahkaha daha atarken Soobin annesinin koluna vurup somurtmaya başlamıştı. "Ne diyorsun sen arkadaşlarıma be!" Minsoo da oğlunun omzuna vurarak ona karşılık verdi. "Anneye vurulmaz sus. Hem yalansa yalan de."

Bunun üzerine Soobin tek kelime etmeden önüne döndü ve tabağında kalan son lokmaları da ağzına tıkmaya başladı. Cevap vermemişti çünkü annesinin haklı olduğunu biliyordu. Arkadaşlarını iyi tanırdı.

Yeonjun da yemeğini bitirdikten sonra Minsoo'ya teşekkür etti ve yerinden kalktı. "Oğlum siz isterseniz odana geçin, ben toparlarım buraları." Soobin bir an ısrar edecek gibi oldu ama vazgeçip Yeonjun'u kolundan tuttuğu gibi odasına götürdü ve kapıyı kapattı.

Yeonjun içeri girer girmez Soobin'in odasını incelemeye başladı. Odası özellikle toplanmadığı halde düzenli duruyordu, duvarlarda ise bazı sanatçıların posterleri asılıydı. Çalışma masasının üzerindeki duvara monte edilmiş raflarda ise çok sayıda kitap vardı. Kitaplar genel olarak macera ve polisiye üzerineydi, anlaşılan Soobin klasiklere ilgi duymuyordu. Ek olarak yer yer de mangalara rastlanıyordu. En azından kitap zevklerimiz benziyor, diye düşündü ve gülümsedi.

cry baby • yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin