Bölüm 4 - Köle

287 16 11
                                    

Burada bulunduğum 3 günün ardından söyleyebilirim ki tamamen b*ka batmış bir durumdayım.

Bana köle diyorlar ve bu bedenin tipine bakınca aynı köle gibi gözüküyor.

Şimdi bu bedenden bahsederken "ben" mi demem gerekiyor yoksa "bu" mu? Sonuçta benim değil. Ama ben kullanıyorum.

Bu soru kafamı çok kurcalamaya başlayınca "bu" diyip geçiştirmeye karar verdim.

Bu çocuğun yüzü kirden kararmıştı. Bana verdikleri suyla biraz yıkasam bile kir resmen derime işlemiş.

Saçların rengi kahverengiye yakın. Ama kirden ve yağdan rengi koyulaşmış da olabilir. Belki de sarışındır ama bunu bilmek mümkün değil.

Peki ya bir başkasının bedenine nasıl geçtim? Aklıma birkaç şey geldi ama emin olamadım.

Doğaüstü güçler tarafından olmuş olabilir.

Neyse...

Buradan çıkmanın yollarını düşündüm ama imkansız gibi. El ve ayak bileklerim kelepçeli ve kalın zincirlerle duvarlara bağlı.

Yine de ses çıkartmazsam dayak yemiyorum.

Başka bir adam içeri girdi. Adamın tipi tam sinsi yılana benziyordu. Siyah keçi sakalları bir avuç uzunluğunda. Kısık gözlerle sırıtarak yanıma geldi ve kelepçeleri çözdü.

Kolumdan tutup beni sürüklemeye başladı.

Hapishane gibi bir yerdeydik. Sağlı sollu zindanlar vardı.

Adama direnemiyordum. Bu bedenin sahibi 6-7 yaşlarında olmalı. Gerçekten çok güçsüz.

Merdivenlerden beni çekiştirerek çıkardı.

Dayak korkusundan ses çıkartamadım.

Beni bir odaya attı. İçerisi lavaboya benziyordu. Yerde bir kova ve yaşlı, kaslı bir adam içine su dolduruyordu. Adamın sakalları yoktu ama gür beyaz bıyıkları çenesinin iki yanına kadar uzanıyordu.

Adam, "Açık arttırmada satılacaksın. Seni yıkamamız lazım ki 'ederin' artsın." Dedi.

Ne! Satılmak mı!

Nereye düştüm lan ben! Köle pazarına mı?!

Bu arada bu bedene girdiğimden beri fark ettiğim bir şey var.

Ne bir elektrik gördüm ne bir telefon. Burası gelişmemiş bir yere benziyordu. İnsanların kıyafetleri eski dönemlere ait gibiydi.

Adamın kullandığı kova bile "Ben gelişmemiş bir medeniyete aitim!" diye bağırıyordu adeta.

Adam beni yıkadı.

Ses çıkarmadım çünkü sürekli kaçmak için fırsat kolluyordum.

Sonra bana biraz daha düzgün bir şeyler giydirdiler.

Daha temiz koridorlardan geçtik. Bir sahnenin arkasına açılan kapıdan geçtim.

Önümüzde büyük kırmızı perdeler vardı. Şuanda arkadaydım. İnsanlar beni görmüyordu. Ama öndeki adamın söylediklerini duyabiliyordum.

"...mı arttıran? Bu köleyi 98 numaraya 6 altına satıyorum... Saatt... Tım!"

"Teşekkür ederiz efendim. Bu güzel köleyi aldığınız için çok şanslısınız!.."

"Evet bayanlar baylar sırada 9 yaşındaki genç oğlan çocuğu var karşınızda!"

İki tane hizmetçi perdeleri iyi yana açtı. Ve seyircilerin önünde. Sahnenin ortasında bakmaya başladım.

"Kendisinin ufak olduğuna bakmayın. Çoğu iş gelir kendisinden. Ayrıca dayanıklıdır. Acıya karşı direnebilme özelliği vardır."

İlk defa elektrik namına bir şey gördüm çünkü üstüme yukarıdan yoğun bir ışık düşüyordu.

Önümdeki insanlar maskeler takmış ve şık giyinmiş insanlardan oluşuyordu.

Bana fiyat biçmeye başladılar.

1 altın.. 2 altın.. 3 altın...

Bunların para birimi altın olduğu için biraz kafam karışmıştı.

Eski bir dönemde olmam saçma gelmişti zaten. Üstüme düşen ışık elektrik olduğunun bir kanıtıydı.

Yine de gelişmemiş bir toplumda olmalıydım.

"150 numaralı bayana 3 altına satıyorum... Saaatt... TIM!.."

Önceki çocuk 6 altına satılmıştı. Ben ise 3 altın zor ettim. Gururum incindi. Nasıl 3 altıncık ederdim. Her neyse... Kısaca ...

SATILDIM.

Lanetli Şerefsiz. (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin