46 - Bölüm

4.8K 247 34
                                    

Medya: Kenan ve Bora

🕯️

Gözümü açınca direkt onun yüzünü gördüm. Benim yüzümden yaralanmış yüzünu. Kaşı ve dudağının kenarı patlamıştı. Ve bunların hepsi benim yüzümden olmuştu. Onu bu hayata ben çektim. O lanet olası telefonu ne akılla o odada bıraktım ki ben? O kadar mutluydum ki, aklım başımda değildi. Hayatımın en güzel anlarını yaşıyordum bu son günlerde. Adımı bile unutur olmuştum. Hepsi bu adam sayesinde.

Kenan o gün bana bu dünyada cenneti yaşayamazsın diyorlar demişti. Bana her zaman, senin yanındayken kendimi cennete gibi hissediyorum diyordu. Ben de onun yanındayken bunu hissediyorum.

Yüzüne bakınca mutlu olduğum adamın, şimdi yüzüne bakınca içim acıyordu. Onu uyandırmamaya dikkat ederek burnumu çekerek ayağa kalktım. Saat kaçtı haberim bile yoktu. Telefonumu da kırmıştı şerefsiz herif. Kenarda duran Kenan'ın telefonun alarak saate baktım. Saat çoktan yedi olmuştu.

Telefonu yerine bırakıp, Kenan'a baktım. Saçlarını okşayarak alnını öptüm. Yüzündeki kurumuş kanları temizlesem iyi olurdu. Kapıya doğru ilerleyerek odadan çıktım. Buraya gelince beni kapıda Deha karşılamış ve kendi odasına götürmüştü. Beni sakinleştirmek için elinden geleni yapmıştı.

Deha'nın odasına doğru giderek, kapıyı çalmadan içeri girdim. Elindeki telefonu telaşla bir yere sokmaya çalıştı. Galiba fotoğraf çekiliyordu? Gelenin ben olduğu görünce elini kalbine koyarak "Ah patron geldi sandım ya. Ödüm bokuma karışti." dedi. Aksanı çok güzeldi bu çocuğun. Gülmemek için dudağımı ısırdım.

"Korkma benim. Kenan'dan niye bu kadar korkuyorsun sen? Bal gibi adam benim Kenan'ım." Gözlerini büyüterek elini masaya koydu. Bana meraklı gözlerle bakıyordu. "Cidden patron bal gibi bi adam mi? Valla bize öyle değil Bora. Telefona bakamiyorum, ama kendisini çok seviyorum yine de. Bana en büyük desteği Kenan abi verdi." Hevesle bana sorduğu sorular ve anlattığı şeyleri dinlemeyi sevmiştim. Hayat dolu biriydi gerçekten. İnsan Deha'yla hiç sıkılmazdı.

"Sevdiği insanlara karşı nazik davranır Kenan. Aslında herkese öyle davranıyor, ama iş konusunda biraz katı. Her şey mükemmel olsun istiyor her zaman." Deha kafasını sallayarak "Evet, doğru." dedi.

Bir kaç dakika sustu ve elleriyle oynamaya başladı. Alt dudağını yalayıp, utanarak bana baktı. "Şey, Can'la siz yakın arkadaş mısınız?" Kaç dakikadır söylemek için utanıp, çekindiği soru bu mu? Gözlerimi kısarak ona baktım. "Niye soruyorsun?" Aslında niye sorduğunu biliyordum, ama olsun az sinsi olalım.

Kafasını etmişti. Yüzü biraz kızarmıştı sanki. "Öylesine." Kanka yirmi dört yaşında biri bu kadar tatlı olamazdı amına ya. "Sen söyle, söz aramızda kalacak her şey. Bundan sonra sen de benim arkadaşım sayılırsın. Hatta istersen sana abi de derim. Sonuçta benden büyüksün." Kafasını kaldırıp güldü. Gözleri zaten kısıktı, gülünce daha da kısılıyordu. "Hayır, abi demeye gerek yok." Gülerek kafamı salladım.

"Ama aramızda tamam mı?" diyince, hızla kafamı sallayarak, dirseklerimi masaya yaslanarak onu dikkatle dinlemeye başladım. "Ben galiba Can'dan hoşlanıyorum. Aslında o gün, düğünde onunla ikinci kez karşılaşmam. Daha önce görmüştüm onu ben. Ama pek güzel bir karşılaşma sayilmazdı." Nasıl karşılaştılar acaba? Can'ın ağzını aramam lazımdı. Bana bir şey demezdi inatçı keçi. Deha konusunu açınca direkt kapatıyordu şerefsiz.

"Ne zaman oldu bu pek de güzel olmayan karşılaşma." Çok eğlenceliydi bu konular benim için. Oturur saatlerce konuşurdum.

"Düğünden bir kaç gün önce. Ben birini kolay kolay sevmem, ya da aşık olmam. Can'ı görünce bana bir şeyler oldu sanki. İlk görüşte aşka da inanmam, ama galiba gerçek. Gözleri de çok güzeldi. Can benim gördüğüm en güzel insan galiba?" Öyle anlatıyordu ki, ben bile Can'a aşık olurdum.

BANA ABİ DEME - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin