Üc gündür Chan ve Minho okula gelmiyor. Söylentiler ve diğer saçmalıklar yüzünden insanlar çok garip şeyler söylüyor onlar hakkında. Jisung bu durumun istediğim şeyi bulmalarını zorlaştırdığını söyledi çünkü insanlar söylentilerden başka bir şey bilmiyorlar.
Bu olay içimin yağlarını eritse de işimi zorlaştırdığı için sinirimi bozuyor.
Chan hala ortalarda yok ama Minho bugün okula geldi. Changbin'le aralarında bir sorun yok gibi görünüyor. Dürüst olmak gerekirse Changbin'in böyle bir durumda bu kadar olgun davranacağını düşünmezdim.
Lanet! Sanırım şu intikam işine kendimi fazla kaptırdım, sürekli o avanakları izleyip duruyorum. Her hareketlerini gözetliyorum resmen.
"Karnındaki morluklar hala duruyor mu Seungmin?"
"Bir haftadan fazla zaman geçti üstünden, baya iyileşti ama sanırım hala biraz mor."
"Artık acımıyor ama değil mi?"
"Hadi ama! Nereden açıldı bu konu?"
"Ne bileyim merak ettim işte."
Felix kafasını eyip sessizce konuştu.
Son zamanlarda iyice sessizleşmişti.
Neyseki günlerdir kimsenin açık şekilde imalarını duymamıştık ama arkamızdan neler dedikleri çok açıktı.Jisung tam bir şey söylemeye hazırlanırken yanımıza gelen Changbin ve Minho'yu görmesiyle durdu.
"Kusura bakma Felix. Kafana para attım falan çocukça şeylerdi."
Hepimiz ağzımız bir karış açık Changbin'e bakıyorduk. Cevap gelmeyeceğini anlayınca Felix'e bakıp kafa salladı. Bir anda kendine gelen Felix ise hızlıca cevap verip geçiştirdi konuyu."Ah, ş-şey önemli değil. Sorun yok."
"Bende özür dilerim. Saçma söylentilere sebep oldum, sadece yardımcı olmak istemiştim."
Bunu bilerek tüm sınıfın önünde yapıyorlardı. İnanması çok güç bir şey benim için.
"Sorun değil."
---
"Tüm hayatım üzerine yemin ederim ki Minho içinizden birinden hoşlanıyor!"
"Bağırmasana gerizekalı." Ensesine hafifçe vurarak Jisung'u uyardım.
"İmkansız. Bence sadece vicdan azabı çekiyor." Diye çemkirdi Jeongin. Zamanında Minho'nun en çok uğraştığı kişiydi. Benim Chan'a olan nefretim ve onun Minho'ya olan nefreti eşitti neredeyse ama hangimizinki daha fazla bilemiyorum.
"Hadi o vicdan azabı çekti peki ya Changbin denen ayı? İmkanı yok pişman olmasının.
Geçenki olayda arkadaşlarına karşı ne kadar olgun davrandığını görmedik mi? Minho'ya tek kelime etmedi resmen. Bence Minho ona gidip birinizden hoşlandığını söyledi Changbin'de o yüzden gelip özür diledi.""Bence de." Diyerek onayladım onu.
"Ayrıca sadece son yaptığı için özür diledi yaptığı tüm o şeyler için değil. Changbin neler neler yaptı bu zamana kadar, beterinde beteriydi bu çocuk. Para fırlattı diye pişman olmaz.""Hadi öyle olsun, hangimizden hoşlanıyormuş Minho bey? Aklımızda bir seçenek var mı? Yok! Gerçekten öyle olsa bile üzerine düşünmeye deymez. Sonuçta hiçbirimizin kabul edecek hali yok."
Haklıydı. Sinirli olmakta da, onların pişmanlığına güvenmemekte de haklıydı.
---
[Felix]
Dün gece telefona o kadar bakmamalıydım! Bu çok büyük bir hataydı. İlk ders okulun en gıcık hocası olan Bay Min'in dersi üstelik. Geç kalacak günü buldum.
"Hey!"
Duyduğum sesle olduğum yere çakıldım resmen. Changbin. Bu çocuktan aşırı korkuyorum ya. Zebellah gibi şuna bak, deccal!
İyi birisi olsaydı kesinlikle korkmazdım eminim. Hatta tatlı birisi olduğunu bile söyleyebilirdim ama bu iyilik birkaç kişiyle sınırlı. O yüzden bana ne derse ses etmeden yapıyorum.
Yavaşça arkamı dönüp ona baktım. Hayır! Elinde çantamın kenarına taktığım ponnyi tutyor. Lanet olsun sana Felix! Kitabı defteri düşür ama bu kadar tatlı bir şeyi nasıl düşürebilirsin? Umarım canı fazla acımamıştır.
"Galiba bu senden düştü."
Yavaşça elimi uzattım ama geri çektı oyuncağımı, kötü adam!
"Nereye koşuyorsun?"
"Ders Bay Min'e o yüzden geç kalmak istemedim."
"Bay Min bugün yok, yavaş git de oyuncağın tekrar düşmesin."
Üfff gülüyor resmen bana. Bari çantamın kenarına pembe at taktım diye dalga geçme.
Hızlıca atı alıp gitmeyi planlıyordum ki sorduğu soru elimin havada kalmasına sebep oldu.
"İyi miyiz Felix?"
"Ha?"
"Özür diledim falan hani. İlk defa birinden özür diliyorum en fazla bu kadar oluyor bunun içinde kusuruma bakma. Ama deniyorum yani."
"Sorun yok demiştim."
"Ama var gibi davranıyorsun."
Tabi ki var.
"Sana bundan sonra bir şey demicem. Ayak işleride yaptırmayacağım tamam mı? Bu kadar korkma benden, sanki sana işkence etmişim gibi davranıyorsun."
"Neden birden özür diledin?"
"Çok mu şaşıttı seni?"
"Evet. Kendi isteğinle iyi bir şey yapacak biri değilsin."
Yüzü düştü ve tek kaşını kaldırdı. Tamam son cümleni söyle, atı al ve uzaklara koş, yaparsın sen Felix!
"Birileri zorladıysa özür dilemene gerek yok, yapmacık duruyor. Ve atı getirdiğin için teşekkür ederim."
Tamam lafını söyledin, atını aldın şimdi koş! Hayır koşma. Bir şey yapacak olsaydı yapardı değil mi?
Ayrıca şimdiye kadar bana hiç bağırmadı veya vurmadı, diğerlerinin aksine. Tamam bunun sebebi dediği her şeyi sessizce yapıyor olmam olabilir ama canı isteseydi vururdu. Herkes öyle yapıyor çünkü.
---
"Vay be, cidden garip."
"Diyorum size Minho birinizden hoşlanıyor o yüzden böyle."
"Başlama gene Hanji. Git artık sınıfına hadi ders başlayacak."
"İnanamıyorum! Kovuldum resmen. Öyle olsun Jeongin, bana işin düşerse o zaman da ben sana dersi hatırlatırım."
"Biraz kabaydı."
"O zorttiriklerin adı geçince çok sinirleniyorum."
Hep böyle konuşuyorlar. Benim yanımdayken hiç gerçek küfür ettiklerini duymadım, beni bebek falan sanıyorlar herhalde.
Her neyse, ne olduğunun bir önemi yok çünkü günlerdir biraz daha rahatız. Onların moralimizi bu kadar kötü etkilemesi biraz kırıcı aslında. Çünkü insanın zoruna gidiyor.
Bana söylemiyorlar ama ben biliyorum çünkü bende aynı şekilde düşünüyorum. Karşılık verememek çok can sıkıcı. Böyle yaşamak zor ama bunu itiraf etmek daha zor bu yüzden hiçbirimiz sesli söylemiyoruz bazı şeyleri.
Sanırım Jeongin ve Seungmin bu kadar öfkelenmekte haklılar, belki de ben fazla sakinimdir. Böyle olmamam mı gerekiyor acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merhem / ChanMin
FanfictionLise hayatı mahvolan Seungmin en büyük zorbasına karşılık vermek ister ama istemediği şeyler öğrenir.