Beden dersinin olduğu o lanetli günlerden birindeyiz yine. Son günlerde kafam meşgul olduğu için fark edemediğim ama gözüme batan birkaç şey var.
Birincisi; Minho Jeongin'e yakın davranmaya çalışıyor ve her seferin Jeongin'den hakaret yiyor. İkincisi ise daha garip; Felix sanki Changbin'den eskisi gibi korkmuyor.
Buna spesifik bir örnek vermek zor ama bariz bir gerçek olduğunu düşünüyorum. Jeongin'de benim gibi düşünüyor ve Jisung... Ona sormadım çünkü vereceği tepkiden korkuyorum. Ağızının hiç ayarı yok.
Arkadaşları burada olduğu halde Chan ortalarda gözükmüyor. O zaman onun yanına gitmeliyim değil mi?
Tahmin ettiğim gibi soyunma odasında.
"Neden buradasın hala?"
"Ahh. Bak Seungmin geçen olanlar yüzünden kötü hissediyorum bu yüzden kötü davranmamaya çalışıyorum ama beni fazla zorluyorsun. Tekrar eskisi davranmak istemiyorum."
"Sorun değil. Eğer istiyorsan."
"Ne saçmalıyorsun sen?"
"Diyorum ki; öyle davranmak istiyorsan öyle davran, alışığım nasıl olsa. Ama peşini bırakmayacağım."
"Yardım etmeni istemiyorum."
"O zaman sadece etrafında dolaşacağım."
"Siktir git Seungmin!"
Sıkıntıyla nefes verip gömleğini çıkardı. Gözlerimi kaçırmaya çalışıyorum ama elimde değil. Hayır elimde. Bakmıyorum."Bu yaptığın çok garip. Benim senin etrafında dolaşmam gerek değil mi? Kendimi affettirmek için."
"Neden bu kadar itiyorsun beni."
Tüm ciddiyetiyle yüzüme bakmaya başladı.
"İtmiyorum, olması gereken bu."
"Kötü mü hissediyorsun yanımdayken?"
Bir şey söylemedi. Uzun süren bir sessizlikten sonra kapının açılmasıyla önüne döndü ve elindeki tişörtü üzerine geçirdi.
"Özel anınızı böldüm sanırım."
Tam yerinde bitiyor bu Wooyoung denen eleman."Senin böyle tiplerden hoşlandığını bilmiyordum Seungmin. Açıkcası şaşırdım."
"Ne saçmalıyorsun ya?"
Bana doğru sırıtmaya başladı. Tüm sıkıntılılar böyle sırıtmak zorunda mı?
Konuşurken elini uzatınca geriye gittim ama sırtımın dolapla buluştuğu için pek gerileyemedim.Kahkülümü hafifçe kaldırıp yana atarken, "Amacını anlayamıyorum sadece. Akıllı birisin, neden ona katlanıyorsun ki?"
Eline vurup konuştum.
"Aramızda bir şey yok, saçmalamayı kes!""Wooyoung."
"Buyur canım?"
Chan'a böyle hitap etmesiyle birkaç adım yaklaştılar birbirlerine."Neden hiç kavgaya doymuyorsun?"
"Sevgilini mi koruy-"
"Evet. Aynen öyle, siktir git şimdi buradan. İnsanlara söyleyecek çok şeyin vardır."
Aralarındaki saçma gerilime dayanamayıp çıktım oradan. Eğer kavga ederlerse kendi sorunları olur
---
[Chan]
"Tüh! Kaçırdım seninkini."
"Aramızda bir şey olmadığını biliyorsun, neden sürekli böyle imalarda bulunuyorsun?"
"Seni kızdırmak hoşuma gidiyor diyelim."
"Ama böyle şeyler yapmana gerek yok ki? Senin nefes alman bile beni kızdıyor."
"Çok iyi! Söylesene Chan, ondan etkileniyorsun değil mi?"
"Hayır."
"Etkileneceksin."
"Öyle mi?"
"Hmhm. İki gay erkek üstelik en deli zamanları anlarsın ya? O zaman ne yapacaksın?"
"Bilmem."
"Hadi ama bırak şu elindekileri de bana bak! Hiç dinlemiyorsun ki beni. Ondan hoşlanmaya başlarsan vicdan azabından gebermez misin? Onu neredeyse öldürüyordun ama o hala senin etrafında."
"Çok konuşuyorsun."
"Sana yardım etmek istediğini biliyorum, siz konuşurken duymuştum bir ara. Sebebiyle ilgilenmiyorum sadece senin onu sevmeni bekliyorum."
"Anlıyorum. Peki bunu niye bana söylüyorsun?"
"Ona karşı hislerini fark ettiğinde bu dediklerim de sana dert olmayacak mı?"
"Haklısın. Dediğin her şeye katılıyorum, olabilir tabi. Ama benim nasıl biri olduğumu unutuyorsun."
"Korkutma beni. Merak etme dokunmam sevgiline, hem dokunsam bile senin kadar zarar veremem değil mi?"
"Hmhm, sende yok o kumaş. Kimseye benim verebileceğim kadar zarar veremezsin. Elinden geleni yap."
Düşen suratını gördüğümde dışarı çıktım, cidden ne sanıyordu bu beni? Etkileyici konuşmayı hiç beceremiyor ama kabul etmeliyim kartlarını bu kadar açıp oynamak cesaret işi, takdire şayan.
Bizimkilerin yanına gittiğimde bir eksik görüyorum.
"Minho nerede?""Bilmem, Jeongin bir yere gitti o da peşine takıldı."
"Of ya Minho çok ciddi." Sıkıntıyla iç geçirdi changbin.
"Onlardan birinin bizimle ilgilenmesi imkansız, neler yaptık onlara. Üstelik Jeongin ne zaman Minho'yu görse o kadar iğreniyor ki tüm vücudu kasılıyor resmen.""Hak ediyor. Hepiniz en başından nasıl piç kuruları olduğunuzu biliyordunuz ama durmadınız."
İçimizdeki en düzgün kişi olarak bize hakaret etme görevı her zamanki gibi Hyunjin'e düşüyor.
"Bu arada biraz önce Wooyoung'u gördüm soyunma odasına girerken. Ne dedi?"
"Her zamanki gibi boş yaptı işte."
"Seungmin'le ilgili değil mi?"
"Evet."
"Neden?" Changbin birden doğrulunca Hyunjin cevapladı onu.
"Seungmin bu aralar Chan'a biraz garip davranıyor."
"Onu bende fark ettim. O çocuk fırsatı olsa seni iki dakika yaşatmazdı ne oldu birden?"
"Eline biraz malzeme verdim."
"Seni kullanıyor mu?"
"Bana acıyor."
"Boğazını sıktığın günle alakası var sanırım."
"Evet. O gün yüzünden bir şey yapamıyorum çünkü baya vicdan azabı çekiyorum ama manyak gibi peşime takıldı."
"Peşine takıldı öyle mi? Bu kadar ciddi bir şeyi biz bilmiyoruz ama o biliyor."
"Ben mi söyledim ona Hyunjin?"
"Tamam ya yükselme hemen. Ama o gün çok kötüydün, arada sırada aklıma geliyor bana bağırışın... Ben şey kötü hissediyorum."
Sanırım bu Hyunjin'in bir şeyler anladığının sinyali.
"Sinirlenmiştim o yüzden. Her neyse bahçeye gidelim mi? Burası ter kokuyor."
Umarım çok üstelemezler. Şu sıralar en az ihtiyacım olan şey birinin bana soru sorması.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merhem / ChanMin
FanfictionLise hayatı mahvolan Seungmin en büyük zorbasına karşılık vermek ister ama istemediği şeyler öğrenir.