9

289 45 4
                                    

Boynum yüzünden iki gün rapor almıştım ve araya hafta sonu girmişti. Dört gün sonra Chan'la karşılaşacak olmak çok gerici.

Koridorda yürüken insanların bana bakıp neler dediğini duyabiliyorum, sağır değilim sonuçta. Kötü hissettiriyor. Chan'a da aynı şekilde mi davrandılar acaba? O gün dediğim şeyler gerçekten çok ağırdı.

Zorbalık budur değil mi? Fiziksel ve psikolojik taciz ve şiddet. Neyse ne, o an onu söylememeliydim.

Sonunda sınıfa ulaştığımda boş olduğunu gördüm. Neyseki boştu.
Her zamanki saatte gelmiştim okula.
Sınıf her zamanki saatte dolmuş, Felix ve Jeongin her zamanki saatte gelmişti. Oldukça dakik bir gün. Uyanalı yaklaşık iki buçuk saat oluyor ve her şey yolunda demek ki bugün çok iyi geçecek.

"Boğazın nasıl?"

"İyi, acımıyor artık."

"Boğazlı kazak çok yakışmış bu arada."

"Biliyorum o yüzden bunu giydim."

"Sana bir daha iltifat etmeyeceğim."

Biz kıkırdarken sınıfa onlar girdi. Bütün sınıf bir bize bir onlara bakıyordu ama hiçbirimiz dönüp birbirimize bakmıyorduk.

Birkaç ders geçti ve aşırı gergin hissediyorum. Birnin laf atıp ortalığı karıştırması an meselesi.

Tüm gün bunu düşünüyordum ve güzel arkadaşımız Wooyoung beklentimi boşa çıkarmadı. Onlar ve Chanların grubunun hiç anlaşamadığını bütün okul biliyor. Defalarca kez kavgaya tutuştular ve bunlar hiçte küçük değildi.

"Vay be ne güzel bir gün. Hiç öyle bir hava yok ama belki birilerinin insan öldürmeye niyeti vardır ha?"

Bütün sınıf sessizleşti. Ben ise utançla kafamı ellerimin arasına gömdüm. Şu aptal! Neden çenesini hiç kapamıyordu ki?

"Hadi ama niye bakmıyorsunuz bana? İstemeden kırdım mı sizi?"

"Şimdi olmaz Wooyoung, belanı bizden bulma."

Oturan Changbin'e doğru eyildi ve pis sırıtışıyla konuştu.
"Yaa, ne olur yoksa? Channiemiz benimde mi boğazıma yapışır."

Bunu demesiyle Chan birden ayaklandı ve karşısına geçti.
"Ne istiyorsun? Gene yatağına gireceğin birilerini mi bulayım sana? Kusuruma bakma şu sıralar hiç havamda değilim."

Wooyoung'un suratı kıpkırmızı olmuştu. Chan'ın gerçekten hiç utanması yoktu, çok nornal bir şey söylemiş gibi öylece bakıyordu karşısındakinin suratına.

"Üste çıkmaya mı çalışıyorsun Chan?"

"Sen ne yapmaya çalışıyorsun? Dayağımı mı yemek istiyorsun gene?"

Wooyoung ani bir hareketle Chan'ın yakasına yapıştığında hem Chan'ın hem de diğerinin arkadaşları ayaklandı.

Öylece bakıyordu Wooyoung'un suratına, sakin görünüyordu.

"Ruh hastası! Ama sen hep böyleydin değil mi? Kuduz köpek gibi etrafa saldırıyorsun."

"Seninde benden aşağı kalır yok. Tüm arkadaşlarına saldırdın değil mi? Senin gibi iki yüzlü döneğin tekiyle arkadaş olmak için ancak senin gibi karaktersiz olmak gerekir."

"Seni-"

"Başka zamana saklayalım. Burası fazla küçük."

"Öyle mi diyorsun? Belki benim de boğazıma yapışırsın diye düşünmüştüm ama sanırım herkese yaptığın bir şey değil. Bu özel muameleyi hak etmek için ne yapmak gerekiyor? Altına girmek mi?"

Lafı bittiği an suratına sert bir yumruk indi. Sınıf bir anda mahşer alanına dönerken kavgaya dahil olmayan herkes dışarı çıktı. Çok geçmeden öğretmenler geldi zaten.

---

Sabahki kavga çok büyümeden bitmişti. Şimdi hepsi uslu uslu oturuyor, başka bir kavga çıkmaması için birbirlerinin suratına bile bakmıyorlardı.

Öğle arası bitmiş, hepimiz öğretmenin derse gelmesini bekliyorduk. Kavga eden herkes yerindeyken Chan ortalarda yoktu ve ben merakıma hakim olamıyordum.

"Birazdan geleceğim, öğretmen sorarsa tuvalete gitti diyin."

Sorularını görmezden gelerek dışarı adımladım. Eve gitmediğine emindim.

Kantin, tuvaletler, bahçe derken tüm okulu dört dönmüştüm resmen ama hiçbir yerde yoktu. Tam ümidimi kesecekken çatıda olabileceği aklıma geldi ve söylenerek merdivenleri çıkmaya başladım.
Haklıydım, buradaydı.

Aramızda biraz mesafe bırakarak ona seslendim.

"Chan."

Beni gördüğune şaşırmış gibiydi ama hiçbir şey olamamış gibi önüne dönüp sigarasını içmeye devam etti.

"Ders başlayacak neden buradasın?"

"Sen neden buradasın?"

"Seni merak ettim."

"Bak Seungmin, iyi niyetini anlıyorum biraz. Ama bunu beni sevmene falan yoramam. Aklıma bana acımandan başka seçenek gelmiyor. Bu yüzden kendini zorlama, bana acımana ihtiyacım yok."

Yanına gidip otururken konuştum.
"Sana acımadığımı söyledim. Anlamaya çalışıyorsan beni de anla, kimse böyle bir şeye sessiz kalmak istemez. Sadece sana yardım etmek istiyorum çünkü bunu hak ediyorsun."

"Onca şeyden sonra mı?"

"Evet."

"Aptal gibi yanımda dolaşmaktan başka işe yaramazsın Seungmin. Git başkasına yardım et."

"O zaman aptal gibi yanında dolaşırım bende. Çünkü bunu görev olarak yapmıyorum, sana gerçekten yardım etmek istiyorum."

Bir süre bana baktı. Sessizce, hiçbir şey söylemeden öylece gözlerime baktı sadece, hiç gözümü kaçırmadım.

"Hah! Yapma böyle. Sonra sana aşık olurum."

"Bu iyi bir şey mi?"

"Bilmem. Muhtemelen değil."

"O zaman yapmaya devam edeceğim. Kendini kötü hissedersen benim de işime gelir."

Güldü. Daha önce aptal sırıtmaları hariç gülümsediğini bile görmemiştim. Gamzeleri varmış ve güldüğünde gözleri yok oluyor.

"Keyfin bilir. Ben daha fazla burada durmayacağım."

Ayaklandığında bende peşine düştüm.
"Geleyim mi?"

"Neden?"

"Yalnız kalma diye."

"Yalnız kalmak istiyorum."

"İstemiyorsun. Birinin kendi isteğiyle bu kadar yalnız kalması imkansız."

"İlk günden köpek gibi ayağıma dolanıyorsun."

"Bu iyi bir şey, köpekler sevimlidir."

Hafifçe gülümsedi ve gözleri boynuma kaydı. Şuan hangimiz daha acınası halde seçmek zor.

"Boşver Seungmin. Düşünmen bile benim için fazla iyi. Derse gir sen."

Beni orada bırakıp gitti. Kolay olmayacağını biliyorum ama beni böyle olduğum yerde bırakıp giderse sinirlerim iki katı bozulur.

Her neyse, benim de derse giresim yok. Chan'ın kalktığı yere oturup etrafa baktım.

Eminim burası geceleri çok güzel görünüyordur.

Merhem / ChanMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin