"Birlikte yemek yiyelim."
"Olmaz."
"Hadi ya! Sabahtan beri tek başına olacağın anı bekliyordum ki gelip sorayım, beni direkt reddetme. Çok bekledim bunun için."
Gözlerimi biraz büyütmem her zaman işe yarar, istediğimi alırım. Şimdi de aynısı oldu. Herkesten uzağa, çatıya çıkıp birlikte yemek yemeye başladık. Sonunda normal şekilde sohbet edebilir hale gelmiştik.
"Bunu sen mi yaptın?"
"Hı hı, annemin tarifi, nasıl olmuş?"
"Baya iyi." Beğenmesi hoşuma gitti. Yavaş yavaş yola getireceğim onu böyle.
"Teşekkür ederim Seungmin."
"Afiyet olsun."
"Yemek içinde sağol ama ben genel olarak diyorum. Bir sey açıklamak zorunda olmadan konuşabilmek çok rahat bir şeymiş."
"Rica ederim. Rica. Ricaaaaaa."
"Ne yapıyorsun?"
"Çok çabuk ciddileşiyorsun bu yüzden havayı dağıtmak istedim. Bu arada yarın da sen yemek getir tamam mı? Ödeşelim."
"Tamamdır. Özel bir isteğin var mı?"
"Yok sanırım, sürpriz olması daha iyi olur."
...
"Sence de burası akşamları çok güzel görünmüyor mudur? Bütün şehir ayaklarının altında resmen."
"Hmhm, bence de."
Him him binci di.
"Baksana Seungmin, arkadaşların benimle takılmanı sorun etmiyor mu?"
"Hayır. Yani tabi ilk başta biraz çıkıştılar ama sonunda kabul ettiler."
"Onlara anlattın değil mi?"
"Hayır."
"Yalan söyleme."
"Özür dilerim, o an bilemedim işte-"
"Sorun yok. Bende ilk başta arkadaşlarıma söylerdim zaten, merak ettiğim için sordum sadece."
"Gerçekten sorun yok mu?"
"Hayır. Yemeğini ye hadi."
Eğer böyle diyorsa sanırım bunun üstüme daha fazla düşünmek zaman kaybı olur. Tam biraz daha ilerlemişken sorduğu soruya bak.
"Wooyoung ya da başka biri sana bir şey diyor mu?"
"Hayır, sen sürekli bunları mı düşünüyorsun? Çabuk öleceksin biliyorsun değil mi?"
"Sen düşünmek istediğin şeyleri seçebiliyor musun?"
"Hmm bilmem. Senin kadar kafaya takmıyorum sanırım."
Cümlemi bitirirken reflesk olarak alt dudağım biraz öne kaydığında Chan'ın dudaklarıma baktığını fatk ettim ama hemen toparlandı.Olur öyle şeyler.
"Ben gidiyorum. Yemek için sağol."
"Hadi ama Chris! Her zaman ilk sen ayrılıyorsun."
"Çünkü sen hiçbir zaman ilk önce ayrılmıyorsun."
Yine beni böyle bırakıp gitmişti. Acaba benimle yürüken utanmaması için ne kadar zaman geçmesi gerek? Uzun süre bekleyecek gibiyim.
İnadına hızla onun peşinden gittim ve o girdikten hemen sonra sınıfa girdim. Şu dakikadan sonra üzerimdeki bakışları umursayacak değilim sonuçta. Elimdeki kabı bırakıp tekrar sınıftan çıkarken Chan'la göz göze geldik, gözlerini büyütmüş bana bakıyordu. Sevimli bir görüntü olduğunu itiraf etmeliyim.
"Neredeydin?"
"Chan'la yemek yedim."
"Üç günde sattı bizi resmen."
"Sen satmadın mı yani?"
"Tabi ki satmadım! Minho bana kaç kere yemek teklif etti haberin var mı? Hepsini reddettim ben."
"Bizim için reddetmedin ya, Minho'yu sevmediğin için reddettin."
"Minho boktan biri olmasaydı kesinlikle Jeongin'in ideal tipi olurdu."
"Onu gördükten sonra ideal tipim değişti, mucizevi şekilde!"
Bunu seviyorum. Artık hepsi daha çok gülüyor ve hiçbirimiz sıkıntıyla gelmiyoruz okula. Diğer insanların, Minho ve Chan yüzünden, arkamızdan konuşulması dışında hiçbir olumsuzluk yok hayatımızda.
Sonunda rahatça oturup yemek yiyebiliyoruz.---
[Chan]
"Onunla mı yedin yemeği?"
"Hmhm."
"Yapma oğlum ya! Bir şey demiyoruz ki sana. Kafanı kaldır da düzgünce konuşalım, hazır sınıfta boşalmışken."
"Yemek yedik işte, ne anlatabilirim ki?"
"Kendi mi yapmış yemeği?"
Hyunjin ve gereksiz merakları.
"Evet, n'oldu?""Bu çocuk cidden seni önemsiyor herhalde. Ben öylesine konuştuğum birine yemek yapmazdım."
"Bence kimse yapmaz, eğer çok sevdiği bir arkadaşı değilse tabi."
Arkadaş? Güzel bir kelime ama canımı sıkıyor.
"İyi oldu ya Seungmin'in seninle ilgilenmesi. Farkında mısın bilmiyorum ama günlerdir hiç kimseye sataşmadın."
Doğru. Günlerdir sadece onunla ilgileniyorum, aklımda hep o var gibi.
"Sevindim sizin adınıza."
"Keşke biraz da ruh yüklese sana."
Hyunjin'i duymazdan gelip odağımı tekrar Minho'ya veriyorum."Seninkiyle aran nasıl?"
"Rezalet. Kaç haftadır uğraşıyorum ama biraz bile değişmedi. Benden cidden nefret ediyor. Keşke Jeongin'de bana Seungmin'in sana davrandığı gibi davransa. Üstelik ben iyi muameleyi daha çok hak ediyorum."
"Öyle mi?"
"Lütfen sus Hyunjin."
Onlar konuşurken kafamı kollarıma gömüp gözlerimi kapatmıştım ben de. Ne zaman bunu yapsam aklıma Seungmin geliyor ve daha çok üzülüyordum. Wooyoung her dediğinda haklıydı, ayrıca Seungmin'de yapamayacağım şeyler hakkında dediği her şey için haklıydı. Ben iyi bir şey yapamıyorum ve aptal gibi kendimi birine yaslamanın saçma olduğunun da farkındayım.
Günlerdir o kadar çok düşünüyorum ki gözüme bir gram uyku girmiyor. Olanlar, olabilecekler, olamayanlar. Hayatımda verdiğim her karar bütün seçenekleriyle tekrar karşıma çıkıyor ve ben her zaman yanlış olanı seçiyorum. Daha doğrusu defalarca denememe rağmen seçtiğim şey asla doğru çıkmıyor.
Kafamın içinde asla bitmeyen bir sınav var ve asla geçemiyorum. Yanlış yapmaktan deli gibi korkmama rağmen asla doğru olanı seçemiyorum, günün sonunda olan her şey benim yüzümden oluyor.
Benim ve yaşantımın tüm kirine rağmen benimle konuşuyor, beni affediyor, anlamaya çalışıyor. O böyle davrandıkça kendime daha çok kızıyorum.
Onu sevmeye hakkım yok! En ufak bir ilgide hemen yelkenleri suya indiremem. Araya mesafe koymalıyım ki hata yapmayayım. Gerçi benim için hata olmayan bir şey yok ama en azından başkasının hata yapmasını engelleyebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merhem / ChanMin
FanfictionLise hayatı mahvolan Seungmin en büyük zorbasına karşılık vermek ister ama istemediği şeyler öğrenir.