15

234 34 2
                                    

[Yazar]

Annesinden özenle sakladığı gözyaşlarını silip çalan kapıya koştu, aralamasıyla kapatması da bir oldu tabi ama Minho'nun araya giren ayağı kapının kapanmasını engelledi.

"Jeongin- dur lütfen konuşmak istiyorum."

"Siktir git lan, ne konuşacakmışım ben seninle?"

"Jeongin, tatlım o kim?"

"Bizim üst komşunun oğlu anne, bir şey yok."

"Eğer konuşamazsak annene bağırır her şeyi anlatırım. Onun karşısında açıklarım kendimi."

"Yapamazsın!"

"Deneyelim mi?"

Jeongin, nefretle baktı karşısındaki gence, annesine seslenip üstüne öylesine bir hırka alıp pijamalarıyla çıktı dışarı.
Bir süre sessizce yürüdüler sadece, Minho dikkatle Jeongin'in suratını inceliyordu.

Diğeri ise sabırsızlanmaya başlamıştı artık bu yüzden sert sesiyle bozdu sessizliği.

"Yürümek için mi çağırdın beni?"

"Üzgünüm. Daldım sadece."

"Sana inanmayacağımı biliyorsun değil mi? Ne dersen de boşuna olacak."

Minho ani bir hareketle sıkıca tuttu Jeongin'in elini, göğsüne koydu. Çok hızlı atıyordu.

"Beni bu hale getiriyorsun. Böyle bir kalbi taşırken nasıl sana yalan söyleyebilirim ki?"

Jeongin birden çekti elini, suratına tükürürmüşçesine konuşmaya başladı.

"Bu kalbi taşırken yaptığın onca şey neydi peki?"

"Geçmişte-"

"Hiçbir şey geçmişte kalmadı! Romantik komedi mi çekiyoruz ha? Gelip beni sevdiğini söyleyeceksin ve bende kollarına mı atlayacağım senin? Benden götürdüğün onca şey ne olacak peki?"

Ağlıyordu ama yine de sesini biraz olsun stabil tutabiliyordu.

"Haklısın. Senden beni affetmeni istemeye yüzüm yok. Sadece yalvarabilirim sana."

"Umarım geberirsin!"

"İstiyorsan yaparım. Şimdi burada gebert beni istersen, çıt çıkarmam."

Jeongin, tokatları yüzünden şişen ve tam iyileşmemiş yanagına sert bir yumruk geçirdi. Öyle ki Minho dengesini kaybedip kendini yerde buldu.

Jeongin üstüne çıkıp yumruklamaya başladı, hırstan gözleri dönmüştü resmen. Dakikalarca devam etti buna ama çabuk yorulmuştu, insanlara zarar vermeye alışık değildi.

Durdu bir an, Minho'nun suratına baktı. Dudağı patlamış, burnu kanamış ve gözü morarmıştı ayrıca kaşında da bir çizik vardı. Bu görüntü daha çok iğrendirdi onu. Kendisi bu haldeyken Minho'nun ona üstten bakıp nasıl sırıttığını hatırladı, ikisi de nefes nefese kalmıştı.

Jeongin kendini geriye atıp duvar kenarına oturdu, Minho ise yerde öylece uzanıyordu.

"En azından bir yerlerim kırılır diye düşünüyordum."

"Senden nefret ediyorum."

"Biliyorum."

"Sen hiçbir şeyi hak etmeyen rezil herifin tekisin."

"Biliyorum."

"Biliyorsan niye uğraşıyorsun? Rahat bıraksana beni."

"Galiba sana çok alıştım, bağımlın oldum resmen."
Bunu söylerken istemsizce gülmüştü.

Bir süre susup öylece beklediler, sessizliği bozansa yine Jeongin oldu.
"Minho."

"Hm?"

"Hastaneye gidelim."

"Ben giderim, sen zahmet etme."

"Tamam o zaman."
Jeongin ayaklanmış, tam gidecekti ki duyduğu ses onu durdurdu.

"Ya da zahmet et biraz. Betonun üstünde dayak yemekten hareket edemez hale gelmişim."

Kalkmasına yardım etmesi için elini Jeongin'e uzattı.

---

[Felix]

Jeongin üç gündür okula gelmiyor, Minho'nun dediği o şeyden sonra dedikodu daha hızlı yayıldı. Bunlar cidden benden daha aptal!

Bu bahaneyle de yalnız kaldım resmen.
Eve yalnız yürümekten nefret ediyorum.

"Hey, Felix!"

Ay hayır ya! Balon adam! Yine mi bu ya, beni mi takip ediyor yoksa özellikle? Yine ponnymi mi düşürdüm acaba?

"Efendim?"

"Şey ben... bir şey isteyecektim."

"Hm, tamam."
Korktum.

"Üzgünüm, buna yüzüm yok biliyorum ama senden başka kimseden isteyemem. Jeongin'in adresini biliyor musun?"

"Hayır vermem."

"Hemen reddettin."

"Tabi ki reddedeceğim, niye vereyim ki adresini? Ayrıca Chan ve Seungmin daha yakın değil mi neden ondan istemediniz?"

"Chan isteyemeyeceğini söyledi, neden bende bilmiyorum."

"Benden de isteyemezsiniz o halde."
Sert konuşuyorum şuan, üstelik ellerim titriyor ama arkamda tutuyorum onları. Sesim titremiyor resmen, işte bu!

"Senden başka kimden isteyebiliriz ki? Jisung bizi diri diri gömer o çenesiyle."

Gülme, arkadaşın o senin.

"Niye vermem gerekiyor, onu hala bilmiyorum."

"Minho hiçbir şekilde ulaşamıyor Jeongin'e. Kendini açıklaması gerek."

"Özür dileyecek yani? Yapıp yapıp özür dileyecek."

"Bunu Minho yapmadı Felix, yemin ederim ki o yapmadı. Ayrıca Minho, Jeongin'i gerçekten çok seviyor, son birkaç ayımız sürekli Jeongin'le geçiyor resmen. Emin ol kimse Jeongin'i o kadar çok sevemez."

"Arkadaşın olduğu için böyle diyorsun."

"Hayır, gerçekten o yüzden demiyorum. Tamam bana inanmasan bile Minho'ya kendini açıklaması için bir şans vermek istemiyor musun? Belki onun karşısında yalvarması Jeongin'in hoşuna gider."

Eşoğulu eşşek iyi konuşuyor. İkna oldum resmen, umarım bizimkiler öğrenmez.

"Tamam. Ama kimseye benden aldığını söyleme, özellikle de Chan'a."

"Söz veriyorum."

"Tam adresi bilmiyorum, konum atmam gerek."

"Teşekkür ederim Felix. Bu iyiliğini unutmayacağım."

"Unutsan da olur, bir işe yaramaz sonuçta."

"O da ne demek?"
Hadi ya, şaşırdın mı cidden?

"Unutmasan ne yapacaksın ki? İki ay kantine göndermeyecek misin beni?"

Yüzü düştü, götüm. Böyle böyle sıçacagız ağzınıza, fighting!

"Özür dilerim."

"Ne için?"

"Bilmem. Her neyse hoşçakal."

Utandı mı? Aslında insanımsı davrandığında o kadar kötü değil, korkutucu bakışları bile sevimli gibi görünebiliyormuş. Bana bir şey ifade etmez tabi çünkü hala ellerim titriyor.

Merhem / ChanMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin