13

237 35 2
                                    

[Seungmin]

Sinirden kudurmak üzereyim. Daha dün aramız iyiyken şimdi soğuk yapıyor. Resmen elime yemek tutşturup teşekkür edip gitti! Üstüne üstlük yanımdaki üç homosapiens bana fırsat vermeden bitirdiler yemeği. En azından biraz yiyebildim ve diyebileceğim tek şey çok güzel olmuş!

Neden bu kadar kaçıyor anlamıyorum? Vicdan azabı çektiğinin farkındayım ama benim tanıdığım, en azından tanıdığımı düşündüğüm, Chan çok farklı. O kaçmazdı ve utanmazdı.

Sadece o gün değil sonraki günler de aynı şekilde devam etti. Bu sefer onu koridorda yakalayıp, kolundan tutup götüren kişi bendim. Boş bir lavaboya girdikten sonra kapıyı kilitleyip yüzüne baktım.

"Söyle hadi ne söyleyeceksen."

"Bu kadar mı? Senin için bir şeyler yapmaya çalışıyorum Chris, arkadaş olmaya çalışıyorum ama sen-"

"Sana rahatsız olduğumu söyledim. Ne bekliyorsun ki benden? Anlayamıyorum seni. Sana iyi davranmam yeterli değil mi? Üstelik sana güveniyorum da, neden daha fazlasını bekliyorsun?"

"İyi arkadaşlar oluruz sanmıştım."

"Zeki birisin Seungmin, bunun olmayacağını biliyordun."

"Ama çabaladım. Sense bir gün çok iyi bir gün çok kötü davranıyorsun."

"Evet."

İşte benim tanıdığım Chan bu. Katlanılamaz bir aptal.

"Böyle aptalca şeyler yapmayı bırak. Eskisi gibi olmak benim için daha iyi üstelik... Seninle yakın olmak istemiyorum."

Yalan söylüyor ve anlamadığı mı sanıyor? İstediğin kadar kaç Christopher, her zaman arkanda olacağım.

"Çok aptalsın."

"Biliyorum. Şimdi aç kapıyı."

Bir şey demden anahtarı havaya kaldırdım, şaşırtıcı bir hızla anahtarı kapıp kapıyı açtı. Bu kadar gerildiğini tahmin edemezdim.

Durumlarımız çok farklı bu yüzden tam olarak empati yapamadığımın farkındayım yapmakta istemiyorum zaten. Eninde sonunda kendini bırakacak, bunu yapacağına eminim çünkü duygularını çok sıkıyor. Bir insan bu kadar kasıntı olamaz.
Mutlaka patlayacak.

---

"Neden bu kadar ısrarcısın Seungmin? Seni daha kaç defa reddetmesi gerekiyor?"

"Ben sadece onun için bir şeyler yapmak istiyorum."

"Kahraman olmaya çalışma Seungmin çünkü değilsin.yaptığın tek şey birilerini huzursuz etmek."

"Jeongin, belki biraz daha kibar olsan-"

"Doğru söylüyor. Kahraman falan değilim. Ben sadece... Sorunun bende olmadığına kendimi ikna etmek istemiştim. Bunları hak etmediğimi falan... ama bunları yeni anlamadım, hep biliyordum. Çünkü ben kahraman değilim, Chris gibi birine neden yardım edeyim ki? Tabi ki bunu kendim için yapıyorum ama kendisi yaptığı onca şeye rağmen bana hiç yardımcı olmuyor."

"Git söyle o zaman. Senin ona acıdığını düşünüyorsa gerçek düşüncelerini söyle çünkü biraz bile acıma yok içlerinde. Odun kafalının tekisin resmen. Hem kendin için yaptığını anlarsa belki bu kadar soğuk yapmaz sana."

"Bunu bende düşündüm Jeongin."

"Eee, devamı yok mu?"

"Yok. Düşündüm ve yapmamaya karar verdim."

"Sakın bana Chan'dan hoşlandığını söyleme!"

"Saçmalama Jeong, Seungmin mantıklı birisidir öyle bir şey olmadığına eminim."

"Herhalde öyle bir şey değil. Ne sanıyorsunuz siz beni anlamıyorum?"

"Eğer bir gün gelip Chan'dan hoşlandığını söylersen suratına tükürürüm."

"Eğer Minho'dan hoşlandığını söylersen ben de senin suratına tükürürüm."

"Ben ikinizin suratına da tüküreceğim!"

Felix, sesinin tam zıttı olan minik elleriyle masaya vurup hafifçe bağırdığında ikimiz de güldük. Her şeyiyle çok sevimli bir çocuktu. Ben onun kadar sevimli değilim.

Belki sevimli bir suratım olsa Chris yelkenleri daha kolay suya indirirdi. Kuruntu mu yapıyorum ne?

Bugün eve giderken ikimizin kullandığı yolu kullanmadı bu yüzden ben onun gittiği yoldan gideceğim.

Bu yolda tahmin ettiğimden çok daha fazla insan var, okulun hepsi bu yoldan mı gidiyor evine? Chris'e yaklaşırsam kalabalık yüzünden rahatsız olur mu acaba?
Ona daha acımasız davranmalıyım, sonuçta o beni umursamazdı... Keşke umursasaydı.

"Selam Chris!"
Bağırarak üstüne atladığımda o da etraftaki diğer insanlar gibi oldukça şaşırmış görünüyor. Açıkçası bu şaşkın ifadeyi çok sevdim.

"..."

"Ö-özür dilerim. Rahatsız etmek istemedim." O kadar sert baktı cidden korktum. Artık bana bir şey yapmayacağını biliyorum ama artık bir refleks oldu sanırım. Korktuğumu anlamış olacak ki hemen yüzü yumuşadı ve elini omzuma koyup hafifçe sıvazladı.

"Hayır rahatsız olmadım, şaşırdım sadece. Başka birisi sandım seni."

"Başka kim üzerine atlıyor ki?"

"Hyunjin."

"Hm. Tatlı yiyelim mi?"

"Daha bu saba-"

"Uzun süredir gitmek istiyorum ama kimse benimle gelmiyor. Hazır karşılaşmışken birlikte gidelim ha? Gidelim mi? Bence de gidelim."

Cevap vermesini beklemeden onu cafeye doğru ittiriyorum ve anında kendimden nefret ediyorum. Ona dokunmamam gerektiğini unutuyorum hep ve hatırladığımda bile rahatsız olmuyorum. Sanırım kalbim Chris'i tamamiyle affetti.

Tatlıyı sipariş ettiğimde bana bakışları o kadar yargılayıcıydı ki kendimden utandım biraz.

"Neden öyle bakıyorsun?"

"Beni buraya zorla getirdin ve benim yerime de tatlı söyledin."

"Waffle sevmez misin ki?"

"Hiç yemedim."

"Şaka mı yapıyorsun?"

"Hayır."

"O zaman denemiş olursun, tadı çok güzeldir."

"Waffledan nefret ederim."

"Neden?"

"Bilmem. Sevmiyorum."

Yoksa bu ciddi bir şey mi?

"Özel bir nedeni mi var? Çok özür dilerim Chris benim hatam ama seninde hatan yani bana hiçbir şey anlatmıyorsun ki sonuçta. Onu iptal edelim. Ahh üzgünüm ben gerçekten-"

"Sorun yok, yerim."

Ciddi mi bu? Götümden ter akıttım resmen. Şu on saniyede bir insanın  waffle ile ilgili aklına gelebilecek en kötü ihtimalleri sıraladım kafamda ve hiç az değildi. Verdiği tepki!

Derin nefes almalıyım, her şey düzelecek.

"Selam Chan, arkadaşın kim?"

Merhem / ChanMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin