Bölüm 9- Tanıdık Yüz

65 13 33
                                    

~ Ertesi gün Sunoo, Sunghoon'un ne yaptığını düşünüyordu. Sunoo, Sunghoon'un yüzüne nasıl dokunduğunu hatırlayarak tekrar tekrar kızardı.
"Ughh..." Sunoo kafasını masaya birkaç kez vurarak arkadaşlarının ona tuhaf tuhaf bakmasına neden oldu. Jake, Heeseung ve Jungwon ona baktı. "O ne zamandan beri böyle?" Heeseung, omuz silken Jake'e sordu. "Daha önce böyle değildi." Kıkırdadı.

Heeseung başını salladı ve Jungwon onlara şüpheyle baktı. Sunoo bu kafede çalışmaya başladığından beri birbirlerini tanıyorlar ama hiç bu kadar yakın olmamıştılar. Jake bazen Heeseung'dan hoşlandığına dair ipuçları verdi ama onunla hiçbir zaman gerçekten etkileşime girmedi.
Şimdi, bir şeyler gerçekten farklıydı. Jake'in Heeseung'ın ona sarılmasına izin vermesi! Kesinlikle aralarında bir şeyler oluyor.

Şimdiye geri dönersek, Sunoo hayatıyla ilgili kararlarından pişmanlık duyuyordu.

"Çocuklar, burayı iyi dinleyin." Sonunda başını kaldırdı. Diğerleri yanıt olarak mırıldandı. "Her gece bir adam hakkında rüya görüyorum." Sunoo konuştu, diğer çocukların şok içinde birbirlerine bakmasına neden oldu.

"KİM?!" Jungwon neredeyse mutluluktan çığlık atacaktı. Sunoo, adını söylemek için ağzını açtı ama unuttu. Siktir, şimdiye kadar adını biliyordu!

"Adını hatırlamıyorum!" Diye inledi ve kafasını masaya vurmaya geri döndü. "Bu yine de romantik." Jake konuştu, Sunoo'nun başını kaldırıp ona ters ters bakmasına neden oldu. "Hiç romantik değil, çok sinir bozucu!"

Hepsi birbirlerine baktı. "Rüyanda birini görmen romantik! Bu sinir bozucu olamaz! " Heeseung kolunu itti ve Sunoo kaşlarını çatarak başını salladı. "Sinir bozucu olan rüya değil, o!"

"Neden sinir bozucu?" Bir ağızdan sordular. Çocuk, yanına her gelişinde nasıl kızardığını açıklayamıyordu.
"O-o- tek yapabildiği sinir etmek!" Sunoo sızlandı. Jungwon gülümsedi. "O senden hoşlanıyor."

Büyük olan, şaka yapmasını isteyerek onu öfkeyle izledi ama yüzünde şaka belirtisi yoktu. "Bu tam anlamıyla bir rüya! Benden hoşlanamaz!" Sunoo tepkisiyle herkesi şaşkına çevirerek çığırdı. "Uh- yani... Benden hoşlanamaz. O. Gerçek. Değil!"

"Onun gerçek olmadığını nereden biliyorsun? Belki siz ikiniz ruh eşisiniz ve tanışacaksınız!" Jake hayallere dalarak ellerini çırptı.

Sunoo, ona güvenmeyen bu çocuklar yüzünden canının yandığını hissederek elini alnına koydu.

"Biliyor musun, istediğine inan." Içini çekti.

"Göreceksin Sunoo. Rüyalarındaki o çocuk yakında tanışacağın biri.

Sunoo, Jungwon'a başını salladı ve tek kaşını kaldırdı. "Ne?"

"Hiçbir şey." Dedi gülümseyerek. (Neden kafamın içinde 'she knows' çaliyor ksjakwğsh)

Sunoo gözlerini devirdi. Yine bir şeyler planlıyorlar.

🧸

Sunoo şu anda sokaklarda yürüyordu, tam olarak nereye gittiğini bilmiyordu ama ayaklarının yürümesine izin verdi. Sunoo'nun evde yapacak işi yoktu, bu yüzden sokaklarda dolaşıp zamanını bir şeylerle oyalıyordu.

Artık geceydi, şehir ışıkları yanıyordu, sokakta yürüyen bazı çiftler, hepsi çok güzel görünüyordu. Yaz olduğu için dışarısı sıcaktı ama o mevsimin kış olmasını diliyordu, o mevsimin esintilerini çok seviyordu. Herkes mutlu, her şey karla kaplı ve sadece rüya gibiydi.

Yaz da güzel ama kış gibi değil. Sunoo yürümeye devam etti ve parka geldiğini gördü. Onu sakinleştirecek bir yere ihtiyacı olduğu için etrafta dolaşmaya karar verdi. Burada yürüyen kimseyi görmemiş, sadece kendisine ait bir yer gibi.

Oğlan bu parkı bulduğu için gerçekten kutsanmıştı.

Bir süre orada kalmaya karar verdi. Sunoo gölün yanında bir bankta oturmuş, güllere ve göle bakıyordu. Çiçekler, köyü kırmızı renklerini ortaya çıkaran ve Sunoo'nun yüzüne bir gülümseme getiren ışıklarla çevriliydi.

Farkına varmadan yanından bir figür geçti ve istemeden gözleri yüzüne gitti. Tanıdıktı ve ona birini hatırlattı ama aklına kimse gelmedi.

Fakat bekle. Sunghoon.

O Sunghoon muydu?

Hâlâ, belki çıkışa yürüyen uzun boylu adama bakıyordu. O kadar zarif ve güzel yürüdü ki, Sunoo gözden kaybolana kadar ona bakmaya devam etti.
"Sunghoon...?" Sunoo kaşlarını çatarken mırıldandı. Hayır, bu Sunghoon olamaz, imkansiz olurdu.

Paranoyaklaşıyorum, değil mi?

Omuz silkti. Sunoo çevresine baktı ve çok güzeldi, evsiz kalsa gideceği yer burasıydı.

Sunoo esnedi ve saatin kaç olduğunu merak etti. Ama yine de erkendi. Eve mi gitmeli yoksa burada mı kalmalıydı?

Biraz daha kalacak.

Telefonu açtığında, Jake ve Jungwon'dan gelen bazı aramaları ve mesajları kaçırdığını gördü. Beni ne zaman aradılar?

Gözlerini deviren Sunoo, Jungwon'ın numarasını çevirdi.

Hey!

Sunoo! Telefonunla ne yapıyorsun, ha?

Sadece elimde değildi...

Sunoo kelimenin tam anlamıyla hissedebilse ve tam o anda gözlerini devirdiğini bilse de bunu görmezden gelmeye karar verdi. Ama ona ne söylemek istiyorlar?

Jay'in kuzeni dedi ki, onun da-

Sunoo'nun en iyi arkadaşı durdu, ve kısa bir süre sonra, Sunoo bir ses duydu.

Ah, bekle, gitmem gerek. Güle güle Sun!

Sunoo kaşlarını çattı, Jungwon neden aramayı bu kadar hızlı kapattı? Ve bir şey söylemeden hemen önce? Bu biraz şüpheli.

Omuz silkerek, cıvıl cıvıl kuş sesleri duyduğu gerçekliğe geri döndü. Oğlan, Ay'a baktı ve bu onun uykusunun gelmesine neden oldu.

Belki de gerçekten eve gitmeliydi.








Ohh bunu da yazdım sonunda. Biraz geç oldu ama oldu sonuçta değil mi?? 710 kelime yazdım vay be. En uzun bölümlerden biri sanırım. (9 bölüm var sadece ya sjkwsiwşğh) neyse, yine çok boş yaptım 🙂 orijinal kitaba oy vermeyi unutmayın (bunu da hâlâ söylüyorum bence vermeyen yoktur yani ama) sizleri seviyorum  🧡🌼

Dreams  | sunsun✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin