- Tanıtım -

974 22 1
                                    

Selam canlar. Yeni hikayemle karşınızdayım. Herkes 1. Hikayem final olduktan sonra, yeni hikayeye başlıyacağımı sanıyordu. Ama şimdi tanıtımı okuyacaksınız. Iyi okumalar :)

Hani bazı insanlar vardır; Değer verir, saygı gösterir, sevdiğini mutlu eder, onu kırmak istemez, ona sevgisini gösterir. Kısacası onun için her şeyi yapan insanlar. O insanların değerini gerçekten bilmeliyiz, ya da bilmelisiniz. Diğer bazı insanlar ise; Değer vermeyen, saygı göstermeyen, sevdiğini mutlu etmeyen, onu kırmaktan çekinmeyen, ona sevgisini göstermeyen. Kısacası onu umursamayan insanları sevmeyin. Hele de bu kişi babanız oluyorsa daha zor. Ben ona sevgimi gösterirken, o bana en fazla iki veya üç kere sarılmıştı. Hem de ben çok kötü durumdayken, annemi kaybetmişken. Ve o şimdi başka bir kadınla evliydi. Annemin yerini asla tutmayan biri. Asla tutamayacak biri. Ondan nefret değil, iğreniyordum. Aslında o kadına karşı duygu taşımak bile benim kötü hissetmeme sebep oluyordu. Babam hiç bir şeyin farkında değildi. Ne kadar da klişe ama. Bir de abim var tabi. Ona değer veririm. Hem de çok. Hayatım da annemden sonra en çok güvendiğim adam abim olsa gerek. O beni korurdu. Babamın yapmak istediği, ama yapmadığı şekilde korurdu. Abim annemden sonra çok fazla üzülmüştü. Herkes annesi için üzülürdü. Ve şimdi kocaman bir villada kalıyorduk. Zengin ama kalbi kırık bir kız. Ve ben bu evden nefret ediyordum. Gösterişi asla sevmem. Ama o kadın her zaman ki gibi benim düşüncelerimin zıttındaydı. Gösterişi severdi. Ve gerçekten güzel yalan söylerdi. Bunu gözlerimle gördüm ve kulaklarımla duymuştum. Babam resmen ona inanıyordu. Bazen annemi bu kadını sevdiği kadar sevip sevmediğini düşünüyordum. O kadın çevresindeki insanlara rezil olmamak için bizi kullanıyordu. Çevresindeki insanlar bu kadar önemli mi? Ya da ne biliyim bu kadar gösterişli olup eline ne geçecekti. Babamı sevdiğine de emin değildim zaten. Bazen aklıma parası için evlendiği geliyordu. Aslında mantıksız değil. Neden iki çocuğu olan birine aşık olsun ki? Neden bizi üstlenip kötü davransın ki? Kesinlikle hepsi para için.

Kapımın tıklatılmasıyla bir an duraksadım. O kadın yani Hande değildi. O kapımı tıklatmazdı. Daha fazla beklemeden konuştum.

"Gir." Dedim ve tekrar önüme döndüm. Kafamı kapıya çevirdiğimde abimin gelmiş olduğunu gördüm. Zor da olsa gülmeye çalışarak ayağa kalktım. Ve yatağıma oturdum.

"Meliscim, seninle biraz dışarı çıkalım mı?" Ah şu abim yok mu? O kadar kibar bir insandı ki... Bazen annem ne güzel bir çocuk yetiştirmiş diyip abimi övüyordum. Tabi ki kendi kendime. Abimin yüzüne bakarak;

"Olur abi. Üstümü giyinip geliyorum. Aşağıda beklersen iyi olur." Dedim gülerek. Dudaklarını alnıma bastırdı.

"Aşağıda bekliyorum." Deyip odadan çıktı. Camdan dışarıya baktığımda karşımda ki deniz manzarasına baktım bir süre. Kim böyle bir evde oturmak istemezdi ki? Ben.
Hava yağmurlu olduğu için siyah taytımı ve gri kapşonlu tişörtümü giyindim. Uzun saçlarımı yana alarak şapkamı taktım. Her zengin insan gibi evde ayakkabıyla dolaştığım için direk evden çıktım. Abim elleri cebinde duvara yaslanmış bir şekilde bekliyordu. Beni görünce yerinden doğruldu. Yürüyerek yanına geldim. Ikimiz de yürümeye başladık.

"Ne konuşacağız?" Dedim buruk bir şekilde gülerek. Sanki düşünüyormuş gibi bir süre bekledi.

"Şu İstanbul konusu." Kaşlarımı çatarak abime baktım. Yüzü kusursuzdu. Abim diye söylemiyorum, fazlasıyla yakışıklıydı. Öyle mavi veya yeşil gözleri yoktu. Tam tersi gözleri ela rengindeydi ve sarışındı. Boyu da uzundu. Tam kızların istediği erkek tipiydi. Yalnız maç izlemeyi çok sever. Hem de koyu Fenerbahçe'li. Bende öyle.

"Abi kararımı değiştiremezsiniz." Dedim çıkışarak.

"Bak, İstanbul öyle küçük bir yer değil bir sürü iti kopuğu var. Napacaksın tek başına oralarda ya bir şey olsa? Sana zarar gelse naparım ben?" Omuz silkerek abime baktım.

"Abi her geçen gün bana bu evde zarar geliyor. İnan bana babamın o kadını sevdiğini görmekten iyidir." Dedim gözlerimi kaçırarak.

"Seni anlıyorum." Diye mırıldandı. Haklıydım. Kim bu duruma daha fazla dayanabilirdi ki? Gitmem gerekiyordu. Belki de tek başıma kalarak kendime gelirdim. Beni boğan bir hayat yerine, daha iyi bir yaşam sürdürebilirdim.

"Abi iyi ki varsın." Diyip sarıldım. Ona sarılmak herkesten iyi geliyordu bana. Bütün kırılmış parçalar yerine onarılmış bir kalp geliyordu sanki. Geri çekildiğimizde yağmurun arttığının farkına vardım.

"Eve gitsek iyi olur. " dedi abim. Hızlı adımlarla eve ilerledik. Zaten fazla uzaklaşmamıştık. Eve girdiğimizde Hande yoktu. Salona geçerek yayvanca oturdum. Abimde yanıma oturdu.

"Uçak saat kaçta?" Dedi üzüntüyle.

" Sabah saat sekizde. Birazdan bavulumu hazırlıycam." Dedim elini tutarak.

"Biliyorsun, yanında sana yetecek kadar paranda var. Eğer bir ihtiyacın olursa mutlaka abini ara." Dedi elimi sımsıkı tutarak.

"Seni arıyacağıma emin olabilirsin." Dedim göz kırparak. Kapının sert bir şekilde açılıp kapanmasıyla Hande'nin geldiğini anladım. Homurdanarak yerimden kalktım. Bir de onunla uğraşamazdım. Topuklu ayakkabılarının bıraktığı tok bir sesle yanımıza geldi.

"Yarin sabah gidiyorsun değil mi?" Dedi keyifli sesiyle. Her ne kadar el hareketi çekmek istesemde terbiyem kaldırmazdı.

"Evet." Dedim kısa cevap vererek.

"Güzel." Diye mırıldandı. Önümden geçip cam vazodaki şaraptan bardağına yarım bir şekilde doldurdu.

"Sonunda kurtuluyorum senden küçük hanım. " dedi şarabını yudumlarken. Sanki ben sana çok meraklayım. Cevap verme gereği duymadan yukarıya çıktım. Daha fazla dayanamayıp göz yaşlarımın akmasına izin verdim.

ASLA VAZGEÇMEM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin