Daehyun, uzaklaştırma davası ile dudak büzdü. Davayı, kaybetmişti.
"Dava yedik, iyi mi?" deyip, kıkırdadı. Tezgaha döndü, ve bardakları silmeye devam etti.
Parlattığı bardakları, alta bir bir bıraktı. Hepsini hallettikten sonra, araya çıktı. Bırakmalı mıydı? Belki. Ama o, bırakmayı sevmezdi. Hatta, nefret ederdi.
Ellerini, pantolonunun ceplerine koydu. Dudak büzüp başını kaldırdı, biraz etrafına bakındı. Sonrasında, önüne dönüp dudağının kenarını kıvırdı.
Bir bank seçti, kendini banka bırakıp elini cebindeki telefonuna, attı. Telefon ile uğraştığı sırada, yanına yanaşan kişi ile kıpırdandı.
"Selam." Daehyun, yabancı ses ile kaşlarını çattı.
"Selam?" sorarcasına, konuşmuştu. Saçları ensesinde biten, göz bebeklerinin siyaha çalan kahverengisi müthiş bir güzellikle parlayan, giydiği beyaz gömlek, siyah pantolon ve gömleğine iliştirilmiş, bağlanmaktan pek uzak kıravatı ile dikiliyordu, karşısında.
"Seni, tanıyorum galiba! Barda dövülen, herif... O Sensin!" çocuk, alaycı bakışları ile konuştu.
Daehyun, ruh eşi denilen kavramı, o çocuk ile keşfedecekti. Daehyun, çocuğu yakasından tutup kendine çekti. Yüzleri, oldukça yakındı. Çocuk her an, Daehyun'un kucağına devrilebilirdi.
"Kes, o sikik sesini." çocuk, kıkırdadı.
"Gel de, kes." Daehyun'u, ittirdi. Onlara bakan bir iki insana, gülümsedi ve Daehyun'un kucağına, bir kart fırlattı.
'Boşanma Avukatı Junhan'
"Numaram." deyip uzaklaştı. Daehyun ise, kucağındaki kart ile bakışıyordu.
Eline aldı ve kartı çevirdi. Numarayı tuşladı, arayıp gelen sesi dinledi.
"Çabuk aradın." Junhan, bunu deyip adamın yüzüne kapadı. Daehyun, kaşlarını çattı.
"Bu piç, benden de manyak." numarayı hızla kaydetti.
Rehberinize, yeni kişi bir eklendi.
'Çatlak Junhan'
Gelen bildirim ile, sırıttı.
"Çatlak herif..."
Chris, kahvesini yudumlayarak yürüdü. Kurstaki işleri bitmişti. Telefonu ile ilgileniyor, bir yandan yapacaklarını planlıyordu. Arkadan gelen ses, sıçramasına sebep oldu.
"Yah, Christopher Bang!" kaşlarını çattı, bakışlarını sesin geldiği tarafa yöneltti.
"Hannah?" suratına, bir sırıtış yerleştirdi. Kız kardeşi, alaycı bakışlarıyla ona doğru adımlıyordu.
"Felix, nerede?" Chris; kollarını kavuşturdu, başını iki yana salladı ve imalı bir şekilde konuştu.
"Felix 'Hyung' demen gerekmiyor mu?" Hannah, gözlerini kıstı.
"Bakıyorum da, biraz fazla özlemişsin beni. Ayrıca, sadece 3 yaşçık!" Chris, kahkaha attı.
"3 yaşçık, öyle mi?" onlar tartışırken. Felix, koşarak arkadan geldi. Kız kardeşinin yanağına, sulu bir öpücük kondurdu.
"Hoş geldin, aptal!" Hannah, göz devirdi.
"Kes sesini, Felix!" Felix, onu taklit etti:
"Kes sesini, Felix!" Chris, Felix'in kafasına vurdu.
"Çocuk musunuz, ulan! Neyse, Lucas gelmedi mi?" Hannah, başını olumsuz anlamda salladı.
"Çok ödevi varmış. Gelirse, asla yapamazmış." Chris, onu onayladı. o sırada, kafeden çıkan beden ile gülümsedi.
Sol elinde tuttuğu kahve, cebine tıkıştırdığı kredi kartı ve sağ elindeki telefonu. Fazlasıyla dalgındı. Jisung'ın ısrarları üzerine henüz birkaç saat önce, ön saçlarında yer yer boyattığı pembe saçları ile, fazlasıyla göz alıcıydı. Felix, mırıldandı:
"Saçları, müthiş! Değil mi, hyung!" Chris, büyük bir şaşkınlıkla sevgilisini süzdü.
"Nasıl ikna ettiniz?" Felix, teslim olurcasına kollarını havaya kaldırdı.
"Benim değil, Jisung'ın işi o. Ondan, öğren!" Hannah, şaşkınlıkla konuştu.
"Seungmin hyung ile, yakın mısınız?" Chris, sırıta sırıta konuştu.
"Aynı evde, yaşıyoruz." Hannah, bağırdı:
"Ne demek, aynı evde kalıyoruz? Siz aynı havayı solumakta zorlanan insanlar, değil miydiniz?" Felix dişlerini, gülmemek için yanağının içine geçirdi.
"Hannah, anlaşılan Avustralya'da evden çok ayrı yaşıyorsun. Cidden, bilmiyor musun?" Hannah, kaşlarını çattı.
"Neyi?" Felix, ofladı.
"Sevgili olduklarını, kursları birleştirdiklerini?" Hannah, gözlerini pörtletti.
"Çok geride kalmışsın sen, kızım!" Felix, kız kardeşinin saçlarına elini daldırdı.
"Hyung, insan bir söyler! Cidden, sizin gibi abilerim olduğuna inanamıyorum!" Chris, başını tahammülsüz bir biçimde iki yana salladı. Bir yandan gülüyordu.
"Size, hayatta başarılar. Ben, Seungmin'in yanına gidiyorum." demesiyle, oğlanın yanına adımlaması bir oldu.
"Sen ayrı eve çıktın yani..." diye mırıldandı, Hannah.
"Evet," diye onayladı, Felix.
"Benimle kalırsın, sen. Fazla, yalnızım. Abi - kardeş, partileriz. Ha bir de, sevgilim var." Hannah, gülümsedi.
"Kim bakalım, o şanslı kız?" Felix, saçlarını karıştırdı.
"Aslında, o kişi Changbin..." Hannah, bunu duymasıyla yeniden, nasıl bana haber vermezsin, diye söylenmeye başladı.
"Seungmin!" Seungmin, zoraki bir şekilde işittiği ses ile kulaklılarından tekini çıkardı.
"Chris..." küçük olan, özlem ile büyük olana koşup sarıldı. Chris, boynuna dolanan kollara karşılık, ince beli kavradı.
"Güzelim, henüz birkaç saat oldu. Cidden, bu kadar kolay mı özlüyorsun?" Seungmin, göz devirdi.
"Sus ya, odun!" Chris, dudak büzdü.
"Ne odunu, ya? Ayrıca, saçların çok göz alıcı. Başkaları beğenecek seni, ne yapacağım şimdi?" Seungmin, sırıttı.
"Ne yani, önceden beğenilecek birisi değil miydim?" Chris; telaşla onu yanıtlıyor, kendini açıklamaya çalışıyordu.
--------------------
Selaamm ben geldim
Yb baya geç oldu özür dilerim... Yakında fici bitireceğim sanırım ki bitirmem gereken 2 fic daha var onları da yetiştireceğim
Bölüm nasıl oldu bilmiyorum umarım hoşunuza gider
Bir tavsiyeniz veya isteğiniz varsa belirtin lütfenn
Ayrıca oy verip yorum yapmayı unutmayınn <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dans kursu | chanmin
Fiksi Penggemarİki dans eğitmeni arasındaki rekabet, onları bir çıkmaza doğru itiyordu. # 1 - kimseungmin