32

9.9K 493 74
                                    

sezen aksu-küçüğüm

-karantina yaşanmamış gibi-

izem kayhan
aralık 8, 2020

kar yağıyordu ve bu, parla'nın karla ilk tanışmasıydı. minik eldivenlerini takmış, atkısıyla dolaşıyordu. bebek arabasında gezdiriyordum. parla eliyle gökyüzünü gösterdi. ben de "evet aşkım, kar yağıyor." dedim sevecenlikle. o sırada ilgim mendil satan küçük çocuğa kaydı, "abla mendil ister misiniz?" "git be başımdan!" diye bağırdı kadın. kaşlarımı çattım. çocuk yanlış bir şey yapmamıştı ki?

bebek arabasını çocuğun yanına doğru sürdüm. "merhaba." dedim. o ise tedirgince etrafına baktı. üstünde sadece kısa kollu bir tişört vardı. altında ise incecik bir eşofman. "merhaba abla." dedi çocuk gergince. o sırada hapşırdı. "çok yaşa." dedim ve üstümdeki montu çıkartıp çocuğa verdim. çocuk şokla bana bakıyordu. "abla?" dedi. "üşüyorsun, baksana." dedim ben de. "gerek yok abla." dedi. "adın ne senin?" "demir." "ben de izem, memnun oldum. peki demir, kaç yaşındasın?" dedim. "6."

daha küçücüktü. "demir, benim evim hemen şurda. istersen sen de gelebilirsin. aç değil misin sen?" dedim sevecen bir şekilde. demir bir şey demedi. "annen baban yok mu?" diye sordum çekinerek. "hayır. kendi kendime geçinmeye çalışıyorum abla."

"benimle gelmek ister misin? biraz yemek falan yersin. hem bana güvenebilirsin demir." dedim umutla. "olur." dedi sadece. bir deri bir kemik kalmıştı. sessizce eve doğru yürüdük. "konuşmayı sever misin demir?" diye sordum. benim montum demir'in minik vücuduna göre büyük kalmıştı. "bilmem, kimse benimle konuşmaz." dedi sanki basit şeyler diyormuş gibi.

bir şey diyemedim. parla ağlamaya başladı. parla'yı kucağıma alıp, "şşştttt. tamam kızım, tamam anneciğim." dedim sırtını sıvazlarken. parla hemen uyuyakaldı. demir ise yüzünde gizleyemediği bir hüzünle bizi izliyordu. "en sevdiğin çorba ney demir?" demir omuz silkti. "ben hiç çorba yemedim ki abla."

yemin ederim oracıkta ağlayacaktım. "tamam o zaman, önce domates çorbasını dene. belki seversin. bugün ki menümüz; bulgur pilavı, köfte, yoğurt ve domates çorbası." dedim. demir yardım için geldiğinde hemen "sen otur tatlım, ben yemekleri ısıtırım." dedim. demir ellerini birleştirmiş masada oturuyordu. "al bakalım, istediğin kadar yiyebilirsin." dedim. demir yemeklere şokla, şehvetle bakıyordu.

"afiyet olsun." dedim masaya otururken. "teşekkür ederim izem abla." dedi demir utangaç bir şekilde. tebessüm ettim. "demir, sana yardım etmek istiyorum. bu havada, bu yaşında sokaklarda kalmanı istemiyorum." demir merakla bana bakıyordu. "abla, benim annem beni babama bırakıp kaçmış zaten. babam da ben küçükken öldü. akrabamız olmadığı için kimse beni yetiştirme yurduna göndermedi. ben alıştım sokaklarda yatmaya." bu çocuk travma sayılacak şeyleri nasıl bu kadar rahat anlatabilirdi ki?

"demir... birkaç gün benimle kalabilirsin fakat ardından seni yetiştirme yurduna götürmemiz lazım." "gerek yok abla." dedi korkuyla. "demir, lütfen tatlım. hem orda yalnız olmazsın. oranın olanakları çok daha iyi. ben her hafta sonu seni ziyarete gelirim." dedim şefkatle.

"gerçekten gelir misin abla?" diye sordu umutla. "evet tatlım, her hafta sonu gelirim." dedim gülümseyerek.

birinin onu düşünmesi hoşuna gitmişti.

"sen yemeklerini yedikten sonra alışverişe gideriz." dedim. "gerek yok." dedi ben ise, "mahçup olmanı istemiyorum demir. hem bunu doğum günü hediyesiymiş gibi düşün." dedim. demir'de gülümsedi.

o gün demir'e bir sürü yazlık, kışlık kıyafet aldık. atkı, eldiven, oyuncaklar, kalemler, kitaplar ve daha bir sürü şey. demir kendini çocukmuş gibi hissedene kadar dolaştık. onu çarpışan arabalara bindirdim. parla'yla biz onu izlerken demir ilk defa çocukluğunu yaşamıştı.

'bu bölüm ne alakaydı şimdi' diyenler aslında bu bölüm parla'nın kitabıyla ilgili bir spoiydi ve evet PARLA'NIN KİTABINI DA YAZACAĞIMMMMM

[demir&parla kurgusu KIRMIZI adıyla profilimde. bu kurgu bitmeden onu okumayın.]

10.8.23'

YA ŞAKA MI MİNİK DEMİRİMMMM ÇOK ÖZLEMİŞİM KUZUMMMM
4.7.24'

aylar olmuş|textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin