18. Yeni Gelen

63 26 0
                                    

~SİHİRLİ DÜNYA~

Stephen, karanlık düşüncelerle dolu odasında, gri duvarlara boş boş bakarken kendini tuhaf bir huzursuzluk içinde buldu. Odamın köşelerinde sessizce süzülen loş ışık, gecenin ağırlığını daha da derinleştiriyordu. Büyük sürpriz olayından sonra hiçbir şey yaşanmamıştı. Ne bir patlama, ne bir saldırı, ne de kaos... Oysa Stephen daha fazlasını bekliyordu. Aslında herkes bekliyordu. Karanlığın Efendisi'nin adının bile bir zamanlar fısıltılarla söylendiği bir dünyada, böylesine sessiz bir dönem ona mantıklı gelmiyordu.

Bu mümkün değil, diye düşündü. İnsanlar onu gözlerinde fazla mı büyüttü? Belki de herkes onun abartılmış bir efsane olduğuna inanmalıydı. Ama hayır, bu düşünceyi hemen kafasından attı. Stephen için bu imkânsızdı. Bir zamanlar büyük bir savaşa neden olmuş, dünyayı kaosa sürüklemiş biri sadece bir söylenti olamazdı. Kan, gözyaşı ve yıkım... Bunlar gerçekti. O acı dolu anılar, o korkunç sessizlik, hepsi hâlâ insanların zihinlerinde derin izler bırakıyordu.

O zaman tek bir mantıklı açıklama kalıyordu: Güç topluyor olmalı, diye geçirdi içinden. Bu ihtimal, boğazında bir düğüm gibi hissettirdi. Düşüncesi bile Stephen'ı ürkütüyordu. Bu, daha kötü günlerin habercisiydi. Belki de önceki savaş sadece bir fragmandı. Asıl felaket henüz başlamamıştı bile.

Ama sonra kendini toparladı. Siktir et, dedi içinden, derin bir nefes alarak. Korkularına teslim olmayacaktı. Kendi kendine bir söz vermişti. Artık eski Stephen olmayacaktı. O, iyilik meleği rolüne bürünmüş, içten içe korkularına esir olan o zavallı çocuk değildi. Artık umursamaz, cesur biri olacaktı. Korkularına boyun eğmek yerine onlarla yüzleşecekti. Dünya değişmişti, ve o da bu değişime ayak uyduracaktı.

Bu düşüncelerle yataktan kalktı. Yorgun bacaklarını esnetti, ayak parmakları soğuk taş zemine değdiğinde hafif bir ürperti hissetti. Odanın içindeki sessizlik o kadar derindi ki, sadece kendi nefes alışverişini duyabiliyordu. Pencereden sızan solgun sabah ışığı odasını gri tonlarda boyuyordu.

Stephen, üzerindeki eski, yıpranmış tişörtü düzelterek kapıya yöneldi. Yavaş adımlarla yatakhaneden çıktı. Koridor, hafta sonunun verdiği o rahatlık hissiyle daha sessizdi. Adımları taş zeminde yankılanırken, o sessizlik bile Stephen'ın kafasının içindeki düşüncelerden daha gürültülü değildi.

Bugün keyfi yerindeydi. Sonunda hafta sonuydu ve dinlenebilecekti. Hafta boyunca yoğun bir tempoda çalışmış, kendini yorgunluktan neredeyse tüketmişti. Ancak tüm bu yorgunluk, şu an umursamadığı bir yük gibi sırtından düşmüştü. Hafta sonu özgürlüğü, ruhunu bir nebze de olsa hafifletmişti.

Ama zihninin bir köşesinde o düşünce hâlâ pusuda bekliyordu: Güç topluyor olabilir. Yine de Stephen artık korkularının esiri olmayacaktı. Çünkü o artık eski Stephen değildi.

Stephen, banyoda yüzüne çarpan soğuk suyun serinliğiyle hafifçe irkildi. Parlak, kristalden yapılmış musluklardan akan suyun büyülü bir ışıltısı vardı; damlalar yüzünden süzülürken sanki minik yıldız parçaları tenine dokunuyordu. Yüzünü kurularken, aynanın buğulu yüzeyinde kendi yansımasına kısa bir bakış attı. Gözlerinde yorgunluğun izleri olsa da içindeki kararlılık hâlâ canlıydı. Düşüncelerini bir kenara bırakıp odasından çıkmak için derin bir nefes aldı.

Kaldığı yatakhanenin koridorları, yüksek tavanlara kadar uzanan, ince işçilikle oyulmuş rünlerle süslenmişti. Büyülü lambalar, tıpkı ateşböcekleri gibi tavanda süzülüyor, ortamı yumuşak bir ışıkla dolduruyordu. Merdivenlerden inerken, camdan yapılmış korkulukların içindeki ince su akıntıları, büyüyle sürekli hareket ediyordu; bu, okulun canlılığının sessiz bir göstergesiydi.

Sihirli Dünya: Varislerin Yükselişi +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin