IX."SİSLİ CÜMLELER"

156 13 20
                                    

KA

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




KA.


IX."SİSLİ CÜMLELER"




Terk edişler, geride kalanların cesetlerine elvedadır aslında. Geride bırakılan öyle bir hayal kırıklığına uğrar ki hayatı boyunca taşıyacağı yaralar sahiplenir sırtına. İzi kalacak yaralar öğretir insana, her terk ediliş bir kurşun gibi saplanır geleceğin beyaz sayfasına. Küçüklüğünün parmaklarındaki kırmızı iplik, dolanmış pabuçlarına. Yalan sinsice girmiş koynuna, zehir uyutmuş seni şafağın son ışığında. Dudaklarının arasındaki serzenişler ömür boyu kulaklarının arkasında.

Annemden aldığım tek özellik; terk etmek, her şeyi arkanda bırakıp engelleri aşmaktansa atlamamayı tercih etmekti. Kaçmak ve saklanmak. Çünkü insanoğlu hep kolay olanı seçerdi. Kaçmakta kolaydı. Arkada kalan değilsen daha kolaydı, daha acısızdı.

Yanaklarımdan dökülen gözyaşlarımı elimin tersiyle iterken bir ağacın gövdesine yaslanmış, yere çömelmiştim. Arkamdakilerden birkaç metre kaçabilmiştim; adımlarım yavaşlamaya başladığında ilerleyecek gücü kendimde bulamamış, ağacın gövdesine yaslanmıştım. Göğsümün gürültüyle inip kalkmasının nedeni hızlı adımlarım değildi, biliyordum. Arkada bıraktığım enkazın içimde oluşturduğu telaş, karnıma tekme yemişçesine bulanan midem yüzündendi.

Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Ay görünmüyordu fakat yıldızlar belirgindi.

Böyle karanlık gecelerde şu an yaptığım gibi annemden saklanır, yatağımın kenarına çökerdim. Tekerlemelerini duymamak içinde kulaklarımı tıkardım. Ama o gecelerden farklıydı bu gece; gökte ay yoktu, annem yoktu, tekerleme yoktu.

Efgen vardı. Karanlıktı. Korkuyordum. Evet. O gecelerden çok farklıydı. Artık Efgen vardı. Artık yok.

Vicdanımın susmayan sesi hayvan seslerini bile bastırmıştı. Vücudumun her yerinde hissettiğim nabzım dakikada yüzlerce atıyordu göğsümü kıpırdatmak için. Elimi göğsümün üstüne koydum. Kalbim hızla atmasına rağmen ellerim buz gibiydi, arada esen rüzgarlar sıklaşmıştı. Elimi kollarıma sardım. Tam o an bir şey hissettim. Efgen üşüdüğümde paltoyu omuzlarıma bıraktığında yüzünde dünyanın en normal şeyini yapıyormuş gibi bir ifade olduğunu görüp şaşırmıştım. Çünkü iyilik karşılıksız olmazdı, olamazdı. Ve benim iyilik borcum vardı. Efgen'in yaptıklarına karşılık bir iyilik borçluydum ona. Belki o soğuk gecede omuzlarıma bıraktığı palto yüzünden bile arkada bırakılmayı hak etmiyordu.

Ayağa kalktım. Bacaklarım biraz uyuşmuştu ama sorun değildi. Geldiğim yola baktım. Biraz yokuş, engebeli ve karanlık bir yoldu. Yokuştan inmeye başlarken adımlarım hızlandı. Rüzgarın saldırdığı saçlarım havaya kalkmıştı. Fakat koşarken içimden gelen güç beni ileri itiyordu. Yapmam gerekeni yapıyorum duygusunu içimi kaplandığında daha da hızlandım. Ormandan çıktım. Efgen'in arabası olduğu yerde duruyordu. Arabaya baktığımda bir şeyin bende olduğu aklıma geldi. Pantolonumun arka cebine elimi attığımda metal keskin soğuğuyla parmağıma dokunup bütün vücuduma şok dalgası yaymıştı.

KABURGA ARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin